SEYİTNİZAM KONAKLARI
ELİT YAPI

OSCAR ADAYI-KÖSTEBEK-ÖZET

23.02.2012 - 18:29, Güncelleme: 23.02.2012 - 18:29
 

OSCAR ADAYI-KÖSTEBEK-ÖZET

Zeytinburnu Haber sizler için Oscar Adayı filmeleri tanıtmaya devam ediyor. İşte Köstebek..

Film Adı; KÖSTEBEK; TİNKER, TAİLOR, SOLDİER, SPY (Tamirci, terzi, asker, casus) Yapım: 2011_2012 - İngiltere Tür: Casusluk, Dram, Gerilim, Yönetmen: Tomas Alfredson, Oyuncular: Gary Oldman, Ralph Fiennes, Colin Firth, Mark Strong, Tom Hardy, David Thewlis, Michael Fassbender, Ciaran Hinds, Jared Harris, Benedict Cumberbatch, Svetlana Khodchenkova, Peter O'connor, Russell Balogh, Patrick Moorhouse, Layla Amir, Katrina Vasilieva, Amanda Fairbank-hynes, David Frost, Konstantin Khabenskiy, David Dencik, Senaryo: Peter Morgan, Bridget O'connor, Bridget O'Connor, Senaryo (Kitap): John Le Carré, En iyi erkek oyuncu, en iyi uyarlama senaryo dâhil 3 dalda OSCAR adayı olan “KÖSTEBEK” soğuk, silik ve mat renkler ile başlıyor. Karakterler de olabildiğine soğuk ve hissiz. Bu tür filmlerin karakteristik özelliği zannederim bu. Seyirciyi adrenaline boğup eğlendirmeden ziyade mesafeli durmuş ve soğuk savaşın buz gibi olan yüzü ile istihbarat dünyasının soğuk, donuk ve hissiz olan yapısını filme aktarmış ve bunu da çok iyi bir şekilde yapmış. “Bourne üçlemesinin” tam tersi bir film. Casusluk filmi diye bakarsanız yanılırsınız. İstihbarat dünyasının içini göstermesi, casuslar dünyasının ruh halini yansıtması adına bu tarz filmlerden hoşlananlar için kaçırılmayacak bir film. Filmin başaktörü, George Smiley, emekli edilen aslında görevden uzaklaştırılan ama işler karışınca mecburen gizli bir şekilde geri çağrılan, sakin, bürokrasiye bağlı, kadınlarla arası iyi olmayan ve eşi tarafından alenen veya gizli ama sık sık aldatılan biridir. Şaşırtıcı olan onun da bunu kabullenmiş olması. İlginç olan ise köstebeği bulmak için tutulan kişinin, eşi tarafından sürekli aldatılan ve bırakıp gidilen bir istihbaratçı koca karakteri ile karşımıza çıkması. Her kuvvetli insanın zayıf yönleri vardır’ın bir göstergesi gibi. Dışarıda çok güçlü ve kuvvetli olan insanların evlerinde ne kadar çaresiz, zayıf ve yalnız olduklarını görmenizi sağlıyor. Film aslında her ajanın yalnız ve tek başına olduğunu bize gösteriyor. 1973 yılının, Soğuk Savaş Döneminde M16 diye adlandırılan ve “SİRK” diye isimlendirilen İngiliz İstihbarat Örgütü içinde kök salmış bir köstebeğin yakalanmasını anlatan bir film. İstihbarat örgütüne sızan Sovyet istihbaratı ve bunlara çalışan ajan köstebekler. Karşımızda Smiley’i saymaz isek dört adet potansiyel suçlu var. Şüphe tüm örgütü sarmıştır. Herkes birbirine köstebek diye bakmakta ve güvenmemektedir. Film bir ajanın vurulma sahnesi ile başlıyor. Sahnenin güzelliği, oradaki her karakterin garson, müşteriler ve hatta pencereden bakan kadın dâhil sizin tarafınızdan ajan olduğu hissini taşımanıza ve orada konuşan iki kişiyi takip ettiği duygusuna kapılmanıza sebep oluyor. Bu psikolojiyi iyi oluşturmuşlar. Seyredince daha iyi anlıyorsunuz. Sırıtan tek nokta, ajanın vurulması çok acemice oluyor. Böyle bir acemilik beklemediğinizden şaşırıyorsunuz. Smiley görevine başlarken kendisine bir yardımcı tutuyor ve onunla beraber çok iyi bir ikili oluşturuyor. Şüphelendiği kişilerin resimlerini satranç taşlarına yapıştırıp, taşlarla nitelendirerek içlerindeki çürük elmayı bulmaya çalışıyor. Sakin ve soğukkanlı tavırları, değişmeyen ve renk vermeyen yüz mimikleri ile ne hissettiğini anlayamadığınız bir yapısı var ki filmin sonuna kadar bu yüz ifadesi hiç değişmiyor. İlk başlarda sevimsiz gelen bu yüz daha sonra size karizmatik geliyor, kabulleniyor ve Smiley’e yakıştığını düşünmeye başlıyorsunuz. Hatta filmin ilk sahnelerinde köstebeği bulma adına yüzündeki ifade ile zayıf ve silik bir karakter gibi gelmesine rağmen ilerleyen sahnelerde filmin mat rengi ile yüzündeki ifade örtüşüyor ve iyi bir görüntü oluşturuyor. Daha sonra Ricky sahneye çıkıyor ve o da bir şekilde ekibe dâhil olarak sizi İstanbul’a götürüyor. Karaköy ve sarayburnu’nda dolaşıyor, arabalı vapura