SEYİTNİZAM KONAKLARI
ELİT YAPI

Haftanın Kitabı-CAN BOĞAZDAN ÇIKAR

05.05.2012 - 16:26, Güncelleme: 05.05.2012 - 16:26
 

Haftanın Kitabı-CAN BOĞAZDAN ÇIKAR

Zeytinburnu Haber Yazarı Mehmet Bayram Haftanın Kitabını belirledi. İşte Haftanın Kitabı

Kitap Adı ;Can Boğazdan Çıkar –Kan Gruplarına Göre Beslenme Yazar Adı ;Mehmet Ali Bulut Yayın Evi ;Hayat Yayınlar Günümüz insanı, eğer hastalık sebep ise en çok beyin kanaması, kalp krizi ve kanserden vefat ediyor. Beyin kanamasından vefat edemeyenleri de felç bekliyor. Tabi bunlara öldürmese de süründüren tansiyon ve şekeri de ekleyeceksiniz. Ben her zaman dostlarımla sohbet ederken tüm bu hastalıkların “yanlış beslenme” den kaynaklandığını söylüyordum ama soyut kalıyordum. Mehmet Ali Bey benim soyut ifadelerimi somutlaştırmış ve sağlıklı beslenme adına çok güzel bir kitap yazmış. Raflarda sağlıklı beslenme adına birçok kitap mevcut. Dukan Diyeti, Karatay Diyeti bunların en meşhuru. Dukan Diyeti şu an ciddi bir şekilde doğruluğu tartışılıyor ve yazarı sorgulanıyor. Ben size bu iki kitaptan ziyade “Can Boğazdan Çıkar”dan sonra Dr. Aidin Salih’in “Gerçek Tıp” kitabını bulursanız alıp okumanızı tavsiye ederim. Nasıl beslenmemiz gerekir ve hastalanmamak için ne yapmalıyız bu kitabı okuyunca anlayacaksınız. Biz de adet haline gelen ve tartışılmaz bir şekilde doğru kabul edilen yeme alışkanlıklarımızın ne kadar yanlış ve bizim için zararlı olduğunu kitabı okuyarak anlıyorsunuz. Amaç zayıflama değil sağlıklı ve dengeli beslenme ile hastalıklara yakalanmama. Kitaptan aktaracağım bilgiler ile sizi baş başa bırakıyorum. İnsan boyu normal ölçüleri 1,60–1,95 arasıdır. Bu rakamların altı ve üstü anormal sayılır. Kilo olarak da boyun bir metreden sonraki rakamının +,- 10 üzeri olmalıdır. Yani 1,75 cm boyundaki bir adamın kilosu 65 -85 arasında olmalıdır.86 kg olursa o kişi hasta demektir. Sağlıklı bir insanın ortalama ömrü 120 yıldır. İnsanların % 80’i “beslenme” esaslı yiyip içmeyi terk edip ”haz” esaslı bir yiyip içme yöntemi elde ettiği için hasta olmaktadırlar. Günümüz insanı daha çok “yiyeceğe” sahip olduğu halde daha az “besin” alıyor.”Yiyecekler” artık insanın bizatihi tuzağı haline gelmiş olduğundan hastalanmaktadır. Bu yönü ile “Hastalık” bir tercihtir. Hiçbir organımız dinlenmek üzere tasarlanmamıştır. Kalbimiz, beynimiz, akciğerlerimiz bir saniye durmayı akıllarına getirmezler. Modern tıp bademcik, apandisit, safra kesesi ve dalak gibi vücut sistemimizi regüle eden bu organlarımızın vücutta ne gibi fonksiyonları olduğunu hesaba katmadan, gereksiz görüp bunları vücudumuzdan tasfiye ederler. Vücudumuzun düşmanları; Bakteriler; en ağır ve zor şartlarda dahi varlıklarını devam ettiren, saldırı ve imha kabiliyetleri yüksek ve gelişkin olan, savunma yetenekleri mükemmel ve ürettiğimiz ilaçlara karşı bünyelerini yenileyebilen yapılardır. Virüsler; yaşamaları için bitki, hayvan ve insan hücrelerine ustaca sızıp, işgal eden ve oraları birer virüs üretim fabrikası haline getiren yapılardır. Hastalanmamızın temelinde çok ve karışık yemek yer alıyor. Hepimiz beslenmemizin ana gayesine, yani alınan gıdanın vücut için faydalı veya zararlı olup olmadığına bakmadan ağızda bıraktığı geçici lezzet ve hazza kapılarak yiyip içiyoruz. Hz.Davut(a.s),”Bir gün gelir insanın yedikleri kendisine tuzak olur.” der. Bir atasözümüz de “Çok yeme ağacı diken adam, hastalık meyvesi toplar.”