SEYİTNİZAM KONAKLARI
ELİT YAPI
Mehmet Alpay
Köşe Yazarı
Mehmet Alpay
 

Kıbrıs Acılarının gerçek yatağı

Belediye Başkanı Murat AYDIN ilçemiz Kıbrıs Gazileri’ne verdiği sözü tuttu. Kıbrıs Harekatı’nın 37. yıldönümünde ilçemiz Kıbrıs 1.ve 2.harekatına katılıp gazi ünvanını alan ilçe sakinlerimiz ile yerel medyası Kıbrıs’a 3 günlük bir ziyaret için götürüldü. Biga belediye Başkanı Mehmet ÖZKAN ve Biga’lı gaziler de bu geziye iştirak ettiler.   Uçak ile Kıbrıs semalarından uçarken Kıbrıs’ın bir ucundan bir ucuna kadar uzanan ve tam bir yeşilliğin hakim olduğu Beş Parmak Dağları’nı ilgiyle görselledik. Benim hayal ettiğim Kısrıs bir başka, ayak bastığımız Kıbrıs bir başkaydı. Halen varoşun kucağında emekleme devrinde olan K.K.T.C. 40 yıl daha geçse hep aynı kalır ve gittikçe de çoraklaşmaya devam eder. Adı K.K.T.C olmasına rağmen adeta İngiliz müstemlekesi konumunda olan Kıbrıs’ta eski ve yeni cumhurbaşkanlarının çağdaşlığa kucak açmamaları, bu liderlerin attıkları her adıma sanki İngiliz ve Yunanlılar tarafından hesap sorulduğu kanısına vardık. Harekatın ardından 37 yıl geçmesine rağmen araçların halen soldan gitmeleri, araçların % 95’inin direksiyonlarının halen sağda oluşu, kiraların halen Sterlin ile ödendiği bir Türk Cumhuriyeti’nın halen bağımsız olmasından söz edilemez.   37. yıl kutlama ve tören geçişi öncesi Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN’ın taviz vermez ve uyarı taşıyan konuşmalarına karşılık K.K.T.C Cumhurbaşkanı Derviş EROĞLU’nun mikrofonu uzak tutarak konuşması, sesinin ve kelimelerinin anlamsız bir şekilde yansıması ve tüm konuşmalarını yazılı kağıtlardan okuması dikkat çekiciydi. Başbakan R. T. ERDOĞAN konuşmasında çok önemli iki noktaya değindi. 1 – “ Artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Fırsat penceresi asla sonuna kadar açık kalmayacaktır. Aksi takdirde Kıbrıs sorunu çözülmeden Rum tarafının 2012’de AB Dönem başkanlığı’nı üstlenmesi halinde açık ve net söylüyorum, Türkiye’nin AB ile ilişkileri tamamen donacaktır ” 2- “ Kıbrıs’lı Rum’lara şunu söylüyorum. Sizin sorununuz kendi içinizde önce onu halledin de karşımıza öyle çıkın. 3.5 yıl içerisinde Anamur’dan başlayıp deniz altından K.K.T.C’ne yılda 15 milyar metreküp su akmasını sağlayıp Kıbrıs’ı adeta yeşil bir cennete çevireceğiz” İşte bu iki anlatım anında tüm dünya medyası ve siyaset arenalarında yankılandı ve yankılanmaya da devam ediyor.   Bize gelince. İbret alıcı çok görsellemelerde bulunduk. Tarihi mekanlar, camiler, şehitlikler gezildi. En acı vereni ise  Binbaşı Dr. Nihat İLHAN’ın ailesinin küvette katledildiği ve Barbarlık Müzesi adı verilen ev ziyaretiydi. Katliamın yapıldığı banyonun önünde katli yansıtan büyük bir fotoğraf vardı. Küvetin bulunduğu banyo kam kapı ile muhafaza edilmişti. İki kare resim çekebildim. Yüreğim ve gözlerim dayanmadı ve hemen kendimi bahçe bölümüne attım. Bir de baktım ki yerli yabancı onlarca kişi Barbarlık Müzesi’ni görsellemek için adeta kuyluk olmuşlardı. Gazilerimizde o tabloya dayanamayıp dışarı çıktılar.   