biniyorsunuz. Evet, bu filmin bir bölümü İstanbul da çekildi. İstanbul’da akılda kalan, sevişme sahnelerinin yanında sizi en çok etkileyen işlenen cinayetlerin korku filmindekileri aratmıyor olmasıdır. İlk baştaki ajanın acemice vurulmasının yanında cinayetlerde ki acımasızlığı görünce şaşırıyor ve bu kadar vahşet gerekli miydi diye kendinize soruyorsunuz. Sonrasında istihbarat ajanlarının bilgiyi öğrenme adına neler yapabileceklerini düşünüyor ve sivil bir şahıs olmanızdan dolayı mutlu oluyorsunuz. Hatta ajanların ruh halini anlatması bakımından sınıfa baca borusundan giren baykuş’un öldürülme sahnesi de size ilginç gelecektir. Bu da beklentinizin dışında bir sahne. Yakalanmasını beklerken öldürülüp duvara asılması size kişilikleri hakkında ipucu verecektir. Kimseye güvenme, özellikle görevleri çok basit bile olsa sıradan insanlara katiyen güvenme diyen film, bizim için yıkılmaz bir kale gibi görünen İngiliz İstihbarat elemanlarının, kendilerine verilen küçücük şeyler karşısında ellerinde ki belgeleri vermedeki zafiyetlerini görünce doğru mudur diye düşünüyorsunuz. Aynı şüpheyi her yere para dağıtan hükümetlerin kendi istihbarat örgütleri için cimri davranmalarında da düşünüyorsunuz. Film, İstihbarat Örgütünde ki iç çatışmaları, hesaplaşmaları, entrikaları, devletlerarası değiş-tokuşları, alt-üst ilişkilerini, stratejilerini gözler önüne seriyor. Hatta yapılan değiş-tokuş sırasında bir istihbarat ajanının ağlaması sizi şaşırtıyor. Soğukkanlılıkla cinayet işleyen ve ölüm emri veren bir ajanın ağlaması nasıl bir duygu karmaşası içerisinde yaşadıklarını size gösteriyor. Film ajanların psikolojisini üzerine bina edilmiş. Bunu her sahnede görebiliyorsunuz. Filmin, Mesafeli ve soğuk tavrı İzleyenlerin alışkanlıklarını değiştirmelerine yol açıyor. Onlarca karakter, aralarında ki aleni ve gizli ilişkiler, sıralamayı kaybettiğiniz karmaşık kurgu ve adrenalinden yoksun sahneleri ile film sizi sadece kulak misafiri seviyesinde tutup olayları gözlemlemenizi ve koltuğunuzda sizin yorum yapmanıza sebep oluyor. En sonunda bu karmaşık kurgu büyük bir ustalıkla birbirine bağlanıyor ve siz büyük bir zevk içerisinde Smiley’in köstebeği yakalamasını seyrediyorsunuz Sakinliği ve değişmeyen yüzü ile Smiley’in, kurumdaki çürük elmaları bulması ve tekrar eski konumuna daha güçlü bir şekilde gelmesi sizi mutlu eder mi bilemem? Gary Oldman, Zeki, çekinik, renk vermeyen ve kapalı bir karakter olan George Smiley’i o kadar ölçülü bir oyunla dramatize ediyor ve bu tür filmlerde kendini öne çıkartan karakterlerin yanında o kadar güzel saklıyor ki, diğer oyuncuların da film içerisinde kaybolmamasına ve karakterlerine gereken önemi kazandırabilmelerine imkân sağlıyor. Beni şaşırtan eski koltuğuna oturduğu sırada onu sürekli aldatan ve terk eden eşinin tekrardan eve gelmesi karşısında Smiley’in sevinmesi ve ona bir şey demeyip sahiplenmesi oldu. Bizim yapamayacağımız bir şey. Zannediyorum bu ajanlar kendi işleri ile alakalı konularda hepsi filmde anlatıldığı gibi davransa da özel işlerinde farklı davranırlar gibi geliyor. Ben Smiley’in yerinde olsam beni terk eden eşime o şekilde davranmazdım. Bu konuda yalnız olduğumu da düşünmüyorum. MİT, KCK ve YARGI’NIN tartışıldığı şu zaman da istihbarat dünyasının nasıl çalıştığını, ajanların psikolojisini öğrenmeniz adına ve onlar için önemli olanların sıralamasını bilmeniz için seyretmeniz gereken bir film. Suriyeli subayın, MİT ajanı tarafından Suriye’ye geri verilmesindeki rahatlığı daha iyi anlıyorsunuz. Dışa karşı her türlü entrika ve dalaverenin çevrildiği istihbarat dünyasında içteki çekişmeleri ve yozlaşmayı da gözler önüne seriyor. Bu yozlaşmanın en bariz ve somut örneği olan “köstebekler”i size anlatan bu film bugüne kadar ki en başarılı casusluk filmlerinden biri sayılıyor. İlk paragrafta söylediğim gibi bu tarz filmlerden hoşlananlar için mutlaka seyredilmesi gereken bir film. M.METİN BAYRAM
Zeytinburnu Haber sizler için Oscar Adayı filmeleri tanıtmaya devam ediyor. İşte Köstebek..
Film Adı; KÖSTEBEK; TİNKER, TAİLOR, SOLDİER, SPY

