Haftanın Filmi-ÖBÜR DÜNYADAN-UYANIŞ
05.05.2012 - 16:19, Güncelleme:
05.05.2012 - 16:19
Haftanın Filmi-ÖBÜR DÜNYADAN-UYANIŞ
Zeytinburnu Haber Yazarı Mehmet Bayram sizler için haftanın filmini seçmeye devam ediyor. Bu haftanın filmi Öbür Dünyadan Uyanış
AWAKENING-ÖBÜR DÜNYADAN-UYANIŞ Yapım: 2011 - ABD Tür: Korku ,gerilim,dram Yönetmen: Nick Murphy, Oyuncular: Rebecca Hall, Dominic West, Anastasia Hille, Nicolas Amer, daniel ray , Imelda Staunton, Knighten Richman, John Shrapnel, Ian Hanmore, Senaryo: Stephen Volk, Nick Murphy, Yapımcı: Jenny Borgars Siyahlı kadını seyredenler için belki çok bir şey ifade etmeyecek ama aynı kategoride değişik bir versiyonu diyebileceğimiz öbür dünya’dan sizi sıkmayacak, meraklandıracak ve aşırı olmamak kaydı ile size korku hissini tattıracak bir film. Yani benim hoşlandığım gerilim, korku türü. Kan yok, cinayet yok, işkence yok ama merakla karışık gizem ve gerçeğe ulaşırken hissettiğiniz korku. 1921 yılı Londra’sındayız.1.Dünya savaşının yaşattığı acılar ve kayıplarla Ülke çok büyük yara almış ve insanlar kayıplarını arama adına doğaüstü güçlere inanma eğilimi içindeyken, Florence Cathcart bu işi yapanların sahtekâr ve şarlatan olduğunu söyleyip oyunlarını bozmaya çalışmaktadır. Bu konuda birçok kitap yazmış ve herkes tarafından hayalet avcısı olarak tanınan ünlü birisidir. Film de böyle bir ruh çağırma seansı ile başlıyor. F.Cathcart da seansa katılan kişilerden birisidir ve seansın tam ortasında siz ruhun gelmesini beklerken oyunu bozup herkesi polise yakalatması ile şaşırıyor ve merak ile filme giriş yapıyorsunuz. İçerisinde hayalet, korku ve gizem barındıran bu tür filmler için Londra’nın sisli, kapalı ve yağmurlu havası da çok müsait. Birbirlerini tamamlıyorlar.”Siyahlı Kadın”da da aynı hava vardı. Sonuç; güneşli ve ışıl ışıl bir havada hayalet ve korku filmi çekilmez. Daha sonra evine gelen, Cumbria’da ki Rookford adlı erkek hazırlık okulunda tarih dersine giren Robert Mallory, okulda öğrencilerin, hademelerin hayalet gördüğünden bahsediyor. Yazdığı kitapları beğenmediğini fakat bu konuda kendisine yardım etmesini istiyor. Okul olmadan önce orasının bir konak olduğunu ve bir çocuğun öldürüldüğünü fakat ailenin ünlü olmasından dolayı olayın örtbas edildiğini ve katilin de bulunamadığını söylüyor. Walter Portman adlı bir öğrencinin de öldüğünü ve ölmeden önce korkudan titreyerek müdürün yanına gidip, öldürülen çocuğun hayaletini gördüğünü söylüyor. Daha sonra kendisine inanmayan F.Cathcart’a öldürülen çocuğun hayaletinin de çekildiği resimleri gösteriyor. Öncesinde gitmemeye karar veren. F.Cathcart sonrasında kabul ediyor ve Bay Mallory ile okula gidiyor. Okulda kendisine yardımcı olacak hizmetli Bayan Hill(Maud) hayaletlere inanmadığını söylüyor fakat filmin sonunda oynadığı önemli rolü öğrenince şaşırıyorsunuz. Aslında F.Cathcart’da ölümden sonraki hayata inanmayan birisidir. Dolayısı ile hayaletlere de inanmıyor ve bu işi yapanların şarlatan olduğunu söylüyor. Okulu geziyor ve çalışanlar ile tanışıyor. Yemekhaneyi