Başkan Murat AYDIN’ın gezi amacı güzel, Gazilere yakın davranışı mükemmel, Düşüncesi bile takdir edilir. Takdir edilmeyen bir tek şey varsa oda gezi düzenini organize eden kişilerin lakaytlığı ve vurdumduymazlığı idi. Gezi için otobüs tahsis etmişler. Araçlar 30 yaşı aşkın. Motor gürültüsü uçak sesini aratır cinsten. Mihmandarlara lafımız yok, Onlarda bozuk zurna gibi ses yayan mikrofonlardan anlatım yapana kadar 60 derece sıcaklık altında kalmış gibi ter atıp sırılsıklam oldular. Protokolün keyfi yerinde. Özel araçlar çok güzel. Gaziler saatlerce tur atıp araçla yarı ılık birer şişe suya mahkum edilmişler. Osman İSLAM son iki gün içerisinde organizatöre her yerde haklı olarak bağırdı durdu. Organizatör iki gün boyunca Osman’dan uzak kalmak için büyük çaba sarfetti. Dönüşte bizim bulunduğu otobüsü Ercan Heava Limanı’na 250 metre kala stop etti.Ben ve gaziler yüklerimizle beraber yola koyulduk. Diğer otobüs yardıma geldi ama hiçbir gazi “ Biz bu dağlarda savaştık, 250 metre yürüsek ne olurki” diyerek otobüse binmediler. Bu an görüntülerde var. Benim işim bu,   Yerel Medya’dan ben, Osman İSLAM, Hüseyin ÇETİNER ve Taylan DEMİRELLİ, genel medyadan da üç kişi vardı. Gazeteci Kemal YILDIRIM uçak korkusundan geziye gelmedi. Başka bahane uydurmasın.Yerel belediyenin organizesinde genel medyadan üç kişinin çağırılmasını hiç anlayamadık. Basın danışmanı Atatürk Havalimanı’nda bana bir “ hoş geldin Alpay Abi “ bile dememesi, ama diğerlerine bunu söylemesi ve bana ayıp olmasın diye tokalaşmaması  üzerine 3 gün boyunca kendisiyle bir kelime bile konuşmadım. Zaten üç gün boyunca basın danışmanı genel medya ile baş başa olmaktan bir türlü yorulmadı.  Biz medya olarak sürüyü takip eden koyun gibi gazilerle birlikteydik. Zaten yerel medyamız da basın danışmanının yanına sokulmadı bile. Bizlere bu ilgili tarafından ne bilgi aktarıldı ve ne de bir program akışı verildi. Belediye Özel Kalem Müdürü Bünyamin KORKMAZ ve Sosyal İşler Müdürü Sami ÜNLÜ’ de olmasa kendimizi bir FİGÜRAN gibi hissedecektik.     Gazilerin gezi ve ziyaretler ardından kendilerini serinletmek için havuza, günün şafak doğumunda denize atmaları görülmeye değerdi. Müftü Yusuf İzzettin KONUK bile gün doğumu anında denize girdi. Yemek saatleri haricinde kaza ile bir ufak şişe su içersen hesabına anında 4 TL, kutu kola veya meşrubat içersen 8 TL yazılıyor. Bizlerde bakkaldan 50 kuruşa bir sürü pet şişe su alıp oda dolaplarımıza doldurduk. Kıbrıs’ta başına güneş geçmesin diye şapka bulmak büyük mesele. Oranın insanı güneşe alışık. Sokaklarda, marketlerde satılık bir tek şapka yok. Yerel medya yandı durdu. Benim şapkam vardı ve ben de “ Şapkasız çıkmadım “ arkadaşlar.   