SEYİTNİZAM KONAKLARI
ELİT YAPI
Fatih Aydoğan
Köşe Yazarı
Fatih Aydoğan
 

DERDİMİZ SÜLEYMAN ŞAH OLSA…

Türk Silahlı Kuvvetleri 21 Şubat akşamı saat 21:00 itibariyle eş zamanlı başlayan çok başarılı 2 operasyon gerçekleştirmiştir. Dünya'nın en karışık coğrafyasında, Dünya'nın en çok korktuğu terör gruplarının yerleştiği topraklar üzerinde, Dünya'nın süper güçlerinin vatandaşlarının ölümünü sadece izlemekle yetindiği bu günlerde, ülkemizden 40 km uzaklıktaki Süleyman Şah Türbesine giderek, askerlerimiz ve kutsal emanetlerimizi alıp dönmüşlerdir. Türbe yeni yerine nakledilmiştir. Operasyonun detaylarına bakıldıkça müthiş bir planlama ve çalışmanın varlığı hemen göze çarpmaktadır. Süleyman Şah Türbesi’ndeki Bayrak’ımız indirilmeden, önce Eşme’de Bayrak’ımız göndere çekilmiştir. Sadece bu anlayış bile Bayrak kavramına verilen önemi ziyadesiyle ortaya çıkarmaktadır. Başbakan açıkladı, “Suriye'de şartlar düzeltildi. Ümit ederiz ki eski Caber Kalesine asıl yerine, ki şimdi baraj altında kaldı ama oraya daha yakın bir mekâna tekrar nakli kubur yapılabilir. Dinen manen ve milli olarak yapılması gereken her şey hiç bir eksik bırakılmadan yapılmış son derece başarılı bir operasyon bu saat (06:03) itibariyle tamamlanmıştır”. Olan hadisenin büyüklüğü ve başarısı ortadadır ve bu durum dünyada başka ülkelere de parmak ısırtmıştır, ancak maalesef yazımın devamında bu operasyonun başarısını değil, ülkemizdeki yansımalarını yazarak devam edeceğim. Ülkemizde bir Ak Parti gerçeği var, 8 seçim geçirmiş ve seçimlerin tamamında başarılı olmuş bir parti rakiplerini ezdiği için, yapmış olduğu faaliyetlerin doğruluğuna ve yanlışlığına bakılmadan, yapılanın ne olduğuna, neden yapıldığını sorgulamadan, sadece eleştirmek adına yazılar yazan, yorumlar yapan insanlarla dolu ülkemiz. Sürekli kaybetmenin, hatta rakibin sürekli başarısını arttırmasının vermiş olduğu psikolojik baskı sebebi ile yazdığının ne anlama geldiğini düşünmeden, çoğu zaman kendisinin de bilmediği, facebook ve twitterda yazan bilgileri doğruluğunu incelemeden kendisine referans alan malum kişiler fırsatı değerlendirerek yine ortaya çıkmıştır. Yazılanların ana teması, biz savaştan kaçmayız ve vatan toprağı nasıl satıldı üzerinedir. Şimdi bu konulara açıklık getirelim… Özellikle sosyal medya üzerinde savaşmaktan korkan bir hükümet varmış algısı oluşturulmaya gayret gösterilmiştir. Bu dış dünyada tam tersi olarak algılanıyor, korkulan bir ülke ayağa kalkıyor diye yorumlanıyor ancak ülkemizde, yukarıda saydığım sebeplerden bunun tersini ısrarla söyleyen insanlarımız var. Sadece dün akşam ki operasyon özelinde değerlendirme yapacak olursak, operasyon için 39 tank, 57 zırhlı araç olmak üzere 100 araç ve 572 asker ile Suriye’ye girilmesini nasıl açıklayabiliriz. Zaten savaşa hazır bir şekilde başka bir ülkenin sınırlarının 40 km içine kadar ilerlemişiz, savaştan korkan bir irade bu şekilde taarruza kalkar mı ? Ama neden savaşmadılar, neden ortalık toz duman olmadı diye kaygılananlar olabilir. Bunun cevabı ise Türkiye’nin dış güçlere verdiği korku ve kararlılıktır. Komuta merkezleri kimseden izin almamış ama orada bulunan unsurlara biz buradan