gezerken bir öğrencinin dışlandığını görüyor. Sınıfa giriyor ve hayaleti gördüğünü söyleyen öğrenciler ile konuşuyor. Sonrasında hayaletin görüldüğü sınıfa ekipmanlarını kuruyor. Ona göre hayalet yok ve bunu yapan biri var, mutlaka iz bırakacaktır. Herkes uyurken o gece okulu geziyor. Gezdiği bir odadaki delikten diğer odaya bakarken Bay Mallory’i, bacağındaki savaş yarasını temizlerken görüyor. Bu arada merdivenlerde çizilmiş resimler görüyor. Ekipmanlarını koyduğu odaya girdiğinde, odaya girildiğini fark ediyor. O etrafa bakarken biri odadan hızla dışarı çıkıyor. Onu takip ediyor ve girdiği odada bulamıyor. Sonrasında okulun maketini incelerken hayalet arkasından yaklaşıyor ve birden kayboluyor. Sahneler sizi korkudan koltuğunuza yapıştıracak veya gözlerinizi kapattıracak şekilde çekilmemiş. Gerilim ve korkuyu, heyecan ve merak ile birlikte seyrediyorsunuz fakat öyle kendinizden geçmiyorsunuz. Siyahlı Kadın’ı seyrettiğinizde de aynı duyguları yaşayacaksınız. Korku filmleri, zombiler falan normalde benim hoşuma gitmez ve çok nadir seyrederim. Fakat bu tür filmler korkuyla birlikte merakınızı da arttırıyor ve size ne olacak acaba diye seyrettiriyorsa ben beğeniyorum. Aşırı korku veren ve siz de sürekli kalp çarpıntısı oluşturan filmleri sevmiyorum. Testere serisini hiç seyretmedim ve seyretmem de. Hatta nasıl seyrediyorlar diye kendi kendime sorup, seyredenlere de şaşkınlıkla bakmışımdır. Fakat zevk bu ve kimseyi zevklerinden dolayı da sınıflandıramaz ve yanlış yapıyorsun diyemezsiniz. Ertesi gün okulda dolaşan çocuğu ve bunu ona yapmaya zorlayan çocukları buluyor. Bu şekilde hayaletin çocukların bir oyunu olduğuna kanaat getiriyorlar. F.Cathcart tekrardan hayaletlerin yalan olduğunu ispatlamadan dolayı mutlu olması gerekirken üzülüyor ve bu durum Bay mallory’nin de dikkatini çekiyor. Okulun bahçesinde yürürken Bay Judd ile karşılaşır. Bay Judd, ona “Asıl dikkat etmeniz gereken yaşayanlardır.” der. Okulun bahçesindeki gölette, sigarasını içerken, sigara tabletini suya düşürür ve onu almak için suya elini soktuğunda sudan bir el uzanır. Önce bunun hayal olduğunu düşünür. Sonra anlayamadığı bir şekilde suya düşer ve Bay Mallory onu kurtarır. Küvette banyo yaparken hayaleti tekrar görüyor ve peşine düşüyor. Üst kata geldiğinde okulun maketinin bu sefer orada olduğunu görüyor. Makete dışarıdan baktığında daha önce boş olan maketin, bu sefer dolu olduğunu ve her odasında daha önce yaşadıklarının küçük bir kopyasının yapıldığını ve seslendirildiğini görüyor. O kadar ki kendisi de bir odasında makete bakarken ki halini ve arkasında hayalet çocuğu görüyor. Döndüğünde kapı kapanıyor ve çocuk kaçmış oluyor. Uyandığında kendisini yatakta ve maketteki oyuncak eşyaları da pencerenin kenarında buluyor. Gitmemeye ve olayı çözmeye karar veriyor. Gizli bir bölme ve oyuncak bir tavşan buluyor. Tavşan konuşmaktadır. Tüm kapıları kilitletiyor. Her yere ekipmanlarını kuruyor ve hayaletin peşine düşüyor. Herkesi tatil için evlerine gönderiyorlar Thomas Hill adlı öğrenci