Haftanın Filmi-HUGO-TIKLA-İZLE
14.04.2012 - 11:37, Güncelleme:
14.04.2012 - 11:37
Haftanın Filmi-HUGO-TIKLA-İZLE
Zeytinburnu Haber Yazarı Mehmet Bayram sizler için Haftanın Filmi olarak HUGO'yu seçti.
Tür: 3 Boyutlu, Aile, Fantastik, Gizem, Yönetmen: Martin Scorsese, Oyuncular: Jude Law, Ben Kingsley, Christopher Lee, Chloe Moretz, Sacha Baron Cohen, Asa Butterfield, Michael Pitt, Mathieu Amalric, Richard Griffiths, Ray Winstone, Helen McCrory, Frances de la Tour, Angus Barnett, Michael Stuhlbarg, Gulliver Mcgrath, Shaun Aylward, Mark Shrimpton, Lucy Scarfe, Max Wrottesley, Graham Curry, James Butler, Joshua Dunlop, Emil Lager, Hugo Malpeyre, Gino Picciano, Adam Manuel, Denis Khoroshko, James Thomas Scott, Nathaniel Antonio Lloyd, Catherine Balavage, David Smith, Edmund Kingsley, Eric Moreau, Robert Gill, Ben Addis, Senaryo: John Logan, Brian Selznick, Brain Selznick'in ödüllü çocuk romanı “The Invention of Hugo Cabret”den uyarlanmış olan film, En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Uyarlama Senaryo, En İyi Kurgu, En İyi Sanat Yönetmeni, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Görsel Efekt dallarında OSCAR’a aday gösterilmiş ve En İyi Görsel Efekt, En İyi Ses Kurgusu, En İyi Ses Miksajı, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Sanat Yönetmeni dallarında OSCAR almıştır. Daha çok çocuklara hitap edermiş gibi görünse de aslında büyük küçük herkesin zevkle seyredeceği tam bir macera filmi. Bir de sinemanın tarihini anlatması bakımından da küçük bir belgesel. Hugo, saat tamir ve bakımı yapan babasının, çıkan yangında ölmesi sonucu okulu bırakarak, Paris tren istasyonunda ki saatlerin tamir ve bakımını yapan amcasının yanında kalmak zorunda kalır ve ona yardım eder. Sarhoş amcası ona saatleri tamir etmeyi öğretmiş ve kayıplara karışmıştır. Hugo’da İstasyonda ki güvenlik şefine kendini fark ettirmeden saatleri tamir edip kurmakta ve saat kulesinde kalmaktadır. Fark edilirse yetim ve öksüz olduğundan yetimhaneye gönderilecektir. Hâlbuki onun önemli bir görevi vardır. Babasından ona hatıra olarak kalan Automaton’u tamir etmek. Automaton nedir? İnsan şeklinde, kurularak çalışan, yürüyen, dans eden, şarkı söyleyen ve diğerlerinden farklı olarak yazı da yazabilen bir robot fakat işleyişi saat gibidir. Paslanmış, aletleri bozulmuş ve en önemlisi kalp şeklinde ki kurulması için gerekli olan anahtarı yoktur. Babası bir çizim defterine tamir için gerekli olan malzemeleri yazdığı gibi nasıl yapacağını da çizmiştir. Hugo’da babasının vefatından sonra bu deftere bakarak tamiri sürdürür. Tamir için gerekli malzemeleri de tren istasyonunda ki oyuncakçıdan çalmaktadır. Bir gün yakalanır ve adam ondan defterini alır. Hugo da defterini almak için adamın kızından yardım ister. Aslında oyuncakçının, Hugo’nun elindeki Automoton ile bir ilgisi vardır. Tabii tren istasyonunda değişik karakterler de vardır. Kitapçı şişman adam, pastacı ve köpeği olan kadını sever fakat kadının köpeğinden dolayı bir türlü yakınlaşamaz. Sonuçta o da aynı cins bir köpek alarak kadınla konuşmaya başlar. Savaşta ayağı sakat kalan, köpeği ile hırsızları yakalayan ve kimsesiz çocukları yetimhaneye göndermeyi kendisine vazife bilen güvenlik görevlisi, çiçekçi Matmazel Lisette’ye âşıktır, fakat bir türlü açılamamaktadır. Bunların yanında istasyona giren çıkan yüzlerce insan ve dükkânlar. Hugo tekrar oyuncakçı adama gelir ve ondan defterini ister. Oyuncakçı, bana yardım edeceksin ve ben sana bu çalışmanın karşılığında defteri vereceğim der. Hugo dükkânda