Sapla samanı karıştırmak bazılarının çok hoşuna giden bir olaydır. Bu cümleyi kurma sebebim 15 Temmuz da menfur darbe teşebbüsüne cemaat kelimesine tecavüz eden bir gurubun sebep olmasıdır.Cemaat İslam’ın önemli ve pırıl pırıl kelimesi iken; birileri haksız yere bu kelimeyi kendilerine ad olarak almış. Ama İslami manada cemaatle hiç alakası olmayan gizli bir istihbarat kuruluşu gibi yapılanmış bu guruptan dolayı biz cemaat olmaktan ve bu kelimeyi kullanmaktan vaz mı geçeceğiz.
Asla. Çünkü bizim en önemli ibadetimiz olan ve günde beş vakit kıldığımız namazımız, tek kılınırsa 1 sevap cemaatle kılınırsa 27 derece fazla sevap kazandırıyor. Demek ki rabbimiz cemaati teşvik ediyor.Ayrıca toplum hayatında dayanışma ve dostlukların gelişmesi noktasında cemaatleşmekte bir sivil toplum faaliyetidir. Türkiye de 100 yıldır müthiş bir kavram kargaşası var.Evet sapla saman bazen bilerek bazen bilmeyerek karıştırılıyor.Bu günlerde bazıları tam da bunu yapıyor.
Fetö’ yü öne sürerek asırlardır Müslümanların daha iyi insan ve daha iyi Müslüman olması için hizmet veren tarikatları cemaat olarak adlandırıyor ve ondan sonrada madem fetö böyle yaptı onlarda yapar diyorlar.Ben iftiharla ifade ediyorum ki ben Nakşibendi tarikatı mensubuyum. Ömrümün büyük kısmı bu yola mensup olarak geçti, geçecek.Hiç bir tarikatta gizli bir yapılanma yoktur.
Kimseye kod adı verilmez.
Hiç kimse gizlice takip ettirilmez.
Hiçbir devlet kurumu ele geçirilmeye çalışılmaz.
Şu kanaat yaygındır: devlet zaten bizim devletimizdir.
Neyini ele geçireceğiz.
Hatta bazı devlet görevlilerinin yaptığı yanlış uygulamalar onun şahsi kusuru kabul edilir ve devlete küsülmez.Ben kendimi bir tarikat uzmanı olarak kabul edenlere saygı duyuyorum. Çünkü hakikaten Türkiye’de ki tekkelerin pek çoğunu bilirim ve çoğunun şeyhini de tanırım. Sağlam bir ehlisünnet itikadına bağlı bu yapıların toplumun huzurunda ve ailenin devamında çok büyük katkısı olduğuna şahidim.Bu tekkelere mensup insanlara cemaat denmesi Türkiye de hala geçerliliğini koruyan despotik kanunlardan dolayıdır.
Maalesef 1920 lerin İngiliz baskısı ile çıkarılmış kanunları bugüne kadar korunmuş ve bu milletin en samimi ve sadık bireyleri kendilerini olduğu gibi ifade edememiştir.Bu kanunları çıkaranların varisleri büyük bir kurnazlıkla ama onlarda kendilerini açıkça ifade etmiyorlar diye demagoji yapabilmektedirler. Yapılması gereken vatandaşın iftihar edeceği bir vatandaşlık atmosferi sağlayacak sivil bir anayasa yapılmalı insanlara tam bir inanç ve fikir hürriyeti verilmeli ama devlet olarak tam tarafsızlık içinde gözetim ve denetim yapılmalıdır. Şayet yanlış yapan olursa da en sert şekilde cezalandırılmalıdır.Bunun için devletin de kendini yenilemesi ve hiçbir şey olamayanların memur olduğu sistemi değiştirerek ehil ve çalışkan insanların devlette görev almasının önü açılarak verimli bir devlet yapılanması sağlanmalıdır.
Yoksa hep şikâyet eden konumunda oluruz. Bugün fetö diyenlerin her siyasi partiden mensup ve yetkililerinin geçmişte bu kesime şirin gözükmek için kaç takla attığını unutmadık. Adalet bakanlığına elbette kendi partililerimi aldım; MHP lilerimi alacaktım diyen Mehmet Moğultay’ı ve Seyfi Oktay’ı unutmadık. Bugün aynı adamlar iktidara aman liyakate önem ver diye maval okuyorlar. Ve herkes biliyor ki olmaz ya şayet iktidara gelecek olsalar yine aynı şeyleri yapacaklarına zerre kadar şüphe yoktur.
Bu arada çok iyi niyetli ve başarılı bir diyanet işleri başkanımız var. Birileri diyanet nerede diye ona saldırıyor. Hâlbuki biliyorlar ki diyaneti kuranlar bu müesseseyi dini ihya için değil dini kontrol altında tutmak için kurdular ve diyanet işleri başkanına da sıradan bir memur muamelesi yaptılar. Camiler de ki görevliler de durumu idare ettiler; etliye sütlüye karışmıyorlardı. Bunun böyle olmasını isteyenler bugün bu imamlar ne yapıyor diye soruyorlar. Hâlbuki has bel kader gerçekten imamlık yapmaya kalkanların başına neler geldiğini hepimiz biliyoruz
Bu konuda da yeni anayasa yapılırken İslam fıkhına uygun bir yapılanma ortaya konmalı İslam’ın ve Müslümanların sahipsiz yetimler gibi boynu bükük kalması önlenmelidir. Reisimiz hoca ya gereken değeri veriyor ve papa özel uçak kullanıyorsa benim diyanet işleri başkanımda kullanmalıdır diyerek onu olması gereken yere oturtuyor. Ama bu işler o günkü yöneticiye göre değişkenlik göstermemesi için kanuni altyapı ya kavuşmalıdır. Namazımı kıldırırım keyfime bakarım devri bitmelidir. Ecdadımızın bıraktığı onca vakfa rağmen hala müftülük binalarını halktan bağış toplayarak yaptırıyoruz.
Camilerin ihtiyaçları için her cuma cemaatin önüne yardım sandığı çıkarılıyor. Bazı vatandaşlar yahu namazı adeta parayla kılıyoruz diye şikâyet ediyor. Hâlbuki vakıf gelirlerinin harcanacağı yerler buralar olmalı. Son senelerde birçok tarihi eser restore ettirilmeye başlandı.
Bu konuda görünmez kahramanımız da sayın cumhurbaşkanıdır. Vakıf gelirleri buralarda harcanmalıdır emrini vermiştir. Hâlbuki yıllarca bu gelirler genel bütçeye harcanıyordu. Söyleyecek çok söz var ama bir yazı çok uzun olursa okunması zor olur. Güzel günler ve huzurlu yıllar milletimizin olsun. Amin.