geçeceğiz bilginiz olsun demiştir. Oradaki gruplardan izin alıp muhtaç duruma düşülmüştür gibi ucuz kahramanlık yapmak da ne derece doğrudur bilemiyorum. Bölgede tüm dünyanın izlediği bir çatışma var, orada olanları yok sayamayız. Önemli olan, Türkiye’nin yaptığı gibi, bize bulaşmayın dediği zaman bunun karşı tarafta bir etki oluşturmasıdır. Ben bu çerçeveden bakıyorum. Bununla gurur duymak gerekirken, askerimizin başarısını ve dış dünyaya verdiği korku ile övünmek gerekirken, ülkemizin dışında gelişen savaş halinden ülkemizin zarar görmesini istemenin mantığı ne olabilir ? Biz güçlüyüz ki, gidiyoruz, alıyoruz, geliyoruz… Diğer konu ise, vatan toprağımızın nasıl verildiği ile ilgili koparılan yaygaradır. Şimdi bu konu hakkında yorumlar yapan vatandaşlarımıza bazı bilgiler vermek istiyorum. Süleyman Şah, Osman Gazi’nin dedesidir ve ister kabul etsin ister etmesin bu topraklarda yaşayan herkesin Ata’sıdır. Kayı boyunun öncüsü Süleyman Şah Suriye sınırlarında rahmetli olduğu için ve Atalarımız burada da vardı demek için mezarının orada olması önemlidir, Ata’mızın mezarını koyacak yerimiz olmadığı için değil… Birinci Dünya Savaşı sonrasında 1921'de Fransa ile yapılan anlaşmayla, Süleyman Şah'ın Caber Kalesi'ndeki aziz mekânı, Türk toprağı olarak kabul edilmiş, 1939'da nakli kubur ile Caber Kalesi'nden başka bir mekâna, daha sonra da 1975'te baraj inşası dolayısıyla Karakozak Köyü civarına nakledilmiştir. Çok basit bir inceleme yapalım. 1939 yılında nakil işlemi yapılırken iktidar partisi kimdi diye sorsam cevabınız ne olurdu ?… Ben söyleyeyim Cumhuriyet Halk Partisi… Peki, 1975 yılında nakledilirken iktidarda kim vardı diye sorsam ?... Buna da cevap vereyim, Süleyman Demirel’in Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi koalisyon hükümetiydi. Bu bilgiyi okuduktan sonra neler hissettiniz bilmiyorum ama yapılan eylem aynı olduğuna göre, neden Ak Parti döneminde yapılan taşıma işlemine vatan toprağı satıldı denir. Tarihler ortada, iktidarlar ortada. Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır, ben bu soruya yanıt bulamıyorum, ama herkes kendi vicdanında bu sorunun cevabını bilmektedir. Hükümetin icraatlarını, alternatif yollar göstererek eleştiren yorumları dikkatle okuyor, insanlarımızın bu konulara ehemmiyet vermesini önemsiyor ve demokrasimiz adına çok iyi bir gelişme olarak görüyorum. Ama, hiçbir alternatif çözüm önerisi sunmadan sadece eleştirmek için konuşanlar kusura bakmasın ve havanda su dövmeye devam etsinler. Bu tarz Ülke’mizde artık karşılık bulmamaktadır. Bu bilgiler üzerinden bu yazıyı sayfalarca uzatabilirim ama maksat hasıl oldu diye düşünüyorum. NOKTA Yazımı, Aşıkpaşazade’nin dizeleriyle bitiriyorum. “...Geldikleri yola gitmediler, vilâyet-i Haleb'e geldiler. Caber Kalesi'nin önüne vardılar. Fırat önlerine geldi, geçmek istediler. Süleyman Şah Gazi'ye eyittiler, 'Hânım, biz bu suyu nice geçelim?' dediler. Süleyman Şah dahi atın suya depti, önü yar imiş, at sürçtü. Şah suya düştü. Ecel mukaddermiş, sudan çıkardılar, Caber Kalesi'nin önüne defnettiler. Şimdiki hînde ona 'Mezar-ı Türk'derler”… Fatih Aydoğan  
Ekleme Tarihi: 23 Şubat 2015 - Pazartesi