çalışırken, Kızı İsabella ile arkadaşlığı ilerletir. Kızı derken Geroges,İsabella’nın vaftiz babasıdır. Oyuncakçı kızına sinemaya gitmeyi yasaklamıştır. Hugo kaçak olarak İsabella’yı sinemaya sokar, fakat yakalanıp atılırlar. Sonrasında İsabella’yı kaldığı yere götürür. Orada İsabella’nın kolyesini fark eder. İsabella’nın kolyesi o çok aradığı kalp şeklindeki anahtardır. Onu alıp automaton’u çalıştırınca, automaton bir resim çizer ve altına İsabella’nın vaftiz babası Gerges Melies adını yazar. Bu duruma ikisi de şaşırır. Bu durumu konuşmak için İsabella’nın evine giderler ve annesi ile konuşurlar. Annesi onları evden göndermek ister ve trajediyi yeniden açmayın der. Tam onlar çıkarken Georges gelince onları bir odaya saklar. Fakat Hugo ile İsabella burada uslu durmazlar, saklı bir kutuyu yerinden alırken düşürürler ve kutudaki tüm resimleri ortaya saçılır. Georges, Hugo’yu evden kovar. Sonrasında Kütüphane’de İsabella ile yapılan ilk filmler kitabına bakarken Georges Melies ismini ve yaptığı film olan ”Ay’a yolculuk” u okurlar. Yalnız kitapta şöyle bir not yazılıdır. Filmin yapımcısı 1.Dünya savaşında öldü. Bunlar şaşkınlıkla yazıyı okurken kitabın yazarı Prof.Tabard yanlarına gelir. İsabel, Yazara G.Melies’in vaftiz babası olduğunu ve ölmediğini söyler. Adam şaşırır ve onun en büyük hayranıyım der. Sonra onları odasına götürür ve G.Melies’e ait sakladığı eşyaları gösterir.500’den fazla film yapmıştır fakat elde sadece 1 tane kalmıştır ki oda “Ay’a Dönüş” filmidir. Hugo’nun İsabella’ya;” her şeyin bir gayesi vardır. Saatler zamanı gösterir. Trenler insanları bir yerlere götürür. İnsanlar gayesini kaybederse bozuk makineden farkları kalmaz. Bozuk makineler de benim ilgimi çekiyor ve tamir etmek istiyorum. Georges Baba’da bozuk bir makine gibi ve ben onu tamir edebilirim. Makineler asla yedek parçaları ile gelmezler. Dünya koca bir makine ve ben yedek parça olamam. Burada olmamın bir sebebi olmalı. İsabella sen de buradasın, demek ki senin de bir sebebin var.”demesi sizin de hoşunuza gidecek ve düşündürecek. Siz de acaba benim gayem nedir ve ben ne için bir sebebim diyeceksiniz. Filmde rüya içinde gördüğü kâbus var ki, çok güzel sahnelemişler. Siz gerçekten Hugo’nun başına gelmiş zannediyorsunuz. Aslında rüyada görülen sahne gerçek hayattan alınma. Granville-Paris ekspresinin raydan çıkıp garın pencereden çıkışını, Hugo’ya rüya şeklinde göstertmiş. Bu arada amcası nehrin kenarında vefat ediyor, bunu öğrenen güvenlik şefi, öyleyse saatleri kim kuruyor diye şüpheye düşüyor ki bu Hugo için iyi olmuyor. Hugo ve İsabella,Prof.Tabard’ı eve getiriyor ve annesine elde kalan son filmi seyrettiriyorlar.Sonrasında içeride uyuyan G.Melies de kalkıyor ve onlara bu noktaya nasıl geldiğini anlatıyor. Onu dinleyelim.”Her şey çok güzel ve hepimiz mutlu idik. Sonra savaş başladı. Gençlik ve umutların sonu oldu. Artık Dünya’nın sihirbazlığa ve film gösterilerine ayıracak zamanı yoktu. Geriye dönen askerler filmlerinden sıkılacak kadar fazla gerçekliğe tanıklık etmişlerdi. Zevkler değişmişti ve ben onlara ayak uyduramamıştım. Artık kimse filmlerimi izlemiyordu. Sonra stüdyomdaki her şeyi yaktım ve stüdyom yıkıldı.” Ne kadar doğru ve gerçekçi sözler değil mi? Film bu şekilde devam ediyor ve gözlerinizden bir iki damla yaş getirecek duygusallığa ulaştırdıktan sonra size mutlu sonla veda ediyor. Hugo ailecek zevkle seyredebileceğiniz bir film. Dünya’ya, küçük bir çocuğun gözlerinden, çoğunlukla tamir ettiği saatlerin arkasından baktırsa da gerek İstasyonda ki karakterler