SEYİTNİZAM KONAKLARI
ELİT YAPI
Murat Ergün
Köşe Yazarı
Murat Ergün
 

Ey Şehr-i Ramazan

Bütün bir yıl bin türlü telaş ve koşuşturma içinde neden var olduğumuzu ve ne için yaşamamız gerektiğini unuttuk. Varlık amacımızın sadece günlük kısa vadeli çıkarlarımızı gerçekleştirmek olduğu sanrısıyla günler haftalar ve aylarımızı geçirdik. Çoğu zaman, o çıkarlarımızı da gerçekleştiremedik, çünkü bizden daha güçlü birileri gelip bizim için hayati olduğunu sandığımız çıkarlarımızı gasp etti. Kızdık, öfkelendik bağırdık çağırdık. Adaletsiz bir dünyada yaşadığımızı bir kere daha teyit ettik. Fakat kendimiz de; bir serap gibi yaklaştıkça bizden uzaklaşan hayallerimizi gerçekleştirmek için, ne gibi haksızlıkları, yalanları, küçük kurnazlıkları işlediğimizi çabucak unuttuk. Ama bizde hiç suç yoktu. Bazen pek hatırlamadığımız Allah’ı başımıza istemediğimiz bir olay geldiğinde hatırlayıp bütün suçu ona yıkıp "Allah’ım neden ben?'' diye haddini bilmezlik yaptık. "Allah hiçbir kuluna zulmetmez, kul ancak kendisine zulmeder'' ayet-i kerimesini bırakın unutmayı belki de hiç duymadık bile. Bütün başımıza gelenlerin kendi niyet düşünce, söz ve eylemlerimizden kaynaklandığını, Allah’ın da bunun üzerine kulun bu eyleminin gerçeğe dönüştürülmesine izin verdiğini aklımıza getirmek istemedik. Kötülükler bize yalnız dışarıdan gelmedi. Asalında Kötülüğün ve iyiliğin ne olduğunu şaşırdık. Cenab-ı Allah Kuran-ı Kerimde bize şöyle sesleniyor '' Sizin için hayırlı olduğunu sandığınız şeyde şer olabilir, Şer olduğunu sandığınız şeyde de hayır. Siz bilmezsiniz Allah bilir.'' İnsanoğlu için en büyük iki düşman şeytan ve nefsimizdir. Şeytanın doğrudan insanın kötü eylemlerini yapmasını zorlama gücü yoktur. Allah bu gücü ona vermemiştir. Şeytanın içimize vesvese vermesi ve kötülüğü kalbimize fısıldaması söz konusudur. Bu andan itibaren ruh (super ego) ve nefisimizin (ego) mücadelesi başlar. Şeytanın kötü eylemde bulunma vesvesesini gerçekleştiren kendi nefsimizdir. Yani egomuzdur. Allah bize iyi ile kötüyü birbirinden ayıracak, hem aklı ve hem de iradeyi vermiştir. Şimdi aklımız ve irademizi kuşanmanın zamanıdır. Allah Ramazanda bize bir fırsat tanımış. Bir ay boyunca şeytanları bağlıyor Cenab-ı Allah. Bu ay mümkün olduğunca iç dünyamıza yönelme fırsatıdır. Yeniden neden yaratıldığımızı düşünme zamanıdır. Hani kurumların girişinde bir levha asılıdır "Misyonumuz ve Vizyonumuz'' diye. Bizim en değerli varlığımız, hayatımızın ve bedenimizin bir misyon ve vizyonu olmalı değil mi? Oruç bu vizyon ve misyonumuzu yeniden gözden geçirmeye açılan bir kapıdır. Nefsin azgınlığını terbiye eden en etkili ilaç açlıktır (Şimdi buna bir de bedensel detoks eklendi). Hazır şeytanlarımız bağlanmışken, açlık ilacı ile nefsimizin etki gücünü zayıflatalım. Ve oturup düşünelim. Mümkün olduğu kadar sadece ve sadece kendi içimize dönebilmemizi sağlayacak yalnızlıklar oluşturmaya çalışalım Misyon ve vizyonumuzu tazeleyip yeni bir ümit ve enerji ile yola çıkalım. Fakat sırtımızda bagajlar, sürüklediğimiz çer çöp ile yola ne kadar devam edebiliriz. Onun için bu engelleyicilerden kurtulmak için geçmiş günah ve yanlışlıklardan dolayı Allah'tan özür dileyip, insanlardan helallik isteyelim. Ruhen arınalım, omuzlarımızı hafifletelim, içimizi ferahlatalım. Hepimizin, Ramazanın feyiz ve bereketine nail olmuş olarak, arınmış bir şekilde Allah’ın af ve mağfiretine nail olmamızı dilerim. Hoşça kalınız, Sevgisiz ve ümitsiz kalmayınız.
Ekleme Tarihi: 08 Ağustos 2012 - Çarşamba