DERDİMİZ SÜLEYMAN ŞAH OLSA…

Türk Silahlı Kuvvetleri 21 Şubat akşamı saat 21:00 itibariyle eş zamanlı başlayan çok başarılı 2 operasyon gerçekleştirmiştir. Dünya'nın en karışık coğrafyasında, Dünya'nın en çok korktuğu terör gruplarının yerleştiği topraklar üzerinde, Dünya'nın süper güçlerinin vatandaşlarının ölümünü sadece izlemekle yetindiği bu günlerde, ülkemizden 40 km uzaklıktaki Süleyman Şah Türbesine giderek, askerlerimiz ve kutsal emanetlerimizi alıp dönmüşlerdir. Türbe yeni yerine nakledilmiştir.

Operasyonun detaylarına bakıldıkça müthiş bir planlama ve çalışmanın varlığı hemen göze çarpmaktadır. Süleyman Şah Türbesi’ndeki Bayrak’ımız indirilmeden, önce Eşme’de Bayrak’ımız göndere çekilmiştir. Sadece bu anlayış bile Bayrak kavramına verilen önemi ziyadesiyle ortaya çıkarmaktadır. Başbakan açıkladı, “Suriye'de şartlar düzeltildi. Ümit ederiz ki eski Caber Kalesine asıl yerine, ki şimdi baraj altında kaldı ama oraya daha yakın bir mekâna tekrar nakli kubur yapılabilir. Dinen manen ve milli olarak yapılması gereken her şey hiç bir eksik bırakılmadan yapılmış son derece başarılı bir operasyon bu saat (06:03) itibariyle tamamlanmıştır”. Olan hadisenin büyüklüğü ve başarısı ortadadır ve bu durum dünyada başka ülkelere de parmak ısırtmıştır, ancak maalesef yazımın devamında bu operasyonun başarısını değil, ülkemizdeki yansımalarını yazarak devam edeceğim.

Ülkemizde bir Ak Parti gerçeği var, 8 seçim geçirmiş ve seçimlerin tamamında başarılı olmuş bir parti rakiplerini ezdiği için, yapmış olduğu faaliyetlerin doğruluğuna ve yanlışlığına bakılmadan, yapılanın ne olduğuna, neden yapıldığını sorgulamadan, sadece eleştirmek adına yazılar yazan, yorumlar yapan insanlarla dolu ülkemiz. Sürekli kaybetmenin, hatta rakibin sürekli başarısını arttırmasının vermiş olduğu psikolojik baskı sebebi ile yazdığının ne anlama geldiğini düşünmeden, çoğu zaman kendisinin de bilmediği, facebook ve twitterda yazan bilgileri doğruluğunu incelemeden kendisine referans alan malum kişiler fırsatı değerlendirerek yine ortaya çıkmıştır. Yazılanların ana teması, biz savaştan kaçmayız ve vatan toprağı nasıl satıldı üzerinedir. Şimdi bu konulara açıklık getirelim…

Özellikle sosyal medya üzerinde savaşmaktan korkan bir hükümet varmış algısı oluşturulmaya gayret gösterilmiştir. Bu dış dünyada tam tersi olarak algılanıyor, korkulan bir ülke ayağa kalkıyor diye yorumlanıyor ancak ülkemizde, yukarıda saydığım sebeplerden bunun tersini ısrarla söyleyen insanlarımız var. Sadece dün akşam ki operasyon özelinde değerlendirme yapacak olursak, operasyon için 39 tank, 57 zırhlı araç olmak üzere 100 araç ve 572 asker ile Suriye’ye girilmesini nasıl açıklayabiliriz. Zaten savaşa hazır bir şekilde başka bir ülkenin sınırlarının 40 km içine kadar ilerlemişiz, savaştan korkan bir irade bu şekilde taarruza kalkar mı ? Ama neden savaşmadılar, neden ortalık toz duman olmadı diye kaygılananlar olabilir.