gerekse filmin konusu ve sürekliliği sizin zevkle ve sıkılmadan seyretmenizi sağlıyor. İstasyonda ki yaşam ve karakterler çok hoşunuza gitse de öyle bir istasyon var mıdır bilemiyorum. Yönetmen, İstasyonu küçük bir şehir havasında canlandırmış ki hepimiz seyredince böyle bir istasyonda yaşamak isteriz diye düşünüyorum. Aklıma Sirkeci ve Haydarpaşa Tren İstasyonları geldi ve neden bizim istasyonlarımız öyle değil diye düşündüm. Filmdeki istasyon canlı bir organizma gibi. Film bir yerde sanki belgesele dönüşüyor ve siz zevkle sinemanın tarihi üzerine çok hızlı bir geçiş yaşıyorsunuz. İnanın çok hoşunuza gidiyor. Hafta sonu ailecek evinizde seyredebileceğiniz bir film. Vizyondan kalkmış olabilir. Evinizde Homecinema varsa, CD’sini alın, keyifle koltuklarınıza yaslanın ve seyredin. M.Metin Bayram
Zeytinburnu Haber Yazarı Mehmet Bayram sizler için Haftanın Filmi olarak HUGO'yu seçti.
Tür: 3 Boyutlu, Aile, Fantastik, Gizem,
Yönetmen: Martin Scorsese,
Oyuncular: Jude Law, Ben Kingsley, Christopher Lee, Chloe Moretz, Sacha Baron Cohen, Asa Butterfield, Michael Pitt, Mathieu Amalric, Richard Griffiths, Ray Winstone, Helen McCrory, Frances de la Tour, Angus Barnett, Michael Stuhlbarg, Gulliver Mcgrath, Shaun Aylward, Mark Shrimpton, Lucy Scarfe, Max Wrottesley, Graham Curry, James Butler, Joshua Dunlop, Emil Lager, Hugo Malpeyre, Gino Picciano, Adam Manuel, Denis Khoroshko, James Thomas Scott, Nathaniel Antonio Lloyd, Catherine Balavage, David Smith, Edmund Kingsley, Eric Moreau, Robert Gill, Ben Addis,
Senaryo: John Logan, Brian Selznick,
Brain Selznick'in ödüllü çocuk romanı “The Invention of Hugo Cabret”den uyarlanmış olan film, En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Uyarlama Senaryo, En İyi Kurgu, En İyi Sanat Yönetmeni, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Görsel Efekt dallarında OSCAR’a aday gösterilmiş ve En İyi Görsel Efekt, En İyi Ses Kurgusu, En İyi Ses Miksajı, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Sanat Yönetmeni dallarında OSCAR almıştır. Daha çok çocuklara hitap edermiş gibi görünse de aslında büyük küçük herkesin zevkle seyredeceği tam bir macera filmi. Bir de sinemanın tarihini anlatması bakımından da küçük bir belgesel.
Hugo, saat tamir ve bakımı yapan babasının, çıkan yangında ölmesi sonucu okulu bırakarak, Paris tren istasyonunda ki saatlerin tamir ve bakımını yapan amcasının yanında kalmak zorunda kalır ve ona yardım eder. Sarhoş amcası ona saatleri tamir etmeyi öğretmiş ve kayıplara karışmıştır. Hugo’da İstasyonda ki güvenlik şefine kendini fark ettirmeden saatleri tamir edip kurmakta ve saat kulesinde kalmaktadır. Fark edilirse yetim ve öksüz olduğundan yetimhaneye gönderilecektir. Hâlbuki onun önemli bir görevi vardır. Babasından ona hatıra olarak kalan Automaton’u tamir etmek. Automaton nedir? İnsan şeklinde, kurularak çalışan, yürüyen, dans eden, şarkı söyleyen ve diğerlerinden farklı olarak yazı da yazabilen bir robot fakat işleyişi saat gibidir. Paslanmış, aletleri bozulmuş ve en önemlisi kalp şeklinde ki kurulması için gerekli olan anahtarı yoktur. Babası bir çizim defterine tamir için gerekli olan malzemeleri yazdığı gibi nasıl yapacağını da çizmiştir. Hugo’da babasının vefatından sonra bu deftere bakarak tamiri sürdürür. Tamir için gerekli malzemeleri de tren istasyonunda ki oyuncakçıdan çalmaktadır. Bir gün yakalanır ve adam ondan defterini alır. Hugo da defterini almak için adamın kızından yardım ister. Aslında oyuncakçının, Hugo’nun elindeki Automoton ile bir ilgisi vardır.