(Tamirci, terzi, asker, casus)
Yapım: 2011_2012 - İngiltere
Tür: Casusluk, Dram, Gerilim,
Yönetmen: Tomas Alfredson,

Oyuncular: Gary Oldman, Ralph Fiennes, Colin Firth, Mark Strong, Tom Hardy, David Thewlis, Michael Fassbender, Ciaran Hinds, Jared Harris, Benedict Cumberbatch, Svetlana Khodchenkova, Peter O'connor, Russell Balogh, Patrick Moorhouse, Layla Amir, Katrina Vasilieva, Amanda Fairbank-hynes, David Frost, Konstantin Khabenskiy, David Dencik,

Senaryo: Peter Morgan, Bridget O'connor, Bridget O'Connor,
Senaryo (Kitap): John Le Carré,

En iyi erkek oyuncu, en iyi uyarlama senaryo dâhil 3 dalda OSCAR adayı olan “KÖSTEBEK” soğuk, silik ve mat renkler ile başlıyor. Karakterler de olabildiğine soğuk ve hissiz. Bu tür filmlerin karakteristik özelliği zannederim bu. Seyirciyi adrenaline boğup eğlendirmeden ziyade mesafeli durmuş ve soğuk savaşın buz gibi olan yüzü ile istihbarat dünyasının soğuk, donuk ve hissiz olan yapısını filme aktarmış ve bunu da çok iyi bir şekilde yapmış. “Bourne üçlemesinin” tam tersi bir film. Casusluk filmi diye bakarsanız yanılırsınız. İstihbarat dünyasının içini göstermesi, casuslar dünyasının ruh halini yansıtması adına bu tarz filmlerden hoşlananlar için kaçırılmayacak bir film.

