SEYİTNİZAM KONAKLARI
ELİT YAPI
Fatih Aydoğan
Köşe Yazarı
Fatih Aydoğan
 

SİYASETİN DİLİ !!!

Cumhurbaşkanlığı seçimleri geride kaldı. 2002 yılında kurulmuş olan bir partinin ve bu partinin genel başkanının 2014 yılına kadar yapılmış olan tüm seçimlerden başarılı olarak çıkması, zaten cumhurbaşkanlığı seçimlerinin nasıl sonuçlanacağını aynı zamanda nasıl sonuçlanması gerektiğinin de en büyük habercisiydi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Recep Tayyip Erdoğan’ın kazanamaması vicdanlarda büyük bir yenilmişlik etkisi oluştururdu. Hayatının büyük kısmını siyaset yaparak geçirmiş, bir partinin tüm kademelerinde görev almış, hatta bu uğurda cezaevine girmiş ve katıldığı 8 seçimden de zaferle çıkmış bir genel başkanın, 71 yaşına kadar siyaset ile ilgilenmemiş, adını dahi insanların zor ezberlediği birisine mağlup olması zaten olasılık dahilinde değildi, ama olsa idi müthiş bir hayal kırıklığı olurdu. Ayrıca, Ak Parti teşkilatlarının sandık başlarında, okullarda, ilçe seçim merkezlerinde tam bir ekip ruhu ile mücadele etmesinin de bir karşılığı olacaktı elbette… Seçimin nasıl sonuçlanacağı, seçim sabahı, daha oy kullanılmaya başlamadan önce belli olmuştu. Evet, yanlış okumadınız, daha oy kullanılmamıştı ama sonuç zaten belli olmuştu. Bir tarafta sabah saat 06:00’da bir araya gelen Ak Parti teşkilatı, diğer taraftan 14 partiden oluşan, ama sandık başlarına eleman bulamayan çatı adayının destekleyici partileri… Bir futbol müsabakasının öncesi gibi düşünün, maça tam konsantre olmuş bir futbol takımı ve teknik heyet, kenarda malzemecisi, tesiste lojistik destek sağlayıcısı ve şoförüne kadar galibiyete inanmış bir takım, diğer tarafta formsuz, tesisleşmeye önem vermemiş, yedek kulübesinde oyuncusu olmayan, hasbelkader kazanabilirim mantığıyla sahaya sürülmüş bir takım. Bu maçın galibi sizce kim olur ?.... O zaman diyeceğiz ki, çalışmak, başarmak için gayret göstermek, inanmak ve bu uğurda ter dökmek gerekmektedir.   Seçimin kısa bir analizini yaptıktan sonra, özellikle muhalefet partilerinin sıklıkla kullandığı, barışçıl hükümet, barışçıl cumhurbaşkanı, nefret siyaseti sözlerine temas etmek istiyorum. Siyasi partilerin genel başkanları seçilmiş cumhurbaşkanının çok sert, diktatör, barışçıl olmayan birisi olduğunu söylüyor. Şimdi bunları söyleyen liderlerin seçimden sonraki değerlendirmelerinden birkaç cümle yazıyorum. Devlet Bahçeli “Bugün rüşvet onay görmüş dürüstlük kaybetmiştir. Yolsuzluk olur almış adalet gerilemiştir. Haram yükselmiş helal düşmüştür. Dik duruş temiz yönetim geriye düşmüştür. Aday Erdoğan Çankaya'ya şike ile çıkmıştır.” Kemal Kılıçdaroğlu “Seçimin zor koşularda geçtiğini eşitsiz koşullarda geçtiğini herkes biliyor.” Daha sonra da “Ulusal konular hariç Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la görüşmeyeceğim” sözleri de muhalefetin halkın oyları ile seçilmiş Cumhurbaşkanını tebrik mesajları olarak tarihe geçmiştir. Ayrıca, medyadan yapılan olumsuz yayınlar, Mit tırları ve 17-25 aralık operasyonlarından sonraki amansız saldırılar, yabancı mihrakların Türkiye Cumhuriyeti’ni terörist devlet olarak göstermesine yardım ve yataklık yapanlar, özel bir resepsiyonda devlet erkanına 1 saat boyunca fırça atanlar nefret ve kin siyaseti yapmıyor, ama bu saldırılara cevap veren Cumhurbaşkanı nefret siyaseti yapıyor ! Bu olanların hepsi halkın gözü önünde cereyan ettiği için, vatandaş doğru ve yanlışı bir kenara not ediyor. Üzülerek söylemek zorundayım ki, Türkiye’de siyaset kan kaybediyor. Bu durum iktidarda olan Ak Parti hükümetinin, il ve ilçe belediye başkanlarının performansına da olumsuz yansımaktadır. Muhalefetin kendi içinde bulunduğu durumu iyi analiz etmesi ve seçimlerde projelerle vatandaşın karşısına çıkması gerekmektedir. Aksi halde, Türkiye’deki farklı partilerin siyasetinden çok, Ak Parti’nin kendi içindeki kongreler daha önemli hale gelecektir. İl ve ilçe belediyesini kimin kazanacağı değil, il ve ilçe başkanı ve başkan yardımcılarının kimin olacağı hep daha popüler olacaktır. Ancak bu durum Ak Parti’nin lehine de olsa, memleketin aleyhine bir durumdur. Güçlü muhalefet iktidarı daha iyi çalıştıracak ve çıta her daim yukarıya çıkacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyesi meclis toplantılarında muhalefet siyaset üretmeli, vatandaşla ilişkisini koparmamalı ve teşkilat olarak her seçime hazır olmalıdır. Yoksa, yukarıda yazdığım gibi Ak Parti’nin kendi içindeki siyaset yarışı, partiler arası yarışın yerini alacaktır.   Zeytinburnu özelinde de, durum yukarıda anlattığımdan farklı değildir. Siyaset konuşmak isteyenler, siyaset yorumlamak isteyenler ve yerel basının gündeminde, Zeytinburnu Belediye Başkanı’nın kimin olacağından ziyade, belediye başkanı milletvekili olur mu ? Milletvekili olursa yerine kim geçer ? Ak Parti ilçe başkanı kongrede aday olacak mı ? Kongrede tek liste mi olacak, rakip var mı ? İlçe Başkan Yardımcıları kim olacak ? soruları siyasetin temelini oluşturmaktadır. Bu atmosfer ülke siyaseti için olumsuz bir durumdur. Bunu değiştirmek iktidar partisinin değil, muhalefet partilerinin elindedir.   Muhalefet nasıl çalışırsa çalışsın, iktidar nasıl çalışırsa çalışsın, sonuçta hep Türkiye’nin kazandığı, halkının gelir ve ahlak seviyesi yüksek bir Türkiye olması temennisi ile…
Ekleme Tarihi: 20 Eylül 2014 - Cumartesi