Beş Parmak Dağları zirvesinde meşhur tankı ziyaret tam bir mükemmellikti. Dünyaya ibret olan bu kahramanlık destanının tankı halen gıcır gıcır. Lefke’ye ilerlerken iki otobüs birdenbire durdu. Meğer gaziler bu dağları ezberlemiş, Hepsi birden hücum emri almışcasına Keçi Boynuzu ağaçlarına Rum’lara saldırır gibi saldırdılar. Ağızlarının tadlarını da iyi biliyorlar. Harekat anında aç kalmamak için zaten böyle yapmışlar. Güzelyurt, Yeşilyurt derken kendimizi ulusal kahraman Cengiz TOPEL Anıtı’nda bulduk. Müftü’ye duaları ile gaziler de eşlik ediyorlar. Belediye Başkanı Murat Aydın ve Biga Belediye Başkanı Mehmet ÖZKAN’da birey olarak bu dualara katkıda bulunuyorlar.   Hani Kıbrıs’ın Yeşil Limon’u meşhurdu ya. Birkaç kilo alıp eve götürelim dedik. Nerdeee. Tarladan Avrupa’ya giden Yeşil Limon’dan eser bile yok. Hediyelik eşya satan süper market bizdeki bir milyonculardan az farklı. Çünkü onlar oranın iki milyoncuları. Tüm eşyalar Türkiye’den. Herkes bir şey alıyor. Yaa arkadaş bunlar Kıbrıs hatırası değil ki. Hepsi Türkiye imalatı. Ben de bir çift tuhaf bir terlik alıyorum hepsi o kadar. Ercan Havalimanı’na girdikten sonra hediyelik eşya satan yerlere bakıp duruyoruz. Hani düşündük ya, belki basın danışmanlığı “ Arkadaşlar sizlere hediye olarak şunları şunları alacağız “ der diye bakıyoruz. Basın danışmanı genel medyanın adamları ile karşılıklı sohbet içerisinde. Ben Hüseyin ÇETİNER’den 35 Dolar borç alıp torunlarıma çikolata alıyorum. Şimdi .ben bunları yazdım diye Mehmet ALPAY’a yine “ Tuu, kaka medyacı” diyerek eski düşüncelerini tazeleyen olur. Arkadaş; gördüğüm, bildiğim ve izlediklerimi yazıyorum. Biz o meşhur Meddah TEO gibi olacak değiliz ya. “Ben de Hilaf Yoook, Yalan Yook” Belediye tarafından gezi ile ilgili hazırlatılan  ve gezi programları ile Kıbrıs’ın önemli yerlerini tanıtan  24 sayfalık kitapçık için söylenecek tek bir kelime varsa o kelimede HARİKA olmalı. Orada cahil kalmadık.   Atatürk Havalimanı’na indiğimizde Zeytinburnu olayları ile ilgili ha bire yeni haberler alıyoruz. Zaten Kıbrıs’ta da ha bire bilgi ediniyorduk. Gaziler belediye otobüsünü bile beklemeden taksilere binerek hemen evlerinin yolunu tuttular. Otobüse binen varsa da biz görmedik. Belediye Başkanı Murat AYDIN terminal dışına çıkar çıkmaz son süratle olayların vuku bulduğu noktalara doğru acelece hareket edip yol boyunca ilgililerden bilgi edindi. Biz böyle düşünüyoruz ve zaten yanında değildik. Zaten de öyle olmalıydı.   BU ANLAMLI GEZİ İÇİN; Bizlerle bir belediye ilgilisi olarak değil de,  birer arkadaş gibi davrandıkları için, BELEDİYE BAŞKANI  MURAT AYDIN’A; BELEDİYE BAŞKANI GÖKHAN KASAP’A; ÖZEL KALEM MÜDÜRÜ BÜNYAMİN KORKMAZ’A ve SOSYAL İŞLER MÜDÜRÜ SAMİ ÜNLÜ’YE ŞAHSIM  ADINA AYRI AYRI TEŞEKKÜR EDERİM.
Ekleme Tarihi: 28 Temmuz 2011 - Perşembe