.Başka bir hadis de,”Her hastalığın temelinde tokluk vardır.” diye buyurur. Şimdi bu nasıl oluyor; Bin insanın günlük ihtiyacı kendi yumruğunun hacmi kadardır. Bu da 250 gr yapar. Kol gücü ile çalışan için bu 500 gr’dır ki 24 saat için yetebilecek bir miktardır ama buna uyan yoktur. Günde üç öğün tıka basa yiyen bir insan 1 tonluk araca günde üç defa 3 ton yükleyip dik rampa çıkartan birine benzer. Vücut ihtiyacından fazla gıda alınca bunu depolar. Tüm depolar dolunca karaciğer kandaki tüm zararlı atıkları vücuda salar. Atıklar kanla dolaşır ve kan ağırlaşır. Dolaşım yavaşladığından, atıklar damarlarda ufak ufak birikmeye başlar ve zamanla tıkanır. Bu sefer daralmalardan dolayı kan vücuda alınan yeni besinleri taşımada zorlanır ve hücrelere yeterli besin götüremez. Organlarda ki hücreler acıkmaya başlar ve beyne mesaj gönderir. Beyin iştahı arttırır, yeniden yeme isteğini ihtiyacımız olmadığı halde uyandırır. Böylelikle önceki alınan besinlerin hazmı tamamlanmadan ikinci öğünü yeriz. Bu durum kanı daha da ağırlaştırır, damarlar daha da daralır. Bu kısır döngü sonunda insan habire yiyen ama sürekli açlık hissi duyan bir obur haline gelir. Kan aşırı derecede ağırlaştığından tansiyon yükselir. Kılcal damarlarda çatlamalar meydana gelir. Bu baş bölgesinde olursa beyin kanamasına bağlı ölüm veya felç oluşur. Tüm bunlara sebep fazla yemektir. Tansiyon çıkmış, kolesterolü arttırmış ve vücudun bu temposuna yetişemeyen pankreas, şeker probleminin kapıda olduğunun işaretlerini vermektedir. İbni Sina;”Hastalık, bir önceki yediğini sindirmeden ikinci yemeği yemektir.” der. Bugün iki büyük derdimiz var. 1.Sık yemek, İnsanımız maalesef günün nerde ise tamamını sürekli bir şeyler çiğneyerek geçiriyor. Bu durum midenin sürekli çalışmasını faydasız olmasını sağlıyor. Bunu şu şekilde açıklayalım. Kuru fasulye yapıyorsunuz, yarım saat sonra içine nohut atıyorsunuz, bir yarım saat sonra içine et atıyorsunuz, sonra soğan falan. O yemek ne olur, süre ne kadar uzar ve sonuçta ilk attığınız kuru fasulye neye döner? 2.Karışık yemek; Gıdalar tekil olarak alındıklarında insana ciddi fayda sağlarken başka bir gıda ile alındığında faydadan çok zarar vermektedir. Süt, yoğurt ve et tek başına çok faydalıdır. Fakat bu ürünler karışık yenince ciddi endikasyonlar doğurabilir. İbni Sina karbonhidrat ve protein ürünleri arasına 8 saat süre koymamızı ister. Yani ona göre et ve ekmek bir arada yenmemelidir. Bizim adetlerimize göre ne kadar ters değil mi? Tevrat da et ve sütün birlikte yenmesi haram kılınmıştır. Karbonhidratlar 45 dk–1,5 saat arasında, proteinler 