ailesinden dolayı gidemiyor. Onunla konuşurken kendisini üzen şeyi de öğreniyorsunuz. Delicesine sevdiği erkek arkadaşı askere gidince ona mektup yazıp evlenemeyeceğini söylüyor. Sonrasında arkadaşı asker de ölüyor ve bu olay ona çok ağır geliyor. Tek isteği onu tekrar görmek. Aslında hayaletlere inanmıyor ama gerçekte öyle bir şeyin olmasını ve onunla konuşup onu çok sevdiğini söylemek istiyor. Sonunu seyretmeniz lazım ve sizi her korku/gerilim filminde olduğu gibi burada da sürpriz bir son bekliyor. F.Cathcart’ın Thomas Hill ile olan ilişkisini öğrenince siz de hafiften şaşıracak ve böyle bir şey olabilir mi veya bu şekilde bir bağlantı kurulabilir mi diye düşüneceksiniz. Bu tarz filmlerin en büyük sıkıntısı sonunu seyirciyi şaşırtacak şekilde bitirmek ve bunda da kısmen başarılı olmuş gibi ama sizi memnun edecek mi bilmiyorum. Büyük bir sıkıntı, nefes darlığı ve kalp çarpması olmadan zevk alarak seyredeceğiniz bir film. Gerilim, korku var ama abartmamışlar. Bence de en güzelini yapmışlar. Çok abartılı korku hissi veren filmlerden ziyade bu tür filmler daha cazip gelmekte ve beğenilmekte. Gri renklerin hâkim olduğu bir film. Karakterler olsun, ortam olsun, hava şartları olsun hep gri tonlarda. Güneşi filmin sonunda görüyorsunuz. Aileniz ile seyredebilirsiniz.
M.Metin bayram
Zeytinburnu Haber Yazarı Mehmet Bayram sizler için haftanın filmini seçmeye devam ediyor. Bu haftanın filmi Öbür Dünyadan Uyanış
AWAKENING-ÖBÜR DÜNYADAN-UYANIŞ
Yapım: 2011 - ABD
Tür: Korku ,gerilim,dram
Yönetmen: Nick Murphy,
Oyuncular: Rebecca Hall, Dominic West, Anastasia Hille, Nicolas Amer, daniel ray , Imelda Staunton, Knighten Richman, John Shrapnel, Ian Hanmore,
Senaryo: Stephen Volk, Nick Murphy,
Yapımcı: Jenny Borgars
Siyahlı kadını seyredenler için belki çok bir şey ifade etmeyecek ama aynı kategoride değişik bir versiyonu diyebileceğimiz öbür dünya’dan sizi sıkmayacak, meraklandıracak ve aşırı olmamak kaydı ile size korku hissini tattıracak bir film. Yani benim hoşlandığım gerilim, korku türü. Kan yok, cinayet yok, işkence yok ama merakla karışık gizem ve gerçeğe ulaşırken hissettiğiniz korku.
1921 yılı Londra’sındayız.1.Dünya savaşının yaşattığı acılar ve kayıplarla Ülke çok büyük yara almış ve insanlar kayıplarını arama adına doğaüstü güçlere inanma eğilimi içindeyken, Florence Cathcart bu işi yapanların sahtekâr ve şarlatan olduğunu söyleyip oyunlarını bozmaya çalışmaktadır. Bu konuda birçok kitap yazmış ve herkes tarafından hayalet avcısı olarak tanınan ünlü birisidir. Film de böyle bir ruh çağırma seansı ile başlıyor. F.Cathcart da seansa katılan kişilerden birisidir ve seansın tam ortasında siz ruhun gelmesini beklerken oyunu bozup herkesi polise yakalatması ile şaşırıyor ve merak ile filme giriş yapıyorsunuz. İçerisinde hayalet, korku ve gizem barındıran bu tür filmler için Londra’nın sisli, kapalı ve yağmurlu havası da çok müsait. Birbirlerini tamamlıyorlar.”Siyahlı Kadın”da da aynı hava vardı. Sonuç; güneşli ve ışıl ışıl bir havada hayalet ve korku filmi çekilmez.