Kıbrıs Acılarının gerçek yatağı

Belediye Başkanı Murat AYDIN ilçemiz Kıbrıs Gazileri’ne verdiği sözü tuttu. Kıbrıs Harekatı’nın 37. yıldönümünde ilçemiz Kıbrıs 1.ve 2.harekatına katılıp gazi ünvanını alan ilçe sakinlerimiz ile yerel medyası Kıbrıs’a 3 günlük bir ziyaret için götürüldü. Biga belediye Başkanı Mehmet ÖZKAN ve Biga’lı gaziler de bu geziye iştirak ettiler.

 

Uçak ile Kıbrıs semalarından uçarken Kıbrıs’ın bir ucundan bir ucuna kadar uzanan ve tam bir yeşilliğin hakim olduğu Beş Parmak Dağları’nı ilgiyle görselledik. Benim hayal ettiğim Kısrıs bir başka, ayak bastığımız Kıbrıs bir başkaydı. Halen varoşun kucağında emekleme devrinde olan K.K.T.C. 40 yıl daha geçse hep aynı kalır ve gittikçe de çoraklaşmaya devam eder. Adı K.K.T.C olmasına rağmen adeta İngiliz müstemlekesi konumunda olan Kıbrıs’ta eski ve yeni cumhurbaşkanlarının çağdaşlığa kucak açmamaları, bu liderlerin attıkları her adıma sanki İngiliz ve Yunanlılar tarafından hesap sorulduğu kanısına vardık. Harekatın ardından 37 yıl geçmesine rağmen araçların halen soldan gitmeleri, araçların % 95’inin direksiyonlarının halen sağda oluşu, kiraların halen Sterlin ile ödendiği bir Türk Cumhuriyeti’nın halen bağımsız olmasından söz edilemez.

 

37. yıl kutlama ve tören geçişi öncesi Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN’ın taviz vermez ve uyarı taşıyan konuşmalarına karşılık K.K.T.C Cumhurbaşkanı Derviş EROĞLU’nun mikrofonu uzak tutarak konuşması, sesinin ve kelimelerinin anlamsız bir şekilde yansıması ve tüm konuşmalarını yazılı kağıtlardan okuması dikkat çekiciydi. Başbakan R. T. ERDOĞAN konuşmasında çok önemli iki noktaya değindi. 1 – “ Artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Fırsat penceresi asla sonuna kadar açık kalmayacaktır. Aksi takdirde Kıbrıs sorunu çözülmeden Rum tarafının 2012’de AB Dönem başkanlığı’nı üstlenmesi halinde açık ve net söylüyorum, Türkiye’nin AB ile ilişkileri tamamen donacaktır ” 2- “ Kıbrıs’lı Rum’lara şunu söylüyorum. Sizin sorununuz kendi içinizde önce onu halledin de karşımıza öyle çıkın. 3.5 yıl içerisinde Anamur’dan başlayıp deniz altından K.K.T.C’ne yılda 15 milyar metreküp su akmasını sağlayıp Kıbrıs’ı adeta yeşil bir cennete çevireceğiz” İşte bu iki anlatım anında tüm dünya medyası ve siyaset arenalarında yankılandı ve yankılanmaya da devam ediyor.

 

Bize gelince. İbret alıcı çok görsellemelerde bulunduk. Tarihi mekanlar, camiler, şehitlikler gezildi. En acı vereni ise  Binbaşı Dr. Nihat İLHAN’ın ailesinin küvette katledildiği ve Barbarlık Müzesi adı verilen ev ziyaretiydi. Katliamın yapıldığı banyonun önünde katli yansıtan büyük bir fotoğraf vardı. Küvetin bulunduğu banyo kam kapı ile muhafaza edilmişti. İki kare resim çekebildim. Yüreğim ve gözlerim dayanmadı ve hemen kendimi bahçe bölümüne attım. Bir de baktım ki yerli yabancı onlarca kişi Barbarlık Müzesi’ni görsellemek için adeta kuyluk olmuşlardı. Gazilerimizde o tabloya dayanamayıp dışarı çıktılar.