SİYASETİN DİLİ !!!

Cumhurbaşkanlığı seçimleri geride kaldı. 2002 yılında kurulmuş olan bir partinin ve bu partinin genel başkanının 2014 yılına kadar yapılmış olan tüm seçimlerden başarılı olarak çıkması, zaten cumhurbaşkanlığı seçimlerinin nasıl sonuçlanacağını aynı zamanda nasıl sonuçlanması gerektiğinin de en büyük habercisiydi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Recep Tayyip Erdoğan’ın kazanamaması vicdanlarda büyük bir yenilmişlik etkisi oluştururdu.

Hayatının büyük kısmını siyaset yaparak geçirmiş, bir partinin tüm kademelerinde görev almış, hatta bu uğurda cezaevine girmiş ve katıldığı 8 seçimden de zaferle çıkmış bir genel başkanın, 71 yaşına kadar siyaset ile ilgilenmemiş, adını dahi insanların zor ezberlediği birisine mağlup olması zaten olasılık dahilinde değildi, ama olsa idi müthiş bir hayal kırıklığı olurdu. Ayrıca, Ak Parti teşkilatlarının sandık başlarında, okullarda, ilçe seçim merkezlerinde tam bir ekip ruhu ile mücadele etmesinin de bir karşılığı olacaktı elbette… Seçimin nasıl sonuçlanacağı, seçim sabahı, daha oy kullanılmaya başlamadan önce belli olmuştu. Evet, yanlış okumadınız, daha oy kullanılmamıştı ama sonuç zaten belli olmuştu.

Bir tarafta sabah saat 06:00’da bir araya gelen Ak Parti teşkilatı, diğer taraftan 14 partiden oluşan, ama sandık başlarına eleman bulamayan çatı adayının destekleyici partileri… Bir futbol müsabakasının öncesi gibi düşünün, maça tam konsantre olmuş bir futbol takımı ve teknik heyet, kenarda malzemecisi, tesiste lojistik destek sağlayıcısı ve şoförüne kadar galibiyete inanmış bir takım, diğer tarafta formsuz, tesisleşmeye önem vermemiş, yedek kulübesinde oyuncusu olmayan, hasbelkader kazanabilirim mantığıyla sahaya sürülmüş bir takım. Bu maçın galibi sizce kim olur ?.... O zaman diyeceğiz ki, çalışmak, başarmak için gayret göstermek, inanmak ve bu uğurda ter dökmek gerekmektedir.  