Filmin başaktörü, George Smiley, emekli edilen aslında görevden uzaklaştırılan ama işler karışınca mecburen gizli bir şekilde geri çağrılan, sakin, bürokrasiye bağlı, kadınlarla arası iyi olmayan ve eşi tarafından alenen veya gizli ama sık sık aldatılan biridir. Şaşırtıcı olan onun da bunu kabullenmiş olması. İlginç olan ise köstebeği bulmak için tutulan kişinin, eşi tarafından sürekli aldatılan ve bırakıp gidilen bir istihbaratçı koca karakteri ile karşımıza çıkması. Her kuvvetli insanın zayıf yönleri vardır’ın bir göstergesi gibi. Dışarıda çok güçlü ve kuvvetli olan insanların evlerinde ne kadar çaresiz, zayıf ve yalnız olduklarını görmenizi sağlıyor. Film aslında her ajanın yalnız ve tek başına olduğunu bize gösteriyor.

1973 yılının, Soğuk Savaş Döneminde M16 diye adlandırılan ve “SİRK” diye isimlendirilen İngiliz İstihbarat Örgütü içinde kök salmış bir köstebeğin yakalanmasını anlatan bir film. İstihbarat örgütüne sızan Sovyet istihbaratı ve bunlara çalışan ajan köstebekler. Karşımızda Smiley’i saymaz isek dört adet potansiyel suçlu var. Şüphe tüm örgütü sarmıştır. Herkes birbirine köstebek diye bakmakta ve güvenmemektedir.

Film bir ajanın vurulma sahnesi ile başlıyor. Sahnenin güzelliği, oradaki her karakterin garson, müşteriler ve hatta pencereden bakan kadın dâhil sizin tarafınızdan ajan olduğu hissini taşımanıza ve orada konuşan iki kişiyi takip ettiği duygusuna kapılmanıza sebep oluyor. Bu psikolojiyi iyi oluşturmuşlar. Seyredince daha iyi anlıyorsunuz. Sırıtan tek nokta, ajanın vurulması çok acemice oluyor. Böyle bir acemilik beklemediğinizden şaşırıyorsunuz.

Smiley görevine başlarken kendisine bir yardımcı tutuyor ve onunla beraber çok iyi bir ikili oluşturuyor. Şüphelendiği kişilerin resimlerini satranç taşlarına yapıştırıp, taşlarla nitelendirerek içlerindeki çürük elmayı bulmaya çalışıyor. Sakin ve soğukkanlı tavırları, değişmeyen ve renk vermeyen yüz mimikleri ile ne hissettiğini anlayamadığınız bir yapısı var ki filmin sonuna kadar bu yüz ifadesi hiç değişmiyor. İlk başlarda sevimsiz gelen bu yüz daha sonra size karizmatik geliyor, kabulleniyor ve Smiley’e yakıştığını düşünmeye başlıyorsunuz. Hatta filmin ilk sahnelerinde köstebeği bulma adına yüzündeki ifade ile zayıf ve silik bir karakter gibi gelmesine rağmen ilerleyen sahnelerde filmin mat rengi ile yüzündeki ifade örtüşüyor ve iyi bir görüntü oluşturuyor.

Daha sonra Ricky sahneye çıkıyor ve o da bir şekilde ekibe dâhil olarak sizi İstanbul’a götürüyor. Karaköy ve sarayburnu’nda dolaşıyor, arabalı vapura biniyorsunuz. Evet, bu filmin bir bölümü İstanbul da çekildi. İstanbul’da akılda kalan, sevişme sahnelerinin yanında sizi en çok etkileyen işlenen cinayetlerin korku filmindekileri aratmıyor olmasıdır. İlk baştaki ajanın acemice vurulmasının yanında cinayetlerde ki acımasızlığı görünce şaşırıyor ve bu kadar vahşet gerekli miydi diye kendinize soruyorsunuz. Sonrasında istihbarat ajanlarının bilgiyi öğrenme adına neler yapabileceklerini düşünüyor ve sivil bir şahıs olmanızdan dolayı mutlu oluyorsunuz.

Hatta ajanların ruh halini anlatması bakımından sınıfa baca borusundan giren baykuş’un öldürülme sahnesi de size ilginç gelecektir. Bu da beklentinizin dışında bir sahne. Yakalanmasını beklerken öldürülüp duvara asılması size kişilikleri hakkında ipucu verecektir.

