Kıymetli okurlarım; 17-25 Aralık’ın yıl dönümünde fikrime birçok şey düştü.
Ben de sizlerle paylaşmak istedim. Türkiye’de bir FETÖ ıstırabı yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Hakim medya ve adına sosyal medya denilen mecra…
Eskiden ağzı olan konuşuyor derlerdi ya şimdi interneti olan yazıyor modunda ortalık toz duman. Ben, 15 Temmuz sonrası yine bu köşede, bir yazı kaleme almıştım “Sapla samanı karıştırmak” başlığı ile.
İsteyen arşivden bakabilir. Bu FETÖ birilerince, bizim milletimizin temiz ehli sünnet inancına ve bu inancı besleyen kaynaklara saldırı vesilesi yapılmaktadır. Şunu bilmekte fayda var, biz millet olarak her türlü zorluğa inancımız sayesinde göğüs germişiz.
Bu gerçeği bizim kadar düşmanlarımızda görmüş, dışarıdan yapılan saldırılarla bu kalenin yıkılamayacağını anlamışlar ve bunun için bizim bazı resmi kurumlarımızı ve başındakileri kullanarak başarıya ulaşmaya çalışmışlardır. Yaklaşık yüz yıldır vahhabilikle ümmeti yıkmaya uğraşıyorlardı, başaramadılar. Başaramayınca farklı bir yol izleyerek, benim de hayatımda önemli bir yeri olan mert Erzurum’dan bir adamı o zamanki Türk istihbaratı ile birlikte devşirerek bir oyun hazırladılar.
Oyun kurucusu bir CIA ajanı ve bizim o zamanki istihbarat başkanımızdı. İmamlık gibi ulvi bir vazifede bulunan adamdan muazzam bir örgüt lideri çıkarmak ancak süper güç ABD’nin işi olabilirdi. Tabi ki; olan milletimizin geleceği olacak temiz gençlerin harcanması oldu. Milletimizin muhteşem direnişi ile bozulan bu oyundan iç ve dış mihraklar farklı bir şekilde yararlanmak için Şimdide büyük gayret gösteriyorlar.
Yeni oyun Türkiye’de kadim bir geleneğe sahip tarikatları hedefe koyarak, onlarda FETÖ gibi yapar diye bir terane uydurmaktır. Bahsi geçen yazıda da değinmiştim. Sağlam bir icazet geleneği olan ve istikamet sahibi hiçbir tarikat tekkesinde ne kimseye kod adı verilir ne de insanların çetelesi tutulur. Buralarda bağlılık tamamen manevi bir bağdır. Hedef ise kalbi ve manevi ilerlemedir. Mürşit ile yegâne bağ da rabıta adı verilen yine manevi bir yöneliştir.
Bu yazdıklarımı tecrübe etmek her isteyen için mümkündür. Buralara gönül bağı olan her meslekten insan vardır. Tüccar da vardır, memur da vardır, köylü de vardır, şehirli de vardır. Buralarda kimseye kimlik sorulmaz.
Bu bir teorik görüş değil kırk yıllık tecrübedir. Pek çok kimsenin yeri geldiğinde iftihar ile andıkları Hz. Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaşi, Hacı Bayram k.s. gibi zatlar hep bu ehli-sünnet akidesine bağlı tarikatlarda yetişmişlerdir.
Bugün de buralarda bu yetiştirme devam etmektedir. Lakin devrin berbatlığı; toplumun imanına olan saldırılar sebebi ile bir maneviyat akademisi pozisyonunda olan tarikatların kapısı herkese açılmıştır. Benim de mürşidim olan Seyyid Muhammed Raşit k.s. nun toplumda tanınmasına en büyük sebep kötü alışkanlıkları olan binlerce insanın bu zatın duası ile dönüş yapması ve binlerce yuvanın dağılmaktan kurtulmasıdır. Halen de kurtulmaya devam etmektedir. Bu saldırılar belki de bu sebeptendir.
Ben her zaman şunu söylüyorum ; “bir işe bakarken farklı yönlerden bakmaya çalışmak lazım.
” Uyuşturucu baronlarının ve alkol üreticilerinin müşteri kaybı endişesinin bu saldırılarda ne kadar payı vardır? Merak ediyorum. Şunu da anlamıyorum. Kendisini dindar ve muhafazakar ilan edenlerden bir kısmı da bu ocaklara saldırıyorlar. Aklını kiraya vermek diye bir zırva ortaya atıyorlar. Yine Tecrübe ile söylüyorum hiçbir gerçek mürşit kimseden aklını kiralık istemediği gibi Kuran’ın “Hala akıl etmiyor musunuz?” emrini sık sık hatırlatıyorlar. İstikamet üzere olanlara selam olsun.