SEYİTNİZAM KONAKLARI
ELİT YAPI
Taylan Demirelli
Köşe Yazarı
Taylan Demirelli
 

Leylekler ve İnsanlar

Tarihin sözlük manası insanın geçmişte yaşanmış olaylardan ders alması ve yaşadığı zamanla ilgili çıkarsamalar yapmasıdır.Biz Türkler genellikle böyle yapmayız  ,biz tarihimizle övünürüz,geçmişteki  toprak büyüklüğümüzle ,kazandığımız savaşlarla  hatta ve hatta Baltacı Mehmet Paşa’nın 2.Katarına  karşısındaki (sanki ordaymışız gibi) performansıyla övünür, Ruslarla akrabalık bağları kurmaya çalışırız .Ama hepimizin göğsünü kabartan, büyük gurur duyduğu yardım severliğimiz……yolda kalmışın ,itilmişin, öksüzün…. Dini, mezhebi ne olursa olsun aman dileyen herkese, her yere koşmuş bir ecdadın torunlarıyız biz. Tarih de bu anlamda kurulan vakıflar saymakla bitmez. Zaten hepimiz okul sıralarında Osmanlının vakıflarıyla ilgili bir şeyler okumuş ve  gurur duymuşuzdur. Mesela Vaka-i Laklak iye vakfı. Bu vakfın amacı göç sırasında Osmanlı memleketinden geçen  leyleklerin yiyecek içecek ve konaklama ihtiyaçlarını karşılamaktır, yani kısaca milletimizin tarihinde can taşıyan, hayat taşıyan her şeye gücü nispetinde yardım etmiştir, düşkünü sahiplenmiştir. Fakat günümüzde tarihin öğreticiliğini, bize yol gösterici özelliğini pek göremiyoruz.Leylekten, böcekten vazgeçtik artık  insan hayatı bile  önemsenmez bir hale geldi .Bu kadar uzun bir girişten sonra(biraz uzun oldu ama olsun affedin acemiliğime verin)gelmek  istediğim  mesele  sokak  çocukları.Hepimizin yanlarından korkarak geçtiğimiz çocuklar…..Baygın bakışlı, kirli yüzlü ,yırtık elbiseli çocuklar….OKS, ÖSS ve bilumum sınavların heyecanını hiç  yaşamamış çocuklar…..Onlar taşıyamadıkları ağır yükü içlerine çektikleri  zehirle paylaşarak  hafifletmeye çalışıyor….. Bizim geleceğe ümitle baktığımız hayatı ,beklentilerimizle dolu hayatı  ,onlar haksız yere verilmiş,başkasının işlediği  bir suçun cezası gibi çekiyorlar.Onların ailelerini suçlayabiliriz ,sorumsuzluklarının ,annelerin nasıl anne olduğunu, babaların nasıl baba olduğunu sorgulayabilir,bir kitap dolusu yorum yapabiliriz yani konuşuruz.Fakat biz ne yaptık ?Bu sorun toplumumuzun sorunu, bizim sorunumuz onlar bizim çocuklarımız …Biz onları bir başlarına bıraktık, yardım etmedik ama gazetelerin üçüncü sayfa haberlerini okuyup küfrettik “Taksimde tinerci dehşet saçtı gibi”…. İnsan;  kâinatın en şerefli, en kıymetli,  en çok sevilmeye ve korunmaya değer varlığıdır. Çocukluk bunun zirve çağıdır. Bu meseleyi bizim, benin meselem deyip bir şeyler yapmalıyız hemde şimdi başlamalıyız. Mesela onlara baliciymişler diye bakmayıp yanlarından geçerken başlarını okşayarak, onlara gülümseyerek başlayabiliriz. Biz leylekleri bile önemseyip onlar için vakıf kuran bir tarihin mirasçılarıyız. Eğer gelecek neslin bizi hayırla anmasını istiyorsak bir an önce bir şeyler yapmalıyız. 
Ekleme Tarihi: 03 Mart 2008 - Pazartesi