Daha sonra evine gelen, Cumbria’da ki Rookford adlı erkek hazırlık okulunda tarih dersine giren Robert Mallory, okulda öğrencilerin, hademelerin hayalet gördüğünden bahsediyor. Yazdığı kitapları beğenmediğini fakat bu konuda kendisine yardım etmesini istiyor. Okul olmadan önce orasının bir konak olduğunu ve bir çocuğun öldürüldüğünü fakat ailenin ünlü olmasından dolayı olayın örtbas edildiğini ve katilin de bulunamadığını söylüyor. Walter Portman adlı bir öğrencinin de öldüğünü ve ölmeden önce korkudan titreyerek müdürün yanına gidip, öldürülen çocuğun hayaletini gördüğünü söylüyor. Daha sonra kendisine inanmayan F.Cathcart’a öldürülen çocuğun hayaletinin de çekildiği resimleri gösteriyor. Öncesinde gitmemeye karar veren. F.Cathcart sonrasında kabul ediyor ve Bay Mallory ile okula gidiyor.
Okulda kendisine yardımcı olacak hizmetli Bayan Hill(Maud) hayaletlere inanmadığını söylüyor fakat filmin sonunda oynadığı önemli rolü öğrenince şaşırıyorsunuz. Aslında F.Cathcart’da ölümden sonraki hayata inanmayan birisidir. Dolayısı ile hayaletlere de inanmıyor ve bu işi yapanların şarlatan olduğunu söylüyor. Okulu geziyor ve çalışanlar ile tanışıyor. Yemekhaneyi gezerken bir öğrencinin dışlandığını görüyor. Sınıfa giriyor ve hayaleti gördüğünü söyleyen öğrenciler ile konuşuyor. Sonrasında hayaletin görüldüğü sınıfa ekipmanlarını kuruyor. Ona göre hayalet yok ve bunu yapan biri var, mutlaka iz bırakacaktır. Herkes uyurken o gece okulu geziyor. Gezdiği bir odadaki delikten diğer odaya bakarken Bay Mallory’i, bacağındaki savaş yarasını temizlerken görüyor. Bu arada merdivenlerde çizilmiş resimler görüyor. Ekipmanlarını koyduğu odaya girdiğinde, odaya girildiğini fark ediyor. O etrafa bakarken biri odadan hızla dışarı çıkıyor. Onu takip ediyor ve girdiği odada bulamıyor. Sonrasında okulun maketini incelerken hayalet arkasından yaklaşıyor ve birden kayboluyor.
Sahneler sizi korkudan koltuğunuza yapıştıracak veya gözlerinizi kapattıracak şekilde çekilmemiş. Gerilim ve korkuyu, heyecan ve merak ile birlikte seyrediyorsunuz fakat öyle kendinizden geçmiyorsunuz. Siyahlı Kadın’ı seyrettiğinizde de aynı duyguları yaşayacaksınız. Korku filmleri, zombiler falan normalde benim hoşuma gitmez ve çok nadir seyrederim. Fakat bu tür filmler korkuyla birlikte merakınızı da arttırıyor ve size ne olacak acaba diye seyrettiriyorsa ben beğeniyorum. Aşırı korku veren ve siz de sürekli kalp çarpıntısı oluşturan filmleri sevmiyorum. Testere serisini hiç seyretmedim ve seyretmem de. Hatta nasıl seyrediyorlar diye kendi kendime sorup, seyredenlere de şaşkınlıkla bakmışımdır. Fakat zevk bu ve kimseyi zevklerinden dolayı da sınıflandıramaz ve yanlış yapıyorsun diyemezsiniz.
Ertesi gün okulda dolaşan çocuğu ve bunu ona yapmaya zorlayan çocukları buluyor. Bu şekilde hayaletin çocukların bir oyunu olduğuna kanaat getiriyorlar. F.Cathcart tekrardan hayaletlerin yalan olduğunu ispatlamadan dolayı mutlu olması gerekirken üzülüyor ve bu durum Bay mallory’nin de dikkatini çekiyor. Okulun bahçesinde yürürken Bay Judd ile karşılaşır. Bay Judd, ona “Asıl dikkat etmeniz gereken yaşayanlardır.” der. Okulun bahçesindeki gölette, sigarasını içerken, sigara tabletini suya düşürür ve onu almak için suya elini soktuğunda sudan bir el uzanır. Önce bunun hayal olduğunu düşünür. Sonra anlayamadığı bir şekilde suya düşer ve Bay Mallory onu kurtarır. Küvette banyo yaparken hayaleti tekrar görüyor ve peşine düşüyor. Üst kata geldiğinde okulun maketinin bu sefer orada olduğunu görüyor. Makete dışarıdan baktığında daha önce boş olan maketin, bu sefer dolu olduğunu ve her odasında daha önce yaşadıklarının küçük bir kopyasının yapıldığını ve seslendirildiğini görüyor. O kadar ki kendisi de bir odasında makete bakarken ki halini ve arkasında hayalet çocuğu görüyor. Döndüğünde kapı kapanıyor ve çocuk kaçmış oluyor. Uyandığında kendisini yatakta ve maketteki oyuncak eşyaları da pencerenin kenarında buluyor.