Tabii tren istasyonunda değişik karakterler de vardır. Kitapçı şişman adam, pastacı ve köpeği olan kadını sever fakat kadının köpeğinden dolayı bir türlü yakınlaşamaz. Sonuçta o da aynı cins bir köpek alarak kadınla konuşmaya başlar. Savaşta ayağı sakat kalan, köpeği ile hırsızları yakalayan ve kimsesiz çocukları yetimhaneye göndermeyi kendisine vazife bilen güvenlik görevlisi, çiçekçi Matmazel Lisette’ye âşıktır, fakat bir türlü açılamamaktadır. Bunların yanında istasyona giren çıkan yüzlerce insan ve dükkânlar. Hugo tekrar oyuncakçı adama gelir ve ondan defterini ister. Oyuncakçı, bana yardım edeceksin ve ben sana bu çalışmanın karşılığında defteri vereceğim der. Hugo dükkânda çalışırken, Kızı İsabella ile arkadaşlığı ilerletir. Kızı derken Geroges,İsabella’nın vaftiz babasıdır. Oyuncakçı kızına sinemaya gitmeyi yasaklamıştır. Hugo kaçak olarak İsabella’yı sinemaya sokar, fakat yakalanıp atılırlar. Sonrasında İsabella’yı kaldığı yere götürür. Orada İsabella’nın kolyesini fark eder. İsabella’nın kolyesi o çok aradığı kalp şeklindeki anahtardır. Onu alıp automaton’u çalıştırınca, automaton bir resim çizer ve altına İsabella’nın vaftiz babası Gerges Melies adını yazar. Bu duruma ikisi de şaşırır.
Bu durumu konuşmak için İsabella’nın evine giderler ve annesi ile konuşurlar. Annesi onları evden göndermek ister ve trajediyi yeniden açmayın der. Tam onlar çıkarken Georges gelince onları bir odaya saklar. Fakat Hugo ile İsabella burada uslu durmazlar, saklı bir kutuyu yerinden alırken düşürürler ve kutudaki tüm resimleri ortaya saçılır. Georges, Hugo’yu evden kovar. Sonrasında Kütüphane’de İsabella ile yapılan ilk filmler kitabına bakarken Georges Melies ismini ve yaptığı film olan ”Ay’a yolculuk” u okurlar. Yalnız kitapta şöyle bir not yazılıdır. Filmin yapımcısı 1.Dünya savaşında öldü. Bunlar şaşkınlıkla yazıyı okurken kitabın yazarı Prof.Tabard yanlarına gelir. İsabel, Yazara G.Melies’in vaftiz babası olduğunu ve ölmediğini söyler. Adam şaşırır ve onun en büyük hayranıyım der. Sonra onları odasına götürür ve G.Melies’e ait sakladığı eşyaları gösterir.500’den fazla film yapmıştır fakat elde sadece 1 tane kalmıştır ki oda “Ay’a Dönüş” filmidir.