Leylekler ve İnsanlar

Tarihin sözlük manası insanın geçmişte yaşanmış olaylardan ders alması ve yaşadığı zamanla ilgili çıkarsamalar yapmasıdır.Biz Türkler genellikle böyle yapmayız  ,biz tarihimizle övünürüz,geçmişteki  toprak büyüklüğümüzle ,kazandığımız savaşlarla  hatta ve hatta Baltacı Mehmet Paşa’nın 2.Katarına  karşısındaki (sanki ordaymışız gibi) performansıyla övünür, Ruslarla akrabalık bağları kurmaya çalışırız .Ama hepimizin göğsünü kabartan, büyük gurur duyduğu yardım severliğimiz……yolda kalmışın ,itilmişin, öksüzün….

Dini, mezhebi ne olursa olsun aman dileyen herkese, her yere koşmuş bir ecdadın torunlarıyız biz. Tarih de bu anlamda kurulan vakıflar saymakla bitmez. Zaten hepimiz okul sıralarında Osmanlının vakıflarıyla ilgili bir şeyler okumuş ve  gurur duymuşuzdur. Mesela Vaka-i Laklak iye vakfı. Bu vakfın amacı göç sırasında Osmanlı memleketinden geçen  leyleklerin yiyecek içecek ve konaklama ihtiyaçlarını karşılamaktır, yani kısaca milletimizin tarihinde can taşıyan, hayat taşıyan her şeye gücü nispetinde yardım etmiştir, düşkünü sahiplenmiştir.

Fakat günümüzde tarihin öğreticiliğini, bize yol gösterici özelliğini pek göremiyoruz.Leylekten, böcekten vazgeçtik artık  insan hayatı bile  önemsenmez bir hale geldi .Bu kadar uzun bir girişten sonra(biraz uzun oldu ama olsun affedin acemiliğime verin)gelmek  istediğim  mesele  sokak  çocukları.Hepimizin yanlarından korkarak geçtiğimiz çocuklar…..Baygın bakışlı, kirli yüzlü ,yırtık elbiseli çocuklar….OKS, ÖSS ve bilumum sınavların heyecanını hiç  yaşamamış çocuklar…..Onlar taşıyamadıkları ağır yükü içlerine çektikleri  zehirle paylaşarak  hafifletmeye çalışıyor…..

Bizim geleceğe ümitle baktığımız hayatı ,beklentilerimizle dolu hayatı  ,onlar haksız yere verilmiş,başkasının işlediği  bir suçun cezası gibi çekiyorlar.Onların ailelerini suçlayabiliriz ,sorumsuzluklarının ,annelerin nasıl anne olduğunu, babaların nasıl baba olduğunu sorgulayabilir,bir kitap dolusu yorum yapabiliriz yani konuşuruz.Fakat biz ne yaptık ?Bu sorun toplumumuzun sorunu, bizim sorunumuz onlar bizim çocuklarımız …Biz onları bir başlarına bıraktık, yardım etmedik ama gazetelerin üçüncü sayfa haberlerini okuyup küfrettik “Taksimde tinerci dehşet saçtı gibi”….

İnsan;  kâinatın en şerefli, en kıymetli,  en çok sevilmeye ve korunmaya değer varlığıdır. Çocukluk bunun zirve çağıdır. Bu meseleyi bizim, benin meselem deyip bir şeyler yapmalıyız hemde şimdi başlamalıyız. Mesela onlara baliciymişler diye bakmayıp yanlarından geçerken başlarını okşayarak, onlara gülümseyerek başlayabiliriz. Biz leylekleri bile önemseyip onlar için vakıf kuran bir tarihin mirasçılarıyız. Eğer gelecek neslin bizi hayırla anmasını istiyorsak bir an önce bir şeyler yapmalıyız.
 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zeytinburnuhaber.org sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.