Seçimin kısa bir analizini yaptıktan sonra, özellikle muhalefet partilerinin sıklıkla kullandığı, barışçıl hükümet, barışçıl cumhurbaşkanı, nefret siyaseti sözlerine temas etmek istiyorum. Siyasi partilerin genel başkanları seçilmiş cumhurbaşkanının çok sert, diktatör, barışçıl olmayan birisi olduğunu söylüyor. Şimdi bunları söyleyen liderlerin seçimden sonraki değerlendirmelerinden birkaç cümle yazıyorum. Devlet Bahçeli “Bugün rüşvet onay görmüş dürüstlük kaybetmiştir. Yolsuzluk olur almış adalet gerilemiştir. Haram yükselmiş helal düşmüştür. Dik duruş temiz yönetim geriye düşmüştür. Aday

Erdoğan Çankaya'ya şike ile çıkmıştır.” Kemal Kılıçdaroğlu “Seçimin zor koşularda geçtiğini eşitsiz koşullarda geçtiğini herkes biliyor.” Daha sonra da “Ulusal konular hariç Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la görüşmeyeceğim” sözleri de muhalefetin halkın oyları ile seçilmiş Cumhurbaşkanını tebrik mesajları olarak tarihe geçmiştir. Ayrıca, medyadan yapılan olumsuz yayınlar, Mit tırları ve 17-25 aralık operasyonlarından sonraki amansız saldırılar, yabancı mihrakların Türkiye Cumhuriyeti’ni terörist devlet olarak göstermesine yardım ve yataklık yapanlar, özel bir resepsiyonda devlet erkanına 1 saat boyunca fırça atanlar nefret ve kin siyaseti yapmıyor, ama bu saldırılara cevap veren Cumhurbaşkanı nefret siyaseti yapıyor ! Bu olanların hepsi halkın gözü önünde cereyan ettiği için, vatandaş doğru ve yanlışı bir kenara not ediyor.

Üzülerek söylemek zorundayım ki, Türkiye’de siyaset kan kaybediyor. Bu durum iktidarda olan Ak Parti hükümetinin, il ve ilçe belediye başkanlarının performansına da olumsuz yansımaktadır. Muhalefetin kendi içinde bulunduğu durumu iyi analiz etmesi ve seçimlerde projelerle vatandaşın karşısına çıkması gerekmektedir. Aksi halde, Türkiye’deki farklı partilerin siyasetinden çok, Ak Parti’nin kendi içindeki kongreler daha önemli hale gelecektir. İl ve ilçe belediyesini kimin kazanacağı değil, il ve ilçe başkanı ve başkan yardımcılarının kimin olacağı hep daha popüler olacaktır. Ancak bu durum Ak Parti’nin lehine de olsa, memleketin aleyhine bir durumdur. Güçlü muhalefet iktidarı daha iyi çalıştıracak ve çıta her daim yukarıya çıkacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyesi meclis toplantılarında muhalefet siyaset üretmeli, vatandaşla ilişkisini koparmamalı ve teşkilat olarak her seçime hazır olmalıdır. Yoksa, yukarıda yazdığım gibi Ak Parti’nin kendi içindeki siyaset yarışı, partiler arası yarışın yerini alacaktır.  

Zeytinburnu özelinde de, durum yukarıda anlattığımdan farklı değildir. Siyaset konuşmak isteyenler, siyaset yorumlamak isteyenler ve yerel basının gündeminde, Zeytinburnu Belediye Başkanı’nın kimin olacağından ziyade, belediye başkanı milletvekili olur mu ? Milletvekili olursa yerine kim geçer ? Ak Parti ilçe başkanı kongrede aday olacak mı ? Kongrede tek liste mi olacak, rakip var mı ? İlçe Başkan Yardımcıları kim olacak ? soruları siyasetin temelini oluşturmaktadır. Bu atmosfer ülke siyaseti için olumsuz bir durumdur. Bunu değiştirmek iktidar partisinin değil, muhalefet partilerinin elindedir.  

Muhalefet nasıl çalışırsa çalışsın, iktidar nasıl çalışırsa çalışsın, sonuçta hep Türkiye’nin kazandığı, halkının gelir ve ahlak seviyesi yüksek bir Türkiye olması temennisi ile…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zeytinburnuhaber.org sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.