Bunun cevabı ise Türkiye’nin dış güçlere verdiği korku ve kararlılıktır. Komuta merkezleri kimseden izin almamış ama orada bulunan unsurlara biz buradan geçeceğiz bilginiz olsun demiştir. Oradaki gruplardan izin alıp muhtaç duruma düşülmüştür gibi ucuz kahramanlık yapmak da ne derece doğrudur bilemiyorum. Bölgede tüm dünyanın izlediği bir çatışma var, orada olanları yok sayamayız. Önemli olan, Türkiye’nin yaptığı gibi, bize bulaşmayın dediği zaman bunun karşı tarafta bir etki oluşturmasıdır. Ben bu çerçeveden bakıyorum. Bununla gurur duymak gerekirken, askerimizin başarısını ve dış dünyaya verdiği korku ile övünmek gerekirken, ülkemizin dışında gelişen savaş halinden ülkemizin zarar görmesini istemenin mantığı ne olabilir ? Biz güçlüyüz ki, gidiyoruz, alıyoruz, geliyoruz…

Diğer konu ise, vatan toprağımızın nasıl verildiği ile ilgili koparılan yaygaradır. Şimdi bu konu hakkında yorumlar yapan vatandaşlarımıza bazı bilgiler vermek istiyorum. Süleyman Şah, Osman Gazi’nin dedesidir ve ister kabul etsin ister etmesin bu topraklarda yaşayan herkesin Ata’sıdır. Kayı boyunun öncüsü Süleyman Şah Suriye sınırlarında rahmetli olduğu için ve Atalarımız burada da vardı demek için mezarının orada olması önemlidir, Ata’mızın mezarını koyacak yerimiz olmadığı için değil…

Birinci Dünya Savaşı sonrasında 1921'de Fransa ile yapılan anlaşmayla, Süleyman Şah'ın Caber Kalesi'ndeki aziz mekânı, Türk toprağı olarak kabul edilmiş, 1939'da nakli kubur ile Caber Kalesi'nden başka bir mekâna, daha sonra da 1975'te baraj inşası dolayısıyla Karakozak Köyü civarına nakledilmiştir. Çok basit bir inceleme yapalım. 1939 yılında nakil işlemi yapılırken iktidar partisi kimdi diye sorsam cevabınız ne olurdu ?… Ben söyleyeyim Cumhuriyet Halk Partisi… Peki, 1975 yılında nakledilirken iktidarda kim vardı diye sorsam ?... Buna da cevap vereyim, Süleyman Demirel’in Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi koalisyon hükümetiydi. Bu bilgiyi okuduktan sonra neler hissettiniz bilmiyorum ama yapılan eylem aynı olduğuna göre, neden Ak Parti döneminde yapılan taşıma işlemine vatan toprağı satıldı denir. Tarihler ortada, iktidarlar ortada. Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır, ben bu soruya yanıt bulamıyorum, ama herkes kendi vicdanında bu sorunun cevabını bilmektedir.

Hükümetin icraatlarını, alternatif yollar göstererek eleştiren yorumları dikkatle okuyor, insanlarımızın bu konulara ehemmiyet vermesini önemsiyor ve demokrasimiz adına çok iyi bir gelişme olarak görüyorum. Ama, hiçbir alternatif çözüm önerisi sunmadan sadece eleştirmek için konuşanlar kusura bakmasın ve havanda su dövmeye devam etsinler. Bu tarz Ülke’mizde artık karşılık bulmamaktadır. Bu bilgiler üzerinden bu yazıyı sayfalarca uzatabilirim ama maksat hasıl oldu diye düşünüyorum. NOKTA

Yazımı, Aşıkpaşazade’nin dizeleriyle bitiriyorum. “...Geldikleri yola gitmediler, vilâyet-i Haleb'e geldiler. Caber Kalesi'nin önüne vardılar. Fırat önlerine geldi, geçmek istediler. Süleyman Şah Gazi'ye eyittiler, 'Hânım, biz bu suyu nice geçelim?' dediler. Süleyman Şah dahi atın suya depti, önü yar imiş, at sürçtü. Şah suya düştü. Ecel mukaddermiş, sudan çıkardılar, Caber Kalesi'nin önüne defnettiler. Şimdiki hînde ona 'Mezar-ı Türk'derler”…
Fatih Aydoğan

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zeytinburnuhaber.org sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.