Kıymetli okurlarım, bu köşeye uzun zamandan beri yazı yazamadım. Seçim zamanları insanların tarafgirlik damarları kabarır asabiyet halini alır. Böyle zamanlarda doğru da söyleseniz, sizi dinleyen olmaz. Ben de seçimin bitmesini bir değerlendirme yapmak için bekledim.
Lakin on yedi yıllık Tayyip Erdoğan iktidarı birbirleri ile taban tabana zıt politikacıları bile bir araya getirdi ve cumhurbaşkanının karizmasını çizmek için işbirliğine gittiler. Aynı partide yıllarca birlikte ter döktükleri Karamollaoğlu bile elindeki bütün imkânlarla Tayyip Bey’e zarar vermeye çalıştı. Halbu ki bu sadece bir belediye seçimi idi.
İktidar değişmeyecekti. Ama onlar bunu öyle bir hale getirdiler ki karşı taraf ta bu seçim ülkenin bekası demek durumunda kaldı. Ben yıllardır politikaya mesafeli biriyim ama elbette ki ülkem ile ilgili bir siyasetim var. Fark ettiniz belki ben politika ile siyaseti ayırıyorum. Bana göre doğru olanda budur. Politika bir partiye angaje olup onun her yaptığını doğru kabul etmeyi gerektirir. Siyaset ülkenin ve milletin geleceğine ilişkin görüş ve projeksiyonlardır.
Bu durumda sizin siyasetinize kim hizmet ederse onu makbul kabul edersiniz. Tıpkı benim gibi. Ben kırk beş yıldır tanıdığım Tayyip Erdoğan’ın yaptıklarını çok büyük oranda tasvip ediyorum. Siyasetime uygun buluyorum. Maalesef diğer politik figürlerde böyle bir şey göremiyorum.
Hele ki hayatımda oy vermediğim CHP ye bu seçimde bir kere daha neden oy vermemem gerektiğini anlamış bulunuyorum. Kendisinin birilerinin projesi olduğunu düşündüğüm ve verilen rolü de iyi oynadığını gördüğüm geçici İstanbul büyükşehir belediye başkanının bir beyanatı ve o beyanın altındaki gerçek; ortaya koydu ki. Sultan Abdülaziz merhuma yapılan ihtilali ve cinayeti biz 145 yıldır bu mücadeleyi veriyoruz diyerek referansını ortaya koyması çok ilginçti.
Bir taraftar gazetecinin de İstanbul alındı geçmiş olsun Kudüs- Mekke başlığı da adamların niyetini ortaya koyan bir vakaydı. Bunun yanında sayın cumhurbaşkanının partisinin ve de mensuplarının durumu da bize dışarıdan bakanlar olarak pek iç açıcı görünmüyor.İnşallah beklenen toparlanmayı ve düzeltmeyi başarır çünkü şu an için ufukta ülkeye hizmet adına başka bir kadroda gözükmüyor.
Dört bir yandan çevrilmeye çalışılan sözde dostları tarafından dahi düşmanca muamele gören bu ülke fedakâr ve samimi liderlere muhtaçtır. Başka türlü şanlı mazimize tekrar dönemeyiz. Biz ayağa kalkmaya çalıştıkça çelmelenen, iteklenen durumundayız. Ve maalesef ülkenin nüfusunun yarısı bunu görmüyor. Ya da göremiyor. Bir kısmı da haklı olan bir takım yaveler ile oyalanıp resmin büyüğünü kaçırıyor.
Çok basiti ABD ve AB’nin S-400 hava savunma sistemine gösterdikleri tepki ve baskıyı görüyoruz. Yahu siz bizim müttefikimiz değil misiniz? Neden korkuyorsunuz. Lakin benim elli yıldır bildiğim bir şey varsa o da bizim gavurdan dostumuzun olmadığıdır. Ve bizim savunmamızın güçlenmesinden korkuyorlar. Bizim sus deyince oturan etrafı ile ilgilenmeyen kesin dahi olmayan sınırlarımız içinde kalan pısırık bir ülke olmamızı istiyorlar. Ve maalesef ülke nüfusunun önemli bir parçası da onların işini kolaylaştırmaya çalışıyor. Ama ümit varım. İstikbal güneşi içinde en yüksek gür seda İslam’ın olacaktır. vesselam..