SEYİTNİZAM KONAKLARI
ELİT YAPI
Adem Topal
Köşe Yazarı
Adem Topal
 

AMERİKA NOTLARI

Kıymetli okurlarım,22 mayıs 2 haziran tarihleri arasında Semerkand sohbetleri için ABD ye gittim. On  günlük bu seyahatimde altı ABD şehrine gittim. İlk durağımız Washington havaalanı oldu ve burada bir sürpriz ile karşılaştık. Pasaport kontrolün’de sadece bir memur vardı. İlk  uçak bizdik. Fakat peş peşe uçaklar inmeye başladı kuyruklar uzadı.Hem  yabancılar tarafı hem de vatandaş bölümü doldu taştı. Bilahare lütfen 3-4 memur daha geldi ve bize sıra ancak üç saat sonra geldi. Herhalde  Türkiye de olsa idi kıyametler kopardı. Çünkü bizimle beraber ABD vatandaşları da bekliyordu. Buradan çıktıktan sonra semerkand Virginia temsilciliğine gittik. Tabi  11 saat kesintisiz uçmanın yorgunluğu vardı ama temsilciliğimiz şehrin en güzel semtlerinden birinde yeşillikler içinde kuş cıvıltıları arasında idi dinlendik. Sabah  kahvaltısını güzel bir şekilde yeşillikler içinde yaptık. Daha sonra başkente yani Washington a gittik gezdik. Başkanlık sarayı beyaz saray son derece mütevazi iken kongre binası yani meclis binası ise alabildiğine görkemli idi. Herhalde demokrasinin sembolü diye böyle yapmışlar diye düşündüm. Bir çok büyük müze olduğunu gördük. Bu da bana bambaşka düşünceler ilham etti. Sonra üç günlük bir semerkand kampı yaptık. Çünkü arkadaşlarımız  farklı şehirler de olduğu için üç günlük bir birliktelik faydalı oluyor. Bir gün de piknik yaptık yani meşru bir şekilde eğlenmeyi de ihmal etmedik. Bilahare 7 saatlik bir karayolu ile Rogester (racıstır) denen kuzeyde bir şehir’e gittik. Bu karayolu seyahati ile Türkiye’ yi geldiği aşama yönünde mukayese imkanı buldum ve ülkem adına şükür ettim. Buradan  Niagara şelalelerine gittik. Hakikaten  etkileyici bir manzara idi.  Niagara  adası aynı zamanda milli park.biz bu parkta gezerken bir ibretlik manzara ile karşılaştım. Bir  kişi iki tane köpek gezdiriyordu. Bir ara köpeğin biri işemeye başladı. Ve kaba pisliğini parka bıraktı. Sahibi  cebinden çıkardığı bir buzdolabı poşetini eline geçirip köpek pisliğini eline aldı ve çöpe attı. Çünkü  orada bunu yapmazsa vatandaşın biri hemen polisi arar ve şikayet eder. O kişiye ciddi bir ceza gelir. Bu işin bir yönü. Beni   düşündüren diğer yönü ise bu ülkelerde evliliklerin ve çocuk yapmanın her geçen gün gerilemesi buna mukabil evde bakılan köpek sayısının gittikçe arttığı idi. Ve yanımda ki arkadaşlara şunu söyledim:  Adem evladına bakmaktan imtina edenlere fıtrata aykırı davranışlarından dolayı Allah karkış ediyor.  Bunları it eniğine hizmetçi kılıyor. Yani insan yavrusuna bakmak onun yükünü çekmek istemeyenler köpek yavrusuna hizmet ediyorlar. Bu tabi insan fıtratını bozan organizasyonların ve buna göz yuman devletlerin ilahi adaletçe cezalandırılmasından başka bir şey değildir.Sonra Rogester ‘dan New jersey’ e uçakla gittik. Bir sürprizle de burada karşılaştık. United havayolları uçağı 3 saat rötar yaptı. Havaalanında  üç saat uçak bekledik. New jersey  New York’ un hemen karşısı. Arada Hudson nehri var. Oraları da gezip New York’ u karşıdan seyrettik. Bu arada New York un nüfusunun yüzde yirmisinin AİDS hastası olduğu ifade edildi. Bu da enteresan bir şeydi. Burada yani New jersey de semerkand kültür merkezin de kaldık. bu arada günübirlik delivere denilen şehre gittik. burada kardeşlerimizle diyanete ait yeni alınan camii de sohbet ettik, tekrar New jersey’ e döndük ve hafta sonu başka şehirlerden gelen arkadaşlara ve onların ailelerinin de dinlediği bir sohbet yaptık. Bir kamera marifetiyle hanımlar tarafına ses ve görüntü transferi yapıldı. Led  tv den hanımlar sohbetimizi takip ettiler. Pazar günü New York u gezdik. Buralarda da dostlarla sohbet ettik ve gece 11:55 te oranın saati ile uçağa bindik ve 2 haziran pazartesi 16:45 te Yeşilköy e indik. Tam dokuz saat kesintisiz uçtuk. THY ile iftihar ettim. Uçak dev gibi ve tıklım tıklım idi. Yolcuların  çok büyük çoğunluğu ise yabancı ülke vatandaşı idi. Üçüncü havaalanı muhaliflerinin kulaklarını çınlattım. Amerika genç bir kıta. Su rezervi bol bu da yeşili bol yapıyor. Şehirler yeşil orman bol ve yaban hayatı zengin. Yollarda en çok geyik ve rakun gibi yabani hayvan ölüsü gördük. Şehirlerin oturulan iskan bölümlerini çok beğendim. Müstakil binalar 2-3 katlı sessiz ve yeşil. Bu  bana rahmetli Mehmet Akif’i hatırlattı. Almanya ya gidip gelen Akif’e Almanya’ yı sorduklarında bir işleri var bizim dinimiz gibi bir dinleri var bizim işimiz gibi demiş. Ben de bir şehirleri var bizim dinimiz gibi bir dinleri var bizim şehirlerimiz gibi dedim. Bu makaleye bu kadar yeter diye düşünüyorum. Ama şu son sözü söyleyeyim: sakın komplekse düşmeyin.  Çünkü gidişatımız güzel.  Allah milletimizi ve devletimizi yüceltsin. Amin.
Ekleme Tarihi: 17 Haziran 2014 - Salı