1,5–2 saat arasında hazmedilir. İkisi beraber yendiğinde mide proteini esas alır ve en uzun hazım programını devreye sokar. Eti hazmederken karbonhidrat mayalanır ve şekere dönüşür. Bu durum sürekli hale gelirse pankreasın sistematiği bozulur. Misallendirirsek, çamaşır makinesine ağır kirli, beyaz ve tülü bir arada atmanız gibi. Makine ağır kirliyi esas alacak ve bu durum beyazların daha da kirlenmesine, tüllerinde kullanılmaz hale gelmesine sebep olacaktır. Karışık yenilen yemekler de bu şekilde midede hazma uğrar ve etkisizleşir. Sadece bununla da sınırlı değil, oluşan asitli kan vücutta dolaşırken, göz retinasında hassas sinir uçlarını yakarak katarakta, böbreklerdeki süzme panellerini yakarak kireçlenmeye ve böbrek taşlarının oluşmasına, safra kesesinde balçık ve taş oluşumuna sebebiyet verecektir. Sonrasında vücut salgı bezleri üzerinde ciddi tahribatlara yol açacaktır. Elimde olsa size burada tüm kitabı anlatmak isterim. Fakat yer müsait değil. Yazar sonrasında yeme ve içmede sıra nasıl olmalı ve kan gruplarına göre neleri yemeliyiz onu anlatıyor. Rh + , - değerleri ile birlikte on iki farklı kan grubu ve sekiz farklı yemek şekli var ve mutlaka okumanız gereken bir kitap. Kitabın sonunda kapsamlı bir şekilde kan grubumuz ve mizacımız için zararlı ve yararlı olan yiyeceklerin listesi mevcuttur. Kitaptan kısa notları size sunarak geri kalanı kitaba havale ediyorum. —En az 16 kez çiğnenmemiş bir lokma hemen hemen hiç çiğnenmemiş gibidir. “Budha” en az 45–60 kez çiğnenmesini tavsiye eder. —Çok iyi çiğnenmemiş ve beyaz undan yapılmış bir ekmek 0 kam grupları için, iyi çiğnenmemiş bir et de A kan grupları için bela olur. —Büyük abdestinizi yapmadan asla bir sonraki öğünü yemeyin. —Ayda bir, bir tutam papatya ile bir tutam ısırganı 800 gram sıcak su ile çay gibi demleyin ve içine 100 gr zeytinyağı ilavesi ile için. Doğal lavman yapmış olacaksınız. —yemek yedikten en az 2–2,5 saat sonra su için. Neyi, nasıl ve hangi sıra yiyeceksiniz size kitap anlatıyor zaten. —Bir kutu kola da 35 kesme şeker miktarında tatlandırıcı vardır ve sık tüketilmesi pankreasın bozulmasına ve insülin üretememesine sebep olur. —En az iki günde bir, ekmeğin türünü değiştirmek, hazım açısından oldukça faydalıdır. İki gün buğday ekmeği yemişsek, üçüncü gün yulaf veya çavdardan yapılmış ekmek yenmelidir. —Saat 21.00’dan sonra sindirim sistemi durur, daha doğrusu sindirim için gerekli enzimler salgılanmaz. Size özetini sunduğum diğer kitaplar ve bundan sonrasında anlatacaklarım da okuduğunuzda belki hayatınıza bir şeyler katacak fakat bu kitap size hayatınızı tekrardan kazanmanızı sağlıyor. Yol yakınken önleminizi almanızı, en azından Paul Auster’in “Kış Günlüğü”nde anlattığı, sevilebilir bir şekilde ölme isteğinizin yerine gelmesine sebep olacaktır. Tabii ki takdir gene Rabbimizin. M.Metin Bayram
Zeytinburnu Haber Yazarı Mehmet Bayram Haftanın Kitabını belirledi. İşte Haftanın Kitabı
Kitap Adı ;Can Boğazdan Çıkar –Kan Gruplarına Göre Beslenme