Gitmemeye ve olayı çözmeye karar veriyor. Gizli bir bölme ve oyuncak bir tavşan buluyor. Tavşan konuşmaktadır. Tüm kapıları kilitletiyor. Her yere ekipmanlarını kuruyor ve hayaletin peşine düşüyor. Herkesi tatil için evlerine gönderiyorlar Thomas Hill adlı öğrenci ailesinden dolayı gidemiyor. Onunla konuşurken kendisini üzen şeyi de öğreniyorsunuz. Delicesine sevdiği erkek arkadaşı askere gidince ona mektup yazıp evlenemeyeceğini söylüyor. Sonrasında arkadaşı asker de ölüyor ve bu olay ona çok ağır geliyor. Tek isteği onu tekrar görmek. Aslında hayaletlere inanmıyor ama gerçekte öyle bir şeyin olmasını ve onunla konuşup onu çok sevdiğini söylemek istiyor.
Sonunu seyretmeniz lazım ve sizi her korku/gerilim filminde olduğu gibi burada da sürpriz bir son bekliyor. F.Cathcart’ın Thomas Hill ile olan ilişkisini öğrenince siz de hafiften şaşıracak ve böyle bir şey olabilir mi veya bu şekilde bir bağlantı kurulabilir mi diye düşüneceksiniz. Bu tarz filmlerin en büyük sıkıntısı sonunu seyirciyi şaşırtacak şekilde bitirmek ve bunda da kısmen başarılı olmuş gibi ama sizi memnun edecek mi bilmiyorum. Büyük bir sıkıntı, nefes darlığı ve kalp çarpması olmadan zevk alarak seyredeceğiniz bir film. Gerilim, korku var ama abartmamışlar. Bence de en güzelini yapmışlar. Çok abartılı korku hissi veren filmlerden ziyade bu tür filmler daha cazip gelmekte ve beğenilmekte. Gri renklerin hâkim olduğu bir film. Karakterler olsun, ortam olsun, hava şartları olsun hep gri tonlarda. Güneşi filmin sonunda görüyorsunuz. Aileniz ile seyredebilirsiniz. M.Metin bayram
Yapım: 2011 - ABD
Tür: Korku ,gerilim,dram
Yönetmen: Nick Murphy,
Oyuncular: Rebecca Hall, Dominic West, Anastasia Hille, Nicolas Amer, daniel ray , Imelda Staunton, Knighten Richman, John Shrapnel, Ian Hanmore,
Senaryo: Stephen Volk, Nick Murphy,
Yapımcı: Jenny Borgars
Siyahlı kadını seyredenler için belki çok bir şey ifade etmeyecek ama aynı kategoride değişik bir versiyonu diyebileceğimiz öbür dünya’dan sizi sıkmayacak, meraklandıracak ve aşırı olmamak kaydı ile size korku hissini tattıracak bir film. Yani benim hoşlandığım gerilim, korku türü. Kan yok, cinayet yok, işkence yok ama merakla karışık gizem ve gerçeğe ulaşırken hissettiğiniz korku.
1921 yılı Londra’sındayız.1.Dünya savaşının yaşattığı acılar ve kayıplarla Ülke çok büyük yara almış ve insanlar kayıplarını arama adına doğaüstü güçlere inanma eğilimi içindeyken, Florence Cathcart bu işi yapanların sahtekâr ve şarlatan olduğunu söyleyip oyunlarını bozmaya çalışmaktadır. Bu konuda birçok kitap yazmış ve herkes tarafından hayalet avcısı olarak tanınan ünlü birisidir. Film de böyle bir ruh çağırma seansı ile başlıyor. F.Cathcart da seansa katılan kişilerden birisidir ve seansın tam ortasında siz ruhun gelmesini beklerken oyunu bozup herkesi polise yakalatması ile şaşırıyor ve merak ile filme giriş yapıyorsunuz. İçerisinde hayalet, korku ve gizem barındıran bu tür filmler için Londra’nın sisli, kapalı ve yağmurlu havası da çok müsait. Birbirlerini tamamlıyorlar.”Siyahlı Kadın”da da aynı hava vardı. Sonuç; güneşli ve ışıl ışıl bir havada hayalet ve korku filmi çekilmez.