Hugo’nun İsabella’ya;” her şeyin bir gayesi vardır. Saatler zamanı gösterir. Trenler insanları bir yerlere götürür. İnsanlar gayesini kaybederse bozuk makineden farkları kalmaz. Bozuk makineler de benim ilgimi çekiyor ve tamir etmek istiyorum. Georges Baba’da bozuk bir makine gibi ve ben onu tamir edebilirim. Makineler asla yedek parçaları ile gelmezler. Dünya koca bir makine ve ben yedek parça olamam. Burada olmamın bir sebebi olmalı. İsabella sen de buradasın, demek ki senin de bir sebebin var.”demesi sizin de hoşunuza gidecek ve düşündürecek. Siz de acaba benim gayem nedir ve ben ne için bir sebebim diyeceksiniz. Filmde rüya içinde gördüğü kâbus var ki, çok güzel sahnelemişler. Siz gerçekten Hugo’nun başına gelmiş zannediyorsunuz. Aslında rüyada görülen sahne gerçek hayattan alınma. Granville-Paris ekspresinin raydan çıkıp garın pencereden çıkışını, Hugo’ya rüya şeklinde göstertmiş. Bu arada amcası nehrin kenarında vefat ediyor, bunu öğrenen güvenlik şefi, öyleyse saatleri kim kuruyor diye şüpheye düşüyor ki bu Hugo için iyi olmuyor. Hugo ve İsabella,Prof.Tabard’ı eve getiriyor ve annesine elde kalan son filmi seyrettiriyorlar.Sonrasında içeride uyuyan G.Melies de kalkıyor ve onlara bu noktaya nasıl geldiğini anlatıyor.
Onu dinleyelim.”Her şey çok güzel ve hepimiz mutlu idik. Sonra savaş başladı. Gençlik ve umutların sonu oldu. Artık Dünya’nın sihirbazlığa ve film gösterilerine ayıracak zamanı yoktu. Geriye dönen askerler filmlerinden sıkılacak kadar fazla gerçekliğe tanıklık etmişlerdi. Zevkler değişmişti ve ben onlara ayak uyduramamıştım. Artık kimse filmlerimi izlemiyordu. Sonra stüdyomdaki her şeyi yaktım ve stüdyom yıkıldı.”
Ne kadar doğru ve gerçekçi sözler değil mi? Film bu şekilde devam ediyor ve gözlerinizden bir iki damla yaş getirecek duygusallığa ulaştırdıktan sonra size mutlu sonla veda ediyor. Hugo ailecek zevkle seyredebileceğiniz bir film. Dünya’ya, küçük bir çocuğun gözlerinden, çoğunlukla tamir ettiği saatlerin arkasından baktırsa da gerek İstasyonda ki karakterler gerekse filmin konusu ve sürekliliği sizin zevkle ve sıkılmadan seyretmenizi sağlıyor. İstasyonda ki yaşam ve karakterler çok hoşunuza gitse de öyle bir istasyon var mıdır bilemiyorum. Yönetmen, İstasyonu küçük bir şehir havasında canlandırmış ki hepimiz seyredince böyle bir istasyonda yaşamak isteriz diye düşünüyorum. Aklıma Sirkeci ve Haydarpaşa Tren İstasyonları geldi ve neden bizim istasyonlarımız öyle değil diye düşündüm. Filmdeki istasyon canlı bir organizma gibi. Film bir yerde sanki belgesele dönüşüyor ve siz zevkle sinemanın tarihi üzerine çok hızlı bir geçiş yaşıyorsunuz. İnanın çok hoşunuza gidiyor.
Hafta sonu ailecek evinizde seyredebileceğiniz bir film. Vizyondan kalkmış olabilir. Evinizde Homecinema varsa, CD’sini alın, keyifle koltuklarınıza yaslanın ve seyredin.
M.Metin Bayram
Yönetmen: Martin Scorsese,
Oyuncular: Jude Law, Ben Kingsley, Christopher Lee, Chloe Moretz, Sacha Baron Cohen, Asa Butterfield, Michael Pitt, Mathieu Amalric, Richard Griffiths, Ray Winstone, Helen McCrory, Frances de la Tour, Angus Barnett, Michael Stuhlbarg, Gulliver Mcgrath, Shaun Aylward, Mark Shrimpton, Lucy Scarfe, Max Wrottesley, Graham Curry, James Butler, Joshua Dunlop, Emil Lager, Hugo Malpeyre, Gino Picciano, Adam Manuel, Denis Khoroshko, James Thomas Scott, Nathaniel Antonio Lloyd, Catherine Balavage, David Smith, Edmund Kingsley, Eric Moreau, Robert Gill, Ben Addis,
Senaryo: John Logan, Brian Selznick,
Brain Selznick'in ödüllü çocuk romanı “The Invention of Hugo Cabret”den uyarlanmış olan film, En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Uyarlama Senaryo, En İyi Kurgu, En İyi Sanat Yönetmeni, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Görsel Efekt dallarında OSCAR’a aday gösterilmiş ve En İyi Görsel Efekt, En İyi Ses Kurgusu, En İyi Ses Miksajı, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Sanat Yönetmeni dallarında OSCAR almıştır. Daha çok çocuklara hitap edermiş gibi görünse de aslında büyük küçük herkesin zevkle seyredeceği tam bir macera filmi. Bir de sinemanın tarihini anlatması bakımından da küçük bir belgesel.