Yazar Adı ;Mehmet Ali Bulut

Yayın Evi ;Hayat Yayınlar

Günümüz insanı, eğer hastalık sebep ise en çok beyin kanaması, kalp krizi ve kanserden vefat ediyor. Beyin kanamasından vefat edemeyenleri de felç bekliyor. Tabi bunlara öldürmese de süründüren tansiyon ve şekeri de ekleyeceksiniz. Ben her zaman dostlarımla sohbet ederken tüm bu hastalıkların “yanlış beslenme” den kaynaklandığını söylüyordum ama soyut kalıyordum. Mehmet Ali Bey benim soyut ifadelerimi somutlaştırmış ve sağlıklı beslenme adına çok güzel bir kitap yazmış. Raflarda sağlıklı beslenme adına birçok kitap mevcut. Dukan Diyeti, Karatay Diyeti bunların en meşhuru. Dukan Diyeti şu an ciddi bir şekilde doğruluğu tartışılıyor ve yazarı sorgulanıyor. Ben size bu iki kitaptan ziyade “Can Boğazdan Çıkar”dan sonra Dr. Aidin Salih’in “Gerçek Tıp” kitabını bulursanız alıp okumanızı tavsiye ederim.

Nasıl beslenmemiz gerekir ve hastalanmamak için ne yapmalıyız bu kitabı okuyunca anlayacaksınız. Biz de adet haline gelen ve tartışılmaz bir şekilde doğru kabul edilen yeme alışkanlıklarımızın ne kadar yanlış ve bizim için zararlı olduğunu kitabı okuyarak anlıyorsunuz. Amaç zayıflama değil sağlıklı ve dengeli beslenme ile hastalıklara yakalanmama. Kitaptan aktaracağım bilgiler ile sizi baş başa bırakıyorum.

İnsan boyu normal ölçüleri 1,60–1,95 arasıdır. Bu rakamların altı ve üstü anormal sayılır. Kilo olarak da boyun bir metreden sonraki rakamının +,- 10 üzeri olmalıdır. Yani 1,75 cm boyundaki bir adamın kilosu 65 -85 arasında olmalıdır.86 kg olursa o kişi hasta demektir. Sağlıklı bir insanın ortalama ömrü 120 yıldır. İnsanların % 80’i “beslenme” esaslı yiyip içmeyi terk edip ”haz” esaslı bir yiyip içme yöntemi elde ettiği için hasta olmaktadırlar. Günümüz insanı daha çok “yiyeceğe” sahip olduğu halde daha az “besin” alıyor.”Yiyecekler” artık insanın bizatihi tuzağı haline gelmiş olduğundan hastalanmaktadır. Bu yönü ile “Hastalık” bir tercihtir.

Hiçbir organımız dinlenmek üzere tasarlanmamıştır. Kalbimiz, beynimiz, akciğerlerimiz bir saniye durmayı akıllarına getirmezler. Modern tıp bademcik, apandisit, safra kesesi ve dalak gibi vücut sistemimizi regüle eden bu organlarımızın vücutta ne gibi fonksiyonları olduğunu hesaba katmadan, gereksiz görüp bunları vücudumuzdan tasfiye ederler. Vücudumuzun düşmanları;

Bakteriler; en ağır ve zor şartlarda dahi varlıklarını devam ettiren, saldırı ve imha kabiliyetleri yüksek ve gelişkin olan, savunma yetenekleri mükemmel ve ürettiğimiz ilaçlara karşı bünyelerini yenileyebilen yapılardır. Virüsler; yaşamaları için bitki, hayvan ve insan hücrelerine ustaca sızıp, işgal eden ve oraları birer virüs üretim fabrikası haline getiren yapılardır.