Ey Şehr-i Ramazan

Bütün bir yıl bin türlü telaş ve koşuşturma içinde neden var olduğumuzu ve ne için yaşamamız gerektiğini unuttuk. Varlık amacımızın sadece günlük kısa vadeli çıkarlarımızı gerçekleştirmek olduğu sanrısıyla günler haftalar ve aylarımızı geçirdik. Çoğu zaman, o çıkarlarımızı da gerçekleştiremedik, çünkü bizden daha güçlü birileri gelip bizim için hayati olduğunu sandığımız çıkarlarımızı gasp etti. Kızdık, öfkelendik bağırdık çağırdık. Adaletsiz bir dünyada yaşadığımızı bir kere daha teyit ettik.

Fakat kendimiz de; bir serap gibi yaklaştıkça bizden uzaklaşan hayallerimizi gerçekleştirmek için, ne gibi haksızlıkları, yalanları, küçük kurnazlıkları işlediğimizi çabucak unuttuk. Ama bizde hiç suç yoktu. Bazen pek hatırlamadığımız Allah’ı başımıza istemediğimiz bir olay geldiğinde hatırlayıp bütün suçu ona yıkıp "Allah’ım neden ben?'' diye haddini bilmezlik yaptık.

"Allah hiçbir kuluna zulmetmez, kul ancak kendisine zulmeder'' ayet-i kerimesini bırakın unutmayı belki de hiç duymadık bile. Bütün başımıza gelenlerin kendi niyet düşünce, söz ve eylemlerimizden kaynaklandığını, Allah’ın da bunun üzerine kulun bu eyleminin gerçeğe dönüştürülmesine izin verdiğini aklımıza getirmek istemedik.

Kötülükler bize yalnız dışarıdan gelmedi. Asalında Kötülüğün ve iyiliğin ne olduğunu şaşırdık. Cenab-ı Allah Kuran-ı Kerimde bize şöyle sesleniyor '' Sizin için hayırlı olduğunu sandığınız şeyde şer olabilir, Şer olduğunu sandığınız şeyde de hayır. Siz bilmezsiniz Allah bilir.''

İnsanoğlu için en büyük iki düşman şeytan ve nefsimizdir. Şeytanın doğrudan insanın kötü eylemlerini yapmasını zorlama gücü yoktur. Allah bu gücü ona vermemiştir. Şeytanın içimize vesvese vermesi ve kötülüğü kalbimize fısıldaması söz konusudur. Bu andan itibaren ruh (super ego) ve nefisimizin (ego) mücadelesi başlar. Şeytanın kötü eylemde bulunma vesvesesini gerçekleştiren kendi nefsimizdir. Yani egomuzdur. Allah bize iyi ile kötüyü birbirinden ayıracak, hem aklı ve hem de iradeyi vermiştir.

Şimdi aklımız ve irademizi kuşanmanın zamanıdır. Allah Ramazanda bize bir fırsat tanımış. Bir ay boyunca şeytanları bağlıyor Cenab-ı Allah. Bu ay mümkün olduğunca iç dünyamıza yönelme fırsatıdır. Yeniden neden yaratıldığımızı düşünme zamanıdır. Hani kurumların girişinde bir levha asılıdır "Misyonumuz ve Vizyonumuz'' diye. Bizim en değerli varlığımız, hayatımızın ve bedenimizin bir misyon ve vizyonu olmalı değil mi? Oruç bu vizyon ve misyonumuzu yeniden gözden geçirmeye açılan bir kapıdır. Nefsin azgınlığını terbiye eden en etkili ilaç açlıktır (Şimdi buna bir de bedensel detoks eklendi). Hazır şeytanlarımız bağlanmışken, açlık ilacı ile nefsimizin etki gücünü zayıflatalım. Ve oturup düşünelim. Mümkün olduğu kadar sadece ve sadece kendi içimize dönebilmemizi sağlayacak yalnızlıklar oluşturmaya çalışalım

Misyon ve vizyonumuzu tazeleyip yeni bir ümit ve enerji ile yola çıkalım. Fakat sırtımızda bagajlar, sürüklediğimiz çer çöp ile yola ne kadar devam edebiliriz. Onun için bu engelleyicilerden kurtulmak için geçmiş günah ve yanlışlıklardan dolayı Allah'tan özür dileyip, insanlardan helallik isteyelim. Ruhen arınalım, omuzlarımızı hafifletelim, içimizi ferahlatalım. Hepimizin, Ramazanın feyiz ve bereketine nail olmuş olarak, arınmış bir şekilde Allah’ın af ve mağfiretine nail olmamızı dilerim.

Hoşça kalınız, Sevgisiz ve ümitsiz kalmayınız.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zeytinburnuhaber.org sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.