Hugo, saat tamir ve bakımı yapan babasının, çıkan yangında ölmesi sonucu okulu bırakarak, Paris tren istasyonunda ki saatlerin tamir ve bakımını yapan amcasının yanında kalmak zorunda kalır ve ona yardım eder. Sarhoş amcası ona saatleri tamir etmeyi öğretmiş ve kayıplara karışmıştır. Hugo’da İstasyonda ki güvenlik şefine kendini fark ettirmeden saatleri tamir edip kurmakta ve saat kulesinde kalmaktadır. Fark edilirse yetim ve öksüz olduğundan yetimhaneye gönderilecektir. Hâlbuki onun önemli bir görevi vardır. Babasından ona hatıra olarak kalan Automaton’u tamir etmek. Automaton nedir? İnsan şeklinde, kurularak çalışan, yürüyen, dans eden, şarkı söyleyen ve diğerlerinden farklı olarak yazı da yazabilen bir robot fakat işleyişi saat gibidir. Paslanmış, aletleri bozulmuş ve en önemlisi kalp şeklinde ki kurulması için gerekli olan anahtarı yoktur. Babası bir çizim defterine tamir için gerekli olan malzemeleri yazdığı gibi nasıl yapacağını da çizmiştir. Hugo’da babasının vefatından sonra bu deftere bakarak tamiri sürdürür. Tamir için gerekli malzemeleri de tren istasyonunda ki oyuncakçıdan çalmaktadır. Bir gün yakalanır ve adam ondan defterini alır. Hugo da defterini almak için adamın kızından yardım ister. Aslında oyuncakçının, Hugo’nun elindeki Automoton ile bir ilgisi vardır.
Tabii tren istasyonunda değişik karakterler de vardır. Kitapçı şişman adam, pastacı ve köpeği olan kadını sever fakat kadının köpeğinden dolayı bir türlü yakınlaşamaz. Sonuçta o da aynı cins bir köpek alarak kadınla konuşmaya başlar. Savaşta ayağı sakat kalan, köpeği ile hırsızları yakalayan ve kimsesiz çocukları yetimhaneye göndermeyi kendisine vazife bilen güvenlik görevlisi, çiçekçi Matmazel Lisette’ye âşıktır, fakat bir türlü açılamamaktadır. Bunların yanında istasyona giren çıkan yüzlerce insan ve dükkânlar. Hugo tekrar oyuncakçı adama gelir ve ondan defterini ister. Oyuncakçı, bana yardım edeceksin ve ben sana bu çalışmanın karşılığında defteri vereceğim der. Hugo dükkânda çalışırken, Kızı İsabella ile arkadaşlığı ilerletir. Kızı derken Geroges,İsabella’nın vaftiz babasıdır. Oyuncakçı kızına sinemaya gitmeyi yasaklamıştır. Hugo kaçak olarak İsabella’yı sinemaya sokar, fakat yakalanıp atılırlar. Sonrasında İsabella’yı kaldığı yere götürür. Orada İsabella’nın kolyesini fark eder. İsabella’nın kolyesi o çok aradığı kalp şeklindeki anahtardır. Onu alıp automaton’u çalıştırınca, automaton bir resim çizer ve altına İsabella’nın vaftiz babası Gerges Melies adını yazar. Bu duruma ikisi de şaşırır.
Bu durumu konuşmak için İsabella’nın evine giderler ve annesi ile konuşurlar. Annesi onları evden göndermek ister ve trajediyi yeniden açmayın der. Tam onlar çıkarken Georges gelince onları bir odaya saklar. Fakat Hugo ile İsabella burada uslu durmazlar, saklı bir kutuyu yerinden alırken düşürürler ve kutudaki tüm resimleri ortaya saçılır. Georges, Hugo’yu evden kovar. Sonrasında Kütüphane’de İsabella ile yapılan ilk filmler kitabına bakarken Georges Melies ismini ve yaptığı film olan ”Ay’a yolculuk” u okurlar. Yalnız kitapta şöyle bir not yazılıdır. Filmin yapımcısı 1.Dünya savaşında öldü. Bunlar şaşkınlıkla yazıyı okurken kitabın yazarı Prof.Tabard yanlarına gelir. İsabel, Yazara G.Melies’in vaftiz babası olduğunu ve ölmediğini söyler. Adam şaşırır ve onun en büyük hayranıyım der. Sonra onları odasına götürür ve G.Melies’e ait sakladığı eşyaları gösterir.500’den fazla film yapmıştır fakat elde sadece 1 tane kalmıştır ki oda “Ay’a Dönüş” filmidir.