Hastalanmamızın temelinde çok ve karışık yemek yer alıyor. Hepimiz beslenmemizin ana gayesine, yani alınan gıdanın vücut için faydalı veya zararlı olup olmadığına bakmadan ağızda bıraktığı geçici lezzet ve hazza kapılarak yiyip içiyoruz. Hz.Davut(a.s),”Bir gün gelir insanın yedikleri kendisine tuzak olur.” der. Bir atasözümüz de “Çok yeme ağacı diken adam, hastalık meyvesi toplar.”.Başka bir hadis de,”Her hastalığın temelinde tokluk vardır.” diye buyurur. Şimdi bu nasıl oluyor;

Bin insanın günlük ihtiyacı kendi yumruğunun hacmi kadardır. Bu da 250 gr yapar. Kol gücü ile çalışan için bu 500 gr’dır ki 24 saat için yetebilecek bir miktardır ama buna uyan yoktur. Günde üç öğün tıka basa yiyen bir insan 1 tonluk araca günde üç defa 3 ton yükleyip dik rampa çıkartan birine benzer. Vücut ihtiyacından fazla gıda alınca bunu depolar. Tüm depolar dolunca karaciğer kandaki tüm zararlı atıkları vücuda salar. Atıklar kanla dolaşır ve kan ağırlaşır. Dolaşım yavaşladığından, atıklar damarlarda ufak ufak birikmeye başlar ve zamanla tıkanır. Bu sefer daralmalardan dolayı kan vücuda alınan yeni besinleri taşımada zorlanır ve hücrelere yeterli besin götüremez. Organlarda ki hücreler acıkmaya başlar ve beyne mesaj gönderir. Beyin iştahı arttırır, yeniden yeme isteğini ihtiyacımız olmadığı halde uyandırır. Böylelikle önceki alınan besinlerin hazmı tamamlanmadan ikinci öğünü yeriz. Bu durum kanı daha da ağırlaştırır, damarlar daha da daralır. Bu kısır döngü sonunda insan habire yiyen ama sürekli açlık hissi duyan bir obur haline gelir. Kan aşırı derecede ağırlaştığından tansiyon yükselir.

Kılcal damarlarda çatlamalar meydana gelir. Bu baş bölgesinde olursa beyin kanamasına bağlı ölüm veya felç oluşur. Tüm bunlara sebep fazla yemektir. Tansiyon çıkmış, kolesterolü arttırmış ve vücudun bu temposuna yetişemeyen pankreas, şeker probleminin kapıda olduğunun işaretlerini vermektedir.

İbni Sina;”Hastalık, bir önceki yediğini sindirmeden ikinci yemeği yemektir.” der. Bugün iki büyük derdimiz var.

1.Sık yemek, İnsanımız maalesef günün nerde ise tamamını sürekli bir şeyler çiğneyerek geçiriyor. Bu durum midenin sürekli çalışmasını faydasız olmasını sağlıyor. Bunu şu şekilde açıklayalım. Kuru fasulye yapıyorsunuz, yarım saat sonra içine nohut atıyorsunuz, bir yarım saat sonra içine et atıyorsunuz, sonra soğan falan. O yemek ne olur, süre ne kadar uzar ve sonuçta ilk attığınız kuru fasulye neye döner?

