SEYİTNİZAM KONAKLARI
ELİT YAPI
Murat Ergün
Köşe Yazarı
Murat Ergün
 

Müslümanlar ve Merhamet

Diyânet işleri başkanlığı bu seneki “Kutlu Doğum” haftası münasebetiyle, İl ve İlçe müftülükleri vasıtasıyla memleketimizin her tarafında programlar düzenlenerek, bu programların ana temasının; “Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi" olmasına, Peygamber efendimizin merhamet yönünün anlatılmasına, hafta boyunca, Peygamber efendimizin şefkat ve merhametinden, Rasûlüllâh’ın bu hususta ki sünnet ve tavsiyelerinden bahsedilmesine karar vermiş. Diyanet İşleri Başkanımızda Yerel Basına çağrıda bulunarak Gazetelerin bu haftaki sayılarının 3. Sayfalarını Kutlu Doğum ve Merhamete ayırmalarını istedi. Bizler de Zeytinburnu Haber Gazetesi olarak bu çağrıya uyuyoruz ve köşemizi Merhamet konusuna ayırıyoruz.Dünyanın dört bir yanında oluk gibi kan aktığı, insanoğlunun, en vahşî hayvanları utandıracak kadar zalimleştiği,  Hz. Allah’ın mükerrem olarak yarattığı, kendi rûhundan rûh bahşettiği insanların sudan bahanelerle tereddüt edilmeden öldürüldüğü, hunharca kesilip boğazlandığı, vücûdunun parçalara ayrıldığı bir zamanda Peygamber efendimizin sahip olduğu, yaşadığı ve gece gündüz demeden ümmetine anlatmağa çalıştığı merhamete ne kadar ihtiyacımızın olduğu âşikârdır.Dünyanın huzur ve güveni, selâmet ve salâhı için, dünya üzerinde yaşayan top yekün insanlığın merhametten nasibini alması, yalnız, bir kasaba, bir şehir, bir memleket halkının değil, bütün dünya insanlarının arasında merhamet gibi yüce bir erdemin te’sis edilmesi şarttır.Emniyet, güven, asâyiş, hayatımızdan korkmama, sokağa çıktığımızda nelerle karşılaşacağımız hususunda endişe etmemeyi temin etmek için, merhamet duygusunun gönüllere yerleşmesi gerekmektedir.Başkalarını bir tarafa bırakalım, biz,  Müslümanlar olarak, Rasûlüllâh’ ın sâhip olduğu merhamet ve şefkatten nasibimizi alabilseydik, bir hiç uğruna işlenen cinayetler, çocuk kaçırmalar, aşağılık bir duyguyu tatmin uğruna genç kızların, kadınların namuslarının heder edilmesi, haber bültenlerinde ilk sıralarda yer alır mıydı?  Anne ve babaların feryatları göklere yükselir mi, acılar dağlar gibi büyür, gözlerden akan yaşlar çağlayan halini alır mıydı? Müslüman olduğunu iddia eden milletler, merhamet timsali olan Peygamber efendimize gerçek manada ümmet olsaydı, dört bir yanımızda bulunan Müslüman ülkelerde iç savaşlar olup, kardeşkanı dereler gibi akar mıydı?Hz. Allah’ın Rahmân ve Rahîm sıfatlarının sahibi olduğuna, Peygamber efendimizin âlemlere rahmet olarak gönderildiğine, bundan en büyük nasibi Müslümanların aldığına kâmil bir imanla inanılabilseydi, Müslümanlar kendi aralarında meydana gelen sıkıntı ve dertlerini halletmek üzere, bin dört yüz senedir Müslümanların ve islâm dininin en büyük düşmanı olan, bundan sonra da dost olmaları beklenmeyen kimselerden yardım bekler, aralarındaki anlaşmazlıkları çözmek üzere onları da’vet ederler miydi? Memleketlerinin harîm-i ismetini yabancıların ayakları altına sererler miydi? Maddî ve manevî bütün değerlerinin pây-i mâl edilmesine göz yumarlar mıydı? Karıncanın incitilmesine, bir serçenin yok yere