 

Başkan Murat AYDIN’ın gezi amacı güzel, Gazilere yakın davranışı mükemmel, Düşüncesi bile takdir edilir. Takdir edilmeyen bir tek şey varsa oda gezi düzenini organize eden kişilerin lakaytlığı ve vurdumduymazlığı idi. Gezi için otobüs tahsis etmişler. Araçlar 30 yaşı aşkın. Motor gürültüsü uçak sesini aratır cinsten. Mihmandarlara lafımız yok, Onlarda bozuk zurna gibi ses yayan mikrofonlardan anlatım yapana kadar 60 derece sıcaklık altında kalmış gibi ter atıp sırılsıklam oldular. Protokolün keyfi yerinde. Özel araçlar çok güzel. Gaziler saatlerce tur atıp araçla yarı ılık birer şişe suya mahkum edilmişler. Osman İSLAM son iki gün içerisinde organizatöre her yerde haklı olarak bağırdı durdu. Organizatör iki gün boyunca Osman’dan uzak kalmak için büyük çaba sarfetti. Dönüşte bizim bulunduğu otobüsü Ercan Heava Limanı’na 250 metre kala stop etti.Ben ve gaziler yüklerimizle beraber yola koyulduk. Diğer otobüs yardıma geldi ama hiçbir gazi “ Biz bu dağlarda savaştık, 250 metre yürüsek ne olurki” diyerek otobüse binmediler. Bu an görüntülerde var. Benim işim bu,

 

Yerel Medya’dan ben, Osman İSLAM, Hüseyin ÇETİNER ve Taylan DEMİRELLİ, genel medyadan da üç kişi vardı. Gazeteci Kemal YILDIRIM uçak korkusundan geziye gelmedi. Başka bahane uydurmasın.Yerel belediyenin organizesinde genel medyadan üç kişinin çağırılmasını hiç anlayamadık. Basın danışmanı Atatürk Havalimanı’nda bana bir “ hoş geldin Alpay Abi “ bile dememesi, ama diğerlerine bunu söylemesi ve bana ayıp olmasın diye tokalaşmaması  üzerine 3 gün boyunca kendisiyle bir kelime bile konuşmadım. Zaten üç gün boyunca basın danışmanı genel medya ile baş başa olmaktan bir türlü yorulmadı.  Biz medya olarak sürüyü takip eden koyun gibi gazilerle birlikteydik. Zaten yerel medyamız da basın danışmanının yanına sokulmadı bile. Bizlere bu ilgili tarafından ne bilgi aktarıldı ve ne de bir program akışı verildi. Belediye Özel Kalem Müdürü Bünyamin KORKMAZ ve Sosyal İşler Müdürü Sami ÜNLÜ’ de olmasa kendimizi bir FİGÜRAN gibi hissedecektik.  

 

Gazilerin gezi ve ziyaretler ardından kendilerini serinletmek için havuza, günün şafak doğumunda denize atmaları görülmeye değerdi. Müftü Yusuf İzzettin KONUK bile gün doğumu anında denize girdi. Yemek saatleri haricinde kaza ile bir ufak şişe su içersen hesabına anında 4 TL, kutu kola veya meşrubat içersen 8 TL yazılıyor. Bizlerde bakkaldan 50 kuruşa bir sürü pet şişe su alıp oda dolaplarımıza doldurduk. Kıbrıs’ta başına güneş geçmesin diye şapka bulmak büyük mesele. Oranın insanı güneşe alışık. Sokaklarda, marketlerde satılık bir tek şapka yok. Yerel medya yandı durdu. Benim şapkam vardı ve ben de “ Şapkasız çıkmadım “ arkadaşlar.

