Tarihi günlerden geçiyoruz. Türkiye son yıllardaki en önemli seçimini gerçekleştirmek üzere ikinci kez sandığa gidecek. Bir değişiklik olacağı kesin, ya iktidar değişecek ya da muhalefet… Bunu görmek için sadece ve sadece 9 gün kaldı.  Artık seçmenin önünde 1 pusula ve 2 aday var. Partiler elbette önemli ama karar alma sürecini büyük ölçüde 2 adayın biyografisi etkileyecek. Bir tarafta Recep Tayyip Erdoğan, diğer tarafta Kemal Kılıçdaroğlu…  Erdoğan çok çalışkan birisi, bunun taraflı tarafsız herkes kabul ediyor. İktidarda bulunduğu süre içerisinde yurtdışında gitmediği bir ülke, temas kurmadığı bir lider kalmadı. Şu an Putin ve Şi Cinping ile birlikte dünyanın en tecrübeli siyasetçisi konumunda… Tabi bu durum Erdoğan’a müthiş bir diplomasi avantajı kazandırıyor. Hemen her ülkenin tavrını, avantaj ve dezavantajlarını biliyor ve Türkiye’yi ona göre konumlandırıyor. Bu bilgi ve birikimi diğer liderler tarafından da takdir görüyor ve global sorunların çözümünde kendisine başvurulmasına olanak sağlıyor. Daha geçen hafta tahıl koridorunun 2 ay süre ile serbest bırakılmasında yine başroldeydi. Bu hem Türkiye için hem de dünya için bir kazanç şüphesiz. Bu sebeple olacak ki Pakistan’dan Macaristan’a, Endonezya’dan Japonya’ya kadar birçok ülke Recep Tayyip Erdoğan’ı Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi. Kılıçdaroğlu ise daha önce Cumhurbaşkanı, Başbakanlık veya Dışişleri Bakanlığı tecrübesi olmadığı için bu alanda nasıl bir performans sergileyeceği elbette bir belirsizlik içeriyor. Söylemlerine göre ABD ve Avrupa ile iyi ilişkiler kuracağı, Rusya ile daha mesafeli olacağı anlaşılıyor. Dış dünyada güçlü ve bildik bir lider ile devam mı ? Tecrübesiz olsa da yeni bir yüz ile dünya sahnesine çıkmak mı ? Bunu halk 9 gün sonra oylayacak…  Gelelim Türkiye’ye… Recep Tayyip Erdoğan siyasete gençlik kollarında başlayan birisi olduğu için vatandaşla temasını seçimden seçime değil, süreklilik arz eden bir şekilde yapmayı tercih ediyor. Hemen her ilimize defalarca yolunu düşürmüş, neredeyse gitmediği ilçe bile kalmamış... Dolayısıyla halkın nabzını çok iyi tutuyor, çünkü sahayı çok iyi biliyor. Ziyaretlerinin sadece mitingler ve açılışlarla sınırlamıyor, bazen pencereden çay işareti yapana misafir oluyor bazen yol üzerindeki bir taksi durağına uğruyor. Kısacası halkla iç içe olmayı seviyor, dolayısıyla bu durum O’na sahanın durumu hakkında güzel ipuçları veriyor. Bu alanda gerçekten çok tecrübeli. Kılıçdaroğlu ise geçmişte bürokrat olarak görev yapmış bir lider. Siyasete 54 yaşında başka bir ifade ile 2002 seçimlerinde CHP İstanbul Milletvekili olarak başladı. Lise yıllarında siyasete başlamış olan Erdoğan’a göre oldukça geç sayılabilecek bir yaş… Kılıçdaroğlu’nun bürokrasi içindeki hizmetleri ve çalışma performansı da muhakkak önemli olacaktır. 2002 yılı ile 2023 yılları arasında yaşanılan seçimlerde liderlerin başarı durumlarını da toplum olarak yaşayarak müşahede ettik…  Artık karar vakti !  Dışarısı (Dünya) ve içerisi (Türkiye) ile ilgili bilgi ve birikimleri yansıtmaya çalıştım. Elbette bu ikisinin dışında, liderlerin yapmış oldukları faaliyetler, ülke için bıraktıkları miraslar, seçime giderken diğer partiler ve liderlerle kurdukları ilişkiler, söyledikleri söylemedikleri, seçimin 1.turunda oluşan meclis aritmetiği gibi unsurlar vatandaşın karar alma sürecinde oldukça etkili olacaktır. Hayr olsun ! Son 9 gün…