SEYİTNİZAM KONAKLARI
ELİT YAPI
Mehmet Alpay
Köşe Yazarı
Mehmet Alpay
 

Yetmedi mi artık taziyeler

Demokratik açılım teorileri ardından ardı ardına şehit vermeye başladık. 15 günlük bir askeri huduta göndermek, şehit olmasını izlemek artık yürekleri burkmuyor, yüreklere lanet tohumları ekiyor.İşte bir harita. İstanbul’un düşman tarafından işgali öncesi çizilmiş. Yurdumuzu 10 parçaya bölmüşler. Ardından şu anda AB adı verilen Avrupa Birliği ülkeleri Birinci Dünya savaşı öncesi yurdumuzu kendi hesaplarına göre bölüm pörçük etmiş. Müttefikimiz ABD bile Ege Bölgesi’ni işgal eden YUNAN’a sayısız silah ve teçhizat vermiş. Tarihi belgeler bunu da kanıtlamış. Kimleri dost bilmişiz, kimleri müttefik bilmişiz. Halen de biliyoruz. Biz, 15 milyon TÜRK nüfusuyla yalnızca Çanakkale Deniz Savaşı’nda 253 bin şehit vermişiz. Geçememişler Çanakkale’yi. Askeri güçler ve o dönemin akıl almaz donanımları bile Marmara’ya girememiş. Şimdi orta doğu savaşları başlatmak için akıl almaz diplomasi içerisinde olan AB ve ABD’nin silah tüccarları önce kurgu filmler benzeri silahları üretmişler ve ardından da silahlarını satmak için devletlerin politikası içerisine girmişler. Bir an evvel Orta Doğu savaşları başlaması için insanlık dışı saldırılarda bulunmaya başlamışlar, bizler halen siyasi körebe oynaması içerisindeyiz.Yazık değilmi cihan delikanlılarına? Bırakın artık “Demokratik Açılım’ı sabote etmek isteyenler var” şeklindeki basmakalıp laflamaları. Bırakın artık ulusal taziyeler dilemeyi. Bırakın artık şehitlerimiz için devlet törenleri düzenlemeyi. Bunlar hiç olmamalı. Mustafa Kemal Atatürk’ün “GENÇLİĞE HİTABESİ” içerisindeki gerçek anlatımları çözemeyenlerin, bu günleri ve yarınları 1927’den beri göremeyen, Gençliğe Hitabe’nin yazıldığı tarihte HABUR kapılarını açanlar, actıranlar ve açtırılmasına vesile olanlar. Şehit kanlarının büyük veballerini aldılar. Çanakkale Deniz Savaşı’nda 253 bin şehit vermişiz. Nüfus 15 milyon. Yıl 2010. Aradan 96 yıl geçmiş. Şimdi nüfus 76 milyon. Bizler daha nice 253 bin şehitler veririz, verdik, vereceğiz de. 29 Ekim 1923 yılında başlayan DEMOKRATİK gelişim 87 yıldır aslanlar gibi gelişmeye devam ediyor, edecekte. Şehitler verdik, vereceğizde. Misaki Milli sınırları içerisinde hür olarak yaşayan her mezhebin, her dinin, her dilin insanlarını silah tüccarlarına malzeme olmayı artık yok etme zamanıdır. İnsan sevgisi Demokrasisi içerisinde birlik olalım. Yazık bu delikanlılara. Yazık bu genç fidanlara, yazık 15 günlük acemiyi huduta gönderen politikaya. Şehit babası haykırıyor. “Oğlum 15 günlük askerdi, nasıl bir anlayıştır bu gençleri huduta sıcak çatışmalara göndermek, anlayamıyorum” Bunu kimse anlayamadı be baba. Oğlun Türk Ulusu’nun namusu, Türk Halkı’nın namusu, Misaki Milli sınırları içerisinde yaşayan tüm ailelerin namusu için göğsünü gere gere kurşun yediyse, hain tuzaklarla öldürüldüyse, şehitlik mertebesine eriştiyse, her şeye rağmen gururlan, fakat ağlama, ağlatma” Tarih 19 Haziran’ı gösteriyor, ardı ardına gelen şehit haberleri ilçenin şimdilik bir bölümünü harekete geçiriyor. Bu hareketler hiçbir zaman bitmeyecek. Hangi partili ve hangi ideolojiye sahip olurlarsa olsunlar, 3 bin genç, yaşlı, çocuk, kadın. Zeytinburnu Askerlik Şubesi önünde bir araya geldiler. Nidalar savurdular gökyüzüne. “Şehitler ölmez” diye haykırdılar. Önce İstiklal Marşı’nı gökyüzüne büyük bir coşkuyla sedaladılar. Sonra 150 metrekarelik Türk Bayrağı dalgalanmasında Hükümet Konağı önüne yürüdüler. Onlar için izin filan gerekmezdi. Şehit olanların akan şanlı kanları için yürüdüler 58 Bulvar’dan Depo durağına doğru. Yolun orta yerinde 150 metrekarelik Türk Bayrağı’nın yanına bir de 80 metrekarelik Doğu Türkistan Bayrağı kankalık yaptı. Polis motorize ve diğer ekipleri sessizce izlediler isyan kortejini. Trafik aksamasına rağmen araç sürücüleri araç kornaları ile eşlik ettiler haykırışlara. Depo durağında İstiklal Marşı yeniden okundu ve bu kez gelinen yol güzergahı tersine yürüyüş başladı. Kortej önceleri 3 bin kişiydi. Yol boyunca alkış tutan insanlarda eklendi korteje sayı 5 bini aştı da gitti. Bu gün beş bin, yarın 50 bin. Bu yalnız bizim ilçemizdeki hareketlilikti. Yurt yarın, öbür gün milyonlar olup yürüyecek. Göreceksiniz. Kortej, Hükümet Konağı önünde bir kez daha İstiklal Marşı’nı okudu. Yarınlarda 20 – 30 – 40 - 50 bin olmak üzere sözlendiler şehit kanlarıyla. Hani, nerede seçilmişler, nerede halkın oyunu alarak halkı yönetmeye kalkanların sözde yöneticisizleri? Hiç biri yok kortejin bir tarafında. Sebo haykırıyor omuzlar üzerinde. Yollar Al bayrağın gölgesinde bile AL RENK oluyor siyaha isyan ederek. Askere gidecek bir oğlum var. Önce şehitlik mertebesi için, olmazsa aslanlar gibi bir askerlik yapıp vukuatsız dönmesi için dua edeceğim. Şehit olursa, halkın dışında hiçbir taziyeyi asla kabul etmeyeceğim. 1071’de Malazgirt’le ANADOLU olduk ve 939 yıldır bu toprakları ağlayan analarla doldurduk. 2010 ve sonrası için ağlayan analar olmasın. Kuru taziyeler olmasın. Hiç bir insan ve Misaki Milli sınırları içerisindeki tüm halkımız silah tüccarlarının oyuncağı olmasın. VATAN SAĞOLSUN, YÜREKLERİ DAĞLANAN ANALAR, BABALAR, EŞLER VE ÇOCUKLARIN CANLARI SAĞOLSUN. 5000 yıllık Türk tarihini bu günlere getirenlerin ruhları cennette ve bu yalan dünyada olanların canları yürekleri sağ olsun. EY HALKIMIZ, VURDULDUK, VURDULAR BİZİ, ÖLDÜK, ÖLDÜRÜLDÜK, UNUTMA BİZİ diyen canlarımızın şahadetleri arzusuyla, sevgisiyle, gençlerimizin, halkımızın canları sağ olsun. VATAN SAĞ OLSUN. Politikanın değil. Mehmet ALPAY
Ekleme Tarihi: 20 Haziran 2010 - Pazar