AMERİKA NOTLARI

Kıymetli okurlarım,22 mayıs 2 haziran tarihleri arasında Semerkand sohbetleri için ABD ye gittim. On  günlük bu seyahatimde altı ABD şehrine gittim. İlk durağımız Washington havaalanı oldu ve burada bir sürpriz ile karşılaştık. Pasaport kontrolün’de sadece bir memur vardı.

İlk  uçak bizdik. Fakat peş peşe uçaklar inmeye başladı kuyruklar uzadı.Hem  yabancılar tarafı hem de vatandaş bölümü doldu taştı. Bilahare lütfen 3-4 memur daha geldi ve bize sıra ancak üç saat sonra geldi. Herhalde  Türkiye de olsa idi kıyametler kopardı. Çünkü bizimle beraber ABD vatandaşları da bekliyordu. Buradan çıktıktan sonra semerkand Virginia temsilciliğine gittik.

Tabi  11 saat kesintisiz uçmanın yorgunluğu vardı ama temsilciliğimiz şehrin en güzel semtlerinden birinde yeşillikler içinde kuş cıvıltıları arasında idi dinlendik. Sabah  kahvaltısını güzel bir şekilde yeşillikler içinde yaptık. Daha sonra başkente yani Washington a gittik gezdik. Başkanlık sarayı beyaz saray son derece mütevazi iken kongre binası yani meclis binası ise alabildiğine görkemli idi. Herhalde demokrasinin sembolü diye böyle yapmışlar diye düşündüm.

Bir çok büyük müze olduğunu gördük. Bu da bana bambaşka düşünceler ilham etti. Sonra üç günlük bir semerkand kampı yaptık. Çünkü arkadaşlarımız  farklı şehirler de olduğu için üç günlük bir birliktelik faydalı oluyor. Bir gün de piknik yaptık yani meşru bir şekilde eğlenmeyi de ihmal etmedik.