Hugo’nun İsabella’ya;” her şeyin bir gayesi vardır. Saatler zamanı gösterir. Trenler insanları bir yerlere götürür. İnsanlar gayesini kaybederse bozuk makineden farkları kalmaz. Bozuk makineler de benim ilgimi çekiyor ve tamir etmek istiyorum. Georges Baba’da bozuk bir makine gibi ve ben onu tamir edebilirim. Makineler asla yedek parçaları ile gelmezler. Dünya koca bir makine ve ben yedek parça olamam. Burada olmamın bir sebebi olmalı. İsabella sen de buradasın, demek ki senin de bir sebebin var.”demesi sizin de hoşunuza gidecek ve düşündürecek. Siz de acaba benim gayem nedir ve ben ne için bir sebebim diyeceksiniz. Filmde rüya içinde gördüğü kâbus var ki, çok güzel sahnelemişler. Siz gerçekten Hugo’nun başına gelmiş zannediyorsunuz. Aslında rüyada görülen sahne gerçek hayattan alınma. Granville-Paris ekspresinin raydan çıkıp garın pencereden çıkışını, Hugo’ya rüya şeklinde göstertmiş. Bu arada amcası nehrin kenarında vefat ediyor, bunu öğrenen güvenlik şefi, öyleyse saatleri kim kuruyor diye şüpheye düşüyor ki bu Hugo için iyi olmuyor. Hugo ve İsabella,Prof.Tabard’ı eve getiriyor ve annesine elde kalan son filmi seyrettiriyorlar.Sonrasında içeride uyuyan G.Melies de kalkıyor ve onlara bu noktaya nasıl geldiğini anlatıyor.
Onu dinleyelim.”Her şey çok güzel ve hepimiz mutlu idik. Sonra savaş başladı. Gençlik ve umutların sonu oldu. Artık Dünya’nın sihirbazlığa ve film gösterilerine ayıracak zamanı yoktu. Geriye dönen askerler filmlerinden sıkılacak kadar fazla gerçekliğe tanıklık etmişlerdi. Zevkler değişmişti ve ben onlara ayak uyduramamıştım. Artık kimse filmlerimi izlemiyordu. Sonra stüdyomdaki her şeyi yaktım ve stüdyom yıkıldı.”
Ne kadar doğru ve gerçekçi sözler değil mi? Film bu şekilde devam ediyor ve gözlerinizden bir iki damla yaş getirecek duygusallığa ulaştırdıktan sonra size mutlu sonla veda ediyor. Hugo ailecek zevkle seyredebileceğiniz bir film. Dünya’ya, küçük bir çocuğun gözlerinden, çoğunlukla tamir ettiği saatlerin arkasından baktırsa da gerek İstasyonda ki karakterler gerekse filmin konusu ve sürekliliği sizin zevkle ve sıkılmadan seyretmenizi sağlıyor. İstasyonda ki yaşam ve karakterler çok hoşunuza gitse de öyle bir istasyon var mıdır bilemiyorum. Yönetmen, İstasyonu küçük bir şehir havasında canlandırmış ki hepimiz seyredince böyle bir istasyonda yaşamak isteriz diye düşünüyorum. Aklıma Sirkeci ve Haydarpaşa Tren İstasyonları geldi ve neden bizim istasyonlarımız öyle değil diye düşündüm. Filmdeki istasyon canlı bir organizma gibi. Film bir yerde sanki belgesele dönüşüyor ve siz zevkle sinemanın tarihi üzerine çok hızlı bir geçiş yaşıyorsunuz. İnanın çok hoşunuza gidiyor.
Hafta sonu ailecek evinizde seyredebileceğiniz bir film. Vizyondan kalkmış olabilir. Evinizde Homecinema varsa, CD’sini alın, keyifle koltuklarınıza yaslanın ve seyredin.
M.Metin Bayram
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.