Yetmedi mi artık taziyeler

Demokratik açılım teorileri ardından ardı ardına şehit vermeye başladık. 15 günlük bir askeri huduta göndermek, şehit olmasını izlemek artık yürekleri burkmuyor, yüreklere lanet tohumları ekiyor.
İşte bir harita. İstanbul’un düşman tarafından işgali öncesi çizilmiş. Yurdumuzu 10 parçaya bölmüşler. Ardından şu anda AB adı verilen Avrupa Birliği ülkeleri Birinci Dünya savaşı öncesi yurdumuzu kendi hesaplarına göre bölüm pörçük etmiş. Müttefikimiz ABD bile Ege Bölgesi’ni işgal eden YUNAN’a sayısız silah ve teçhizat vermiş. Tarihi belgeler bunu da kanıtlamış. Kimleri dost bilmişiz, kimleri müttefik bilmişiz. Halen de biliyoruz.

Biz, 15 milyon TÜRK nüfusuyla yalnızca Çanakkale Deniz Savaşı’nda 253 bin şehit vermişiz. Geçememişler Çanakkale’yi. Askeri güçler ve o dönemin akıl almaz donanımları bile Marmara’ya girememiş. Şimdi orta doğu savaşları başlatmak için akıl almaz diplomasi içerisinde olan AB ve ABD’nin silah tüccarları önce kurgu filmler benzeri silahları üretmişler ve ardından da silahlarını satmak için devletlerin politikası içerisine girmişler. Bir an evvel Orta Doğu savaşları başlaması için insanlık dışı saldırılarda bulunmaya başlamışlar, bizler halen siyasi körebe oynaması içerisindeyiz.
Yazık değilmi cihan delikanlılarına? Bırakın artık “Demokratik Açılım’ı sabote etmek isteyenler var” şeklindeki basmakalıp laflamaları. Bırakın artık ulusal taziyeler dilemeyi. Bırakın artık şehitlerimiz için devlet törenleri düzenlemeyi. Bunlar hiç olmamalı. Mustafa Kemal Atatürk’ün “GENÇLİĞE HİTABESİ” içerisindeki gerçek anlatımları çözemeyenlerin, bu günleri ve yarınları 1927’den beri göremeyen, Gençliğe Hitabe’nin yazıldığı tarihte HABUR kapılarını açanlar, actıranlar ve açtırılmasına vesile olanlar. Şehit kanlarının büyük veballerini aldılar.