avlanmasına rıza göstermeyen, izin vermeyen, yolda insanlara zarar verecek nesnelerin yoldan kaldırılmasını imanın bir şu’besi sayan, yoldan geçenlerin ayağına dokunur endişesiyle yol ortasında ki taşın alınıp bir kenara bırakılmasını ibâdet kabul eden, “En hayırlınız, insanlara faydalı olanınızdır!” düstûrunu baş tacı yapan bir topluluk, ortalıkta cereyan eden hâdiseler karşısında duygusuz ve hissiz kalabilir miydi?Merhamet hususunda ki şu sözler Peygamber efendimize aiddir: “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz!”  “İnsanlara merhamet etmeyene Hz. Allah merhamet etmez!” “Merhametli olanlara Hz. Allah merhamet eder. Siz, yeryüzündekilere merhamet ediniz ki, gökte (yüce) olan Hz. Allah da size merhamet etsin!”“Büyüklere hürmet etmeyen, küçüklere merhamet ve şefkatle davranmayan, iyiliği emredip doğru yolu göstermeyen ve kötülükten men etmeye çalışmayan bizden değildir!”Peygamber efendimiz bir gün:“Merhamet etmedikçe, iman etmiş olamazsınız!” buyurdu. Peygamber efendimizin bu sözünü işiten eshâbı:“Ya Rasûlellâh! Biz, hepimiz merhamet ediyoruz!” dediler. O zaman Peygamber efendimiz:“Sizin birbirinize, yakın akraba ve arkadaşlarınıza merhamet etmeniz yetmez. Herkese karşı merhametli olmalısınız!” buyurdu.Hz. Âişe r.a. vâlidemizin rivâyet ettiğine göre, bir gün bir bedevî Peygamber efendimize geldi. (Peygamber efendimizin çocukları öptüğünü görünce:“Ya Rasûlellâh! Siz çocukları öpüyorsunuz, biz onları (çocuklarımızı) öpmeyiz!” dedi. Onun üzerine Peygamber efendimiz:“Hz. Allah, kalbinden merhameti çıkarıp almışsa, ben sana ne yapabilirim?!” buyurdu.  
Ekleme Tarihi: 28 Nisan 2011 - Perşembe

Müslümanlar ve Merhamet

Diyânet işleri başkanlığı bu seneki “Kutlu Doğum” haftası münasebetiyle, İl ve İlçe müftülükleri vasıtasıyla memleketimizin her tarafında programlar düzenlenerek, bu programların ana temasının; “Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi" olmasına, Peygamber efendimizin merhamet yönünün anlatılmasına, hafta boyunca, Peygamber efendimizin şefkat ve merhametinden, Rasûlüllâh’ın bu hususta ki sünnet ve tavsiyelerinden bahsedilmesine karar vermiş. Diyanet İşleri Başkanımızda Yerel Basına çağrıda bulunarak Gazetelerin bu haftaki sayılarının 3. Sayfalarını Kutlu Doğum ve Merhamete ayırmalarını istedi. Bizler de Zeytinburnu Haber Gazetesi olarak bu çağrıya uyuyoruz ve köşemizi Merhamet konusuna ayırıyoruz.
Dünyanın dört bir yanında oluk gibi kan aktığı, insanoğlunun, en vahşî hayvanları utandıracak kadar zalimleştiği,  Hz. Allah’ın mükerrem olarak yarattığı, kendi rûhundan rûh bahşettiği insanların sudan bahanelerle tereddüt edilmeden öldürüldüğü, hunharca kesilip boğazlandığı, vücûdunun parçalara ayrıldığı bir zamanda Peygamber efendimizin sahip olduğu, yaşadığı ve gece gündüz demeden ümmetine anlatmağa çalıştığı merhamete ne kadar ihtiyacımızın olduğu âşikârdır.
Dünyanın huzur ve güveni, selâmet ve salâhı için, dünya üzerinde yaşayan top yekün insanlığın merhametten nasibini alması, yalnız, bir kasaba, bir şehir, bir memleket halkının değil, bütün dünya insanlarının arasında merhamet gibi yüce bir erdemin te’sis edilmesi şarttır.