2.Karışık yemek; Gıdalar tekil olarak alındıklarında insana ciddi fayda sağlarken başka bir gıda ile alındığında faydadan çok zarar vermektedir. Süt, yoğurt ve et tek başına çok faydalıdır. Fakat bu ürünler karışık yenince ciddi endikasyonlar doğurabilir. İbni Sina karbonhidrat ve protein ürünleri arasına 8 saat süre koymamızı ister. Yani ona göre et ve ekmek bir arada yenmemelidir. Bizim adetlerimize göre ne kadar ters değil mi? Tevrat da et ve sütün birlikte yenmesi haram kılınmıştır. Karbonhidratlar 45 dk–1,5 saat arasında, proteinler 1,5–2 saat arasında hazmedilir. İkisi beraber yendiğinde mide proteini esas alır ve en uzun hazım programını devreye sokar. Eti hazmederken karbonhidrat mayalanır ve şekere dönüşür. Bu durum sürekli hale gelirse pankreasın sistematiği bozulur. Misallendirirsek, çamaşır makinesine ağır kirli, beyaz ve tülü bir arada atmanız gibi. Makine ağır kirliyi esas alacak ve bu durum beyazların daha da kirlenmesine, tüllerinde kullanılmaz hale gelmesine sebep olacaktır. Karışık yenilen yemekler de bu şekilde midede hazma uğrar ve etkisizleşir.

Sadece bununla da sınırlı değil, oluşan asitli kan vücutta dolaşırken, göz retinasında hassas sinir uçlarını yakarak katarakta, böbreklerdeki süzme panellerini yakarak kireçlenmeye ve böbrek taşlarının oluşmasına, safra kesesinde balçık ve taş oluşumuna sebebiyet verecektir. Sonrasında vücut salgı bezleri üzerinde ciddi tahribatlara yol açacaktır.

Elimde olsa size burada tüm kitabı anlatmak isterim. Fakat yer müsait değil. Yazar sonrasında yeme ve içmede sıra nasıl olmalı ve kan gruplarına göre neleri yemeliyiz onu anlatıyor. Rh + , - değerleri ile birlikte on iki farklı kan grubu ve sekiz farklı yemek şekli var ve mutlaka okumanız gereken bir kitap. Kitabın sonunda kapsamlı bir şekilde kan grubumuz ve mizacımız için zararlı ve yararlı olan yiyeceklerin listesi mevcuttur. Kitaptan kısa notları size sunarak geri kalanı kitaba havale ediyorum.

—En az 16 kez çiğnenmemiş bir lokma hemen hemen hiç çiğnenmemiş gibidir. “Budha” en az 45–60 kez çiğnenmesini tavsiye eder.

—Çok iyi çiğnenmemiş ve beyaz undan yapılmış bir ekmek 0 kam grupları için, iyi çiğnenmemiş bir et de A kan grupları için bela olur.

—Büyük abdestinizi yapmadan asla bir sonraki öğünü yemeyin.

—Ayda bir, bir tutam papatya ile bir tutam ısırganı 800 gram sıcak su ile çay gibi demleyin ve içine 100 gr zeytinyağı ilavesi ile için. Doğal lavman yapmış olacaksınız.

—yemek yedikten en az 2–2,5 saat sonra su için. Neyi, nasıl ve hangi sıra yiyeceksiniz size kitap anlatıyor zaten.

—Bir kutu kola da 35 kesme şeker miktarında tatlandırıcı vardır ve sık tüketilmesi pankreasın bozulmasına ve insülin üretememesine sebep olur.

—En az iki günde bir, ekmeğin türünü değiştirmek, hazım açısından oldukça faydalıdır. İki gün buğday ekmeği yemişsek, üçüncü gün yulaf veya çavdardan yapılmış ekmek yenmelidir.

—Saat 21.00’dan sonra sindirim sistemi durur, daha doğrusu sindirim için gerekli enzimler salgılanmaz.

Size özetini sunduğum diğer kitaplar ve bundan sonrasında anlatacaklarım da okuduğunuzda belki hayatınıza bir şeyler katacak fakat bu kitap size hayatınızı tekrardan kazanmanızı sağlıyor. Yol yakınken önleminizi almanızı, en azından Paul Auster’in “Kış Günlüğü”nde anlattığı, sevilebilir bir şekilde ölme isteğinizin yerine gelmesine sebep olacaktır. Tabii ki takdir gene Rabbimizin.

M.Metin Bayram
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zeytinburnuhaber.org sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
bahis siteleri spor bahisleri yüksek oranlar banko iddaa tahminleri