Çanakkale Deniz Savaşı’nda 253 bin şehit vermişiz. Nüfus 15 milyon. Yıl 2010. Aradan 96 yıl geçmiş. Şimdi nüfus 76 milyon. Bizler daha nice 253 bin şehitler veririz, verdik, vereceğiz de. 29 Ekim 1923 yılında başlayan DEMOKRATİK gelişim 87 yıldır aslanlar gibi gelişmeye devam ediyor, edecekte. Şehitler verdik, vereceğizde. Misaki Milli sınırları içerisinde hür olarak yaşayan her mezhebin, her dinin, her dilin insanlarını silah tüccarlarına malzeme olmayı artık yok etme zamanıdır. İnsan sevgisi Demokrasisi içerisinde birlik olalım. Yazık bu delikanlılara. Yazık bu genç fidanlara, yazık 15 günlük acemiyi huduta gönderen politikaya.

Şehit babası haykırıyor. “Oğlum 15 günlük askerdi, nasıl bir anlayıştır bu gençleri huduta sıcak çatışmalara göndermek, anlayamıyorum” Bunu kimse anlayamadı be baba. Oğlun Türk Ulusu’nun namusu, Türk Halkı’nın namusu, Misaki Milli sınırları içerisinde yaşayan tüm ailelerin namusu için göğsünü gere gere kurşun yediyse, hain tuzaklarla öldürüldüyse, şehitlik mertebesine eriştiyse, her şeye rağmen gururlan, fakat ağlama, ağlatma”

Tarih 19 Haziran’ı gösteriyor, ardı ardına gelen şehit haberleri ilçenin şimdilik bir bölümünü harekete geçiriyor. Bu hareketler hiçbir zaman bitmeyecek. Hangi partili ve hangi ideolojiye sahip olurlarsa olsunlar, 3 bin genç, yaşlı, çocuk, kadın. Zeytinburnu Askerlik Şubesi önünde bir araya geldiler. Nidalar savurdular gökyüzüne. “Şehitler ölmez” diye haykırdılar. Önce İstiklal Marşı’nı gökyüzüne büyük bir coşkuyla sedaladılar. Sonra 150 metrekarelik Türk Bayrağı dalgalanmasında Hükümet Konağı önüne yürüdüler. Onlar için izin filan gerekmezdi. Şehit olanların akan şanlı kanları için yürüdüler 58 Bulvar’dan Depo durağına doğru. Yolun orta yerinde 150 metrekarelik Türk Bayrağı’nın yanına bir de 80 metrekarelik Doğu Türkistan Bayrağı kankalık yaptı. Polis motorize ve diğer ekipleri sessizce izlediler isyan kortejini. Trafik aksamasına rağmen araç sürücüleri araç kornaları ile eşlik ettiler haykırışlara. Depo durağında İstiklal Marşı yeniden okundu ve bu kez gelinen yol güzergahı tersine yürüyüş başladı. Kortej önceleri 3 bin kişiydi.

Yol boyunca alkış tutan insanlarda eklendi korteje sayı 5 bini aştı da gitti. Bu gün beş bin, yarın 50 bin. Bu yalnız bizim ilçemizdeki hareketlilikti. Yurt yarın, öbür gün milyonlar olup yürüyecek. Göreceksiniz.

Kortej, Hükümet Konağı önünde bir kez daha İstiklal Marşı’nı okudu. Yarınlarda 20 – 30 – 40 - 50 bin olmak üzere sözlendiler şehit kanlarıyla. Hani, nerede seçilmişler, nerede halkın oyunu alarak halkı yönetmeye kalkanların sözde yöneticisizleri? Hiç biri yok kortejin bir tarafında. Sebo haykırıyor omuzlar üzerinde. Yollar Al bayrağın gölgesinde bile AL RENK oluyor siyaha isyan ederek. Askere gidecek bir oğlum var. Önce şehitlik mertebesi için, olmazsa aslanlar gibi bir askerlik yapıp vukuatsız dönmesi için dua edeceğim. Şehit olursa, halkın dışında hiçbir taziyeyi asla kabul etmeyeceğim. 1071’de Malazgirt’le ANADOLU olduk ve 939 yıldır bu toprakları ağlayan analarla doldurduk. 2010 ve sonrası için ağlayan analar olmasın. Kuru taziyeler olmasın. Hiç bir insan ve Misaki Milli sınırları içerisindeki tüm halkımız silah tüccarlarının oyuncağı olmasın. VATAN SAĞOLSUN, YÜREKLERİ DAĞLANAN ANALAR, BABALAR, EŞLER VE ÇOCUKLARIN CANLARI SAĞOLSUN. 5000 yıllık Türk tarihini bu günlere getirenlerin ruhları cennette ve bu yalan dünyada olanların canları yürekleri sağ olsun. EY HALKIMIZ, VURDULDUK, VURDULAR BİZİ, ÖLDÜK, ÖLDÜRÜLDÜK, UNUTMA BİZİ diyen canlarımızın şahadetleri arzusuyla, sevgisiyle, gençlerimizin, halkımızın canları sağ olsun. VATAN SAĞ OLSUN. Politikanın
değil.

Mehmet ALPAY

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zeytinburnuhaber.org sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.