 

Beş Parmak Dağları zirvesinde meşhur tankı ziyaret tam bir mükemmellikti. Dünyaya ibret olan bu kahramanlık destanının tankı halen gıcır gıcır. Lefke’ye ilerlerken iki otobüs birdenbire durdu. Meğer gaziler bu dağları ezberlemiş, Hepsi birden hücum emri almışcasına Keçi Boynuzu ağaçlarına Rum’lara saldırır gibi saldırdılar. Ağızlarının tadlarını da iyi biliyorlar. Harekat anında aç kalmamak için zaten böyle yapmışlar. Güzelyurt, Yeşilyurt derken kendimizi ulusal kahraman Cengiz TOPEL Anıtı’nda bulduk. Müftü’ye duaları ile gaziler de eşlik ediyorlar. Belediye Başkanı Murat Aydın ve Biga Belediye Başkanı Mehmet ÖZKAN’da birey olarak bu dualara katkıda bulunuyorlar.

 

Hani Kıbrıs’ın Yeşil Limon’u meşhurdu ya. Birkaç kilo alıp eve götürelim dedik. Nerdeee. Tarladan Avrupa’ya giden Yeşil Limon’dan eser bile yok. Hediyelik eşya satan süper market bizdeki bir milyonculardan az farklı. Çünkü onlar oranın iki milyoncuları. Tüm eşyalar Türkiye’den. Herkes bir şey alıyor. Yaa arkadaş bunlar Kıbrıs hatırası değil ki. Hepsi Türkiye imalatı. Ben de bir çift tuhaf bir terlik alıyorum hepsi o kadar. Ercan Havalimanı’na girdikten sonra hediyelik eşya satan yerlere bakıp duruyoruz. Hani düşündük ya, belki basın danışmanlığı “ Arkadaşlar sizlere hediye olarak şunları şunları alacağız “ der diye bakıyoruz. Basın danışmanı genel medyanın adamları ile karşılıklı sohbet içerisinde. Ben Hüseyin ÇETİNER’den 35 Dolar borç alıp torunlarıma çikolata alıyorum. Şimdi .ben bunları yazdım diye Mehmet ALPAY’a yine “ Tuu, kaka medyacı” diyerek eski düşüncelerini tazeleyen olur. Arkadaş; gördüğüm, bildiğim ve izlediklerimi yazıyorum. Biz o meşhur Meddah TEO gibi olacak değiliz ya. “Ben de Hilaf Yoook, Yalan Yook” Belediye tarafından gezi ile ilgili hazırlatılan  ve gezi programları ile Kıbrıs’ın önemli yerlerini tanıtan  24 sayfalık kitapçık için söylenecek tek bir kelime varsa o kelimede HARİKA olmalı. Orada cahil kalmadık.

 

Atatürk Havalimanı’na indiğimizde Zeytinburnu olayları ile ilgili ha bire yeni haberler alıyoruz. Zaten Kıbrıs’ta da ha bire bilgi ediniyorduk. Gaziler belediye otobüsünü bile beklemeden taksilere binerek hemen evlerinin yolunu tuttular. Otobüse binen varsa da biz görmedik. Belediye Başkanı Murat AYDIN terminal dışına çıkar çıkmaz son süratle olayların vuku bulduğu noktalara doğru acelece hareket edip yol boyunca ilgililerden bilgi edindi. Biz böyle düşünüyoruz ve zaten yanında değildik. Zaten de öyle olmalıydı.

 

BU ANLAMLI GEZİ İÇİN; Bizlerle bir belediye ilgilisi olarak değil de,  birer arkadaş gibi davrandıkları için, BELEDİYE BAŞKANI  MURAT AYDIN’A; BELEDİYE BAŞKANI GÖKHAN KASAP’A; ÖZEL KALEM MÜDÜRÜ BÜNYAMİN KORKMAZ’A ve SOSYAL İŞLER MÜDÜRÜ SAMİ ÜNLÜ’YE ŞAHSIM  ADINA AYRI AYRI TEŞEKKÜR EDERİM.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zeytinburnuhaber.org sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.