Kimseye güvenme, özellikle görevleri çok basit bile olsa sıradan insanlara katiyen güvenme diyen film, bizim için yıkılmaz bir kale gibi görünen İngiliz İstihbarat elemanlarının, kendilerine verilen küçücük şeyler karşısında ellerinde ki belgeleri vermedeki zafiyetlerini görünce doğru mudur diye düşünüyorsunuz. Aynı şüpheyi her yere para dağıtan hükümetlerin kendi istihbarat örgütleri için cimri davranmalarında da düşünüyorsunuz.

Film, İstihbarat Örgütünde ki iç çatışmaları, hesaplaşmaları, entrikaları, devletlerarası değiş-tokuşları, alt-üst ilişkilerini, stratejilerini gözler önüne seriyor. Hatta yapılan değiş-tokuş sırasında bir istihbarat ajanının ağlaması sizi şaşırtıyor. Soğukkanlılıkla cinayet işleyen ve ölüm emri veren bir ajanın ağlaması nasıl bir duygu karmaşası içerisinde yaşadıklarını size gösteriyor. Film ajanların psikolojisini üzerine bina edilmiş. Bunu her sahnede görebiliyorsunuz.

Filmin, Mesafeli ve soğuk tavrı İzleyenlerin alışkanlıklarını değiştirmelerine yol açıyor. Onlarca karakter, aralarında ki aleni ve gizli ilişkiler, sıralamayı kaybettiğiniz karmaşık kurgu ve adrenalinden yoksun sahneleri ile film sizi sadece kulak misafiri seviyesinde tutup olayları gözlemlemenizi ve koltuğunuzda sizin yorum yapmanıza sebep oluyor. En sonunda bu karmaşık kurgu büyük bir ustalıkla birbirine bağlanıyor ve siz büyük bir zevk içerisinde Smiley’in köstebeği yakalamasını seyrediyorsunuz

Sakinliği ve değişmeyen yüzü ile Smiley’in, kurumdaki çürük elmaları bulması ve tekrar eski konumuna daha güçlü bir şekilde gelmesi sizi mutlu eder mi bilemem? Gary Oldman, Zeki, çekinik, renk vermeyen ve kapalı bir karakter olan George Smiley’i o kadar ölçülü bir oyunla dramatize ediyor ve bu tür filmlerde kendini öne çıkartan karakterlerin yanında o kadar güzel saklıyor ki, diğer oyuncuların da film içerisinde kaybolmamasına ve karakterlerine gereken önemi kazandırabilmelerine imkân sağlıyor. Beni şaşırtan eski koltuğuna oturduğu sırada onu sürekli aldatan ve terk eden eşinin tekrardan eve gelmesi karşısında Smiley’in sevinmesi ve ona bir şey demeyip sahiplenmesi oldu. Bizim yapamayacağımız bir şey. Zannediyorum bu ajanlar kendi işleri ile alakalı konularda hepsi filmde anlatıldığı gibi davransa da özel işlerinde farklı davranırlar gibi geliyor. Ben Smiley’in yerinde olsam beni terk eden eşime o şekilde davranmazdım. Bu konuda yalnız olduğumu da düşünmüyorum.

MİT, KCK ve YARGI’NIN tartışıldığı şu zaman da istihbarat dünyasının nasıl çalıştığını, ajanların psikolojisini öğrenmeniz adına ve onlar için önemli olanların sıralamasını bilmeniz için seyretmeniz gereken bir film. Suriyeli subayın, MİT ajanı tarafından Suriye’ye geri verilmesindeki rahatlığı daha iyi anlıyorsunuz. Dışa karşı her türlü entrika ve dalaverenin çevrildiği istihbarat dünyasında içteki çekişmeleri ve yozlaşmayı da gözler önüne seriyor. Bu yozlaşmanın en bariz ve somut örneği olan “köstebekler”i size anlatan bu film bugüne kadar ki en başarılı casusluk filmlerinden biri sayılıyor. İlk paragrafta söylediğim gibi bu tarz filmlerden hoşlananlar için mutlaka seyredilmesi gereken bir film.

M.METİN BAYRAM
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zeytinburnuhaber.org sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
bahis siteleri spor bahisleri yüksek oranlar banko iddaa tahminleri