Bilahare 7 saatlik bir karayolu ile Rogester (racıstır) denen kuzeyde bir şehir’e gittik. Bu karayolu seyahati ile Türkiye’ yi geldiği aşama yönünde mukayese imkanı buldum ve ülkem adına şükür ettim. Buradan  Niagara şelalelerine gittik. Hakikaten  etkileyici bir manzara idi.  Niagara  adası aynı zamanda milli park.biz bu parkta gezerken bir ibretlik manzara ile karşılaştım. Bir  kişi iki tane köpek gezdiriyordu. Bir ara köpeğin biri işemeye başladı. Ve kaba pisliğini parka bıraktı. Sahibi  cebinden çıkardığı bir buzdolabı poşetini eline geçirip köpek pisliğini eline aldı ve çöpe attı. Çünkü  orada bunu yapmazsa vatandaşın biri hemen polisi arar ve şikayet eder. O kişiye ciddi bir ceza gelir. Bu işin bir yönü.

Beni   düşündüren diğer yönü ise bu ülkelerde evliliklerin ve çocuk yapmanın her geçen gün gerilemesi buna mukabil evde bakılan köpek sayısının gittikçe arttığı idi. Ve yanımda ki arkadaşlara şunu söyledim:  Adem evladına bakmaktan imtina edenlere fıtrata aykırı davranışlarından dolayı Allah karkış ediyor.  Bunları it eniğine hizmetçi kılıyor. Yani insan yavrusuna bakmak onun yükünü çekmek istemeyenler köpek yavrusuna hizmet ediyorlar.

Bu tabi insan fıtratını bozan organizasyonların ve buna göz yuman devletlerin ilahi adaletçe cezalandırılmasından başka bir şey değildir.Sonra Rogester ‘dan New jersey’ e uçakla gittik. Bir sürprizle de burada karşılaştık. United havayolları uçağı 3 saat rötar yaptı. Havaalanında  üç saat uçak bekledik. New jersey  New York’ un hemen karşısı. Arada Hudson nehri var. Oraları da gezip New York’ u karşıdan seyrettik. Bu arada New York un nüfusunun yüzde yirmisinin AİDS hastası olduğu ifade edildi. Bu da enteresan bir şeydi. Burada yani New jersey de semerkand kültür merkezin de kaldık. bu arada günübirlik delivere denilen şehre gittik. burada kardeşlerimizle diyanete ait yeni alınan camii de sohbet ettik, tekrar New jersey’ e döndük ve hafta sonu başka şehirlerden gelen arkadaşlara ve onların ailelerinin de dinlediği bir sohbet yaptık. Bir kamera marifetiyle hanımlar tarafına ses ve görüntü transferi yapıldı. Led  tv den hanımlar sohbetimizi takip ettiler.

Pazar günü New York u gezdik. Buralarda da dostlarla sohbet ettik ve gece 11:55 te oranın saati ile uçağa bindik ve 2 haziran pazartesi 16:45 te Yeşilköy e indik. Tam dokuz saat kesintisiz uçtuk. THY ile iftihar ettim. Uçak dev gibi ve tıklım tıklım idi. Yolcuların  çok büyük çoğunluğu ise yabancı ülke vatandaşı idi. Üçüncü havaalanı muhaliflerinin kulaklarını çınlattım.

Amerika genç bir kıta. Su rezervi bol bu da yeşili bol yapıyor. Şehirler yeşil orman bol ve yaban hayatı zengin. Yollarda en çok geyik ve rakun gibi yabani hayvan ölüsü gördük. Şehirlerin oturulan iskan bölümlerini çok beğendim. Müstakil binalar 2-3 katlı sessiz ve yeşil. Bu  bana rahmetli Mehmet Akif’i hatırlattı. Almanya ya gidip gelen Akif’e Almanya’ yı sorduklarında bir işleri var bizim dinimiz gibi bir dinleri var bizim işimiz gibi demiş.
Ben de bir şehirleri var bizim dinimiz gibi bir dinleri var bizim şehirlerimiz gibi dedim.
Bu makaleye bu kadar yeter diye düşünüyorum. Ama şu son sözü söyleyeyim: sakın komplekse düşmeyin.  Çünkü gidişatımız güzel.  Allah milletimizi ve devletimizi yüceltsin. Amin.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zeytinburnuhaber.org sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.