Emniyet, güven, asâyiş, hayatımızdan korkmama, sokağa çıktığımızda nelerle karşılaşacağımız hususunda endişe etmemeyi temin etmek için, merhamet duygusunun gönüllere yerleşmesi gerekmektedir.
Başkalarını bir tarafa bırakalım, biz,  Müslümanlar olarak, Rasûlüllâh’ ın sâhip olduğu merhamet ve şefkatten nasibimizi alabilseydik, bir hiç uğruna işlenen cinayetler, çocuk kaçırmalar, aşağılık bir duyguyu tatmin uğruna genç kızların, kadınların namuslarının heder edilmesi, haber bültenlerinde ilk sıralarda yer alır mıydı?  Anne ve babaların feryatları göklere yükselir mi, acılar dağlar gibi büyür, gözlerden akan yaşlar çağlayan halini alır mıydı?
Müslüman olduğunu iddia eden milletler, merhamet timsali olan Peygamber efendimize gerçek manada ümmet olsaydı, dört bir yanımızda bulunan Müslüman ülkelerde iç savaşlar olup, kardeşkanı dereler gibi akar mıydı?
Hz. Allah’ın Rahmân ve Rahîm sıfatlarının sahibi olduğuna, Peygamber efendimizin âlemlere rahmet olarak gönderildiğine, bundan en büyük nasibi Müslümanların aldığına kâmil bir imanla inanılabilseydi, Müslümanlar kendi aralarında meydana gelen sıkıntı ve dertlerini halletmek üzere, bin dört yüz senedir Müslümanların ve islâm dininin en büyük düşmanı olan, bundan sonra da dost olmaları beklenmeyen kimselerden yardım bekler, aralarındaki anlaşmazlıkları çözmek üzere onları da’vet ederler miydi? Memleketlerinin harîm-i ismetini yabancıların ayakları altına sererler miydi? Maddî ve manevî bütün değerlerinin pây-i mâl edilmesine göz yumarlar mıydı?
Karıncanın incitilmesine, bir serçenin yok yere avlanmasına rıza göstermeyen, izin vermeyen, yolda insanlara zarar verecek nesnelerin yoldan kaldırılmasını imanın bir şu’besi sayan, yoldan geçenlerin ayağına dokunur endişesiyle yol ortasında ki taşın alınıp bir kenara bırakılmasını ibâdet kabul eden, “En hayırlınız, insanlara faydalı olanınızdır!” düstûrunu baş tacı yapan bir topluluk, ortalıkta cereyan eden hâdiseler karşısında duygusuz ve hissiz kalabilir miydi?
Merhamet hususunda ki şu sözler Peygamber efendimize aiddir:
“Merhamet etmeyene merhamet olunmaz!” 
“İnsanlara merhamet etmeyene Hz. Allah merhamet etmez!”
“Merhametli olanlara Hz. Allah merhamet eder. Siz, yeryüzündekilere merhamet ediniz ki, gökte (yüce) olan Hz. Allah da size merhamet etsin!”
“Büyüklere hürmet etmeyen, küçüklere merhamet ve şefkatle davranmayan, iyiliği emredip doğru yolu göstermeyen ve kötülükten men etmeye çalışmayan bizden değildir!”
Peygamber efendimiz bir gün:
“Merhamet etmedikçe, iman etmiş olamazsınız!” buyurdu. Peygamber efendimizin bu sözünü işiten eshâbı:
“Ya Rasûlellâh! Biz, hepimiz merhamet ediyoruz!” dediler. O zaman Peygamber efendimiz:
“Sizin birbirinize, yakın akraba ve arkadaşlarınıza merhamet etmeniz yetmez. Herkese karşı merhametli olmalısınız!” buyurdu.
Hz. Âişe r.a. vâlidemizin rivâyet ettiğine göre, bir gün bir bedevî Peygamber efendimize geldi. (Peygamber efendimizin çocukları öptüğünü görünce:
“Ya Rasûlellâh! Siz çocukları öpüyorsunuz, biz onları (çocuklarımızı) öpmeyiz!” dedi. Onun üzerine Peygamber efendimiz:
“Hz. Allah, kalbinden merhameti çıkarıp almışsa, ben sana ne yapabilirim?!” buyurdu.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zeytinburnuhaber.org sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.