Daha sonra evine gelen, Cumbria’da ki Rookford adlı erkek hazırlık okulunda tarih dersine giren Robert Mallory, okulda öğrencilerin, hademelerin hayalet gördüğünden bahsediyor. Yazdığı kitapları beğenmediğini fakat bu konuda kendisine yardım etmesini istiyor. Okul olmadan önce orasının bir konak olduğunu ve bir çocuğun öldürüldüğünü fakat ailenin ünlü olmasından dolayı olayın örtbas edildiğini ve katilin de bulunamadığını söylüyor. Walter Portman adlı bir öğrencinin de öldüğünü ve ölmeden önce korkudan titreyerek müdürün yanına gidip, öldürülen çocuğun hayaletini gördüğünü söylüyor. Daha sonra kendisine inanmayan F.Cathcart’a öldürülen çocuğun hayaletinin de çekildiği resimleri gösteriyor. Öncesinde gitmemeye karar veren. F.Cathcart sonrasında kabul ediyor ve Bay Mallory ile okula gidiyor.
Okulda kendisine yardımcı olacak hizmetli Bayan Hill(Maud) hayaletlere inanmadığını söylüyor fakat filmin sonunda oynadığı önemli rolü öğrenince şaşırıyorsunuz. Aslında F.Cathcart’da ölümden sonraki hayata inanmayan birisidir. Dolayısı ile hayaletlere de inanmıyor ve bu işi yapanların şarlatan olduğunu söylüyor. Okulu geziyor ve çalışanlar ile tanışıyor. Yemekhaneyi gezerken bir öğrencinin dışlandığını görüyor. Sınıfa giriyor ve hayaleti gördüğünü söyleyen öğrenciler ile konuşuyor. Sonrasında hayaletin görüldüğü sınıfa ekipmanlarını kuruyor. Ona göre hayalet yok ve bunu yapan biri var, mutlaka iz bırakacaktır. Herkes uyurken o gece okulu geziyor. Gezdiği bir odadaki delikten diğer odaya bakarken Bay Mallory’i, bacağındaki savaş yarasını temizlerken görüyor. Bu arada merdivenlerde çizilmiş resimler görüyor. Ekipmanlarını koyduğu odaya girdiğinde, odaya girildiğini fark ediyor. O etrafa bakarken biri odadan hızla dışarı çıkıyor. Onu takip ediyor ve girdiği odada bulamıyor. Sonrasında okulun maketini incelerken hayalet arkasından yaklaşıyor ve birden kayboluyor.
Sahneler sizi korkudan koltuğunuza yapıştıracak veya gözlerinizi kapattıracak şekilde çekilmemiş. Gerilim ve korkuyu, heyecan ve merak ile birlikte seyrediyorsunuz fakat öyle kendinizden geçmiyorsunuz. Siyahlı Kadın’ı seyrettiğinizde de aynı duyguları yaşayacaksınız. Korku filmleri, zombiler falan normalde benim hoşuma gitmez ve çok nadir seyrederim. Fakat bu tür filmler korkuyla birlikte merakınızı da arttırıyor ve size ne olacak acaba diye seyrettiriyorsa ben beğeniyorum. Aşırı korku veren ve siz de sürekli kalp çarpıntısı oluşturan filmleri sevmiyorum. Testere serisini hiç seyretmedim ve seyretmem de. Hatta nasıl seyrediyorlar diye kendi kendime sorup, seyredenlere de şaşkınlıkla bakmışımdır. Fakat zevk bu ve kimseyi zevklerinden dolayı da sınıflandıramaz ve yanlış yapıyorsun diyemezsiniz.
Ertesi gün okulda dolaşan çocuğu ve bunu ona yapmaya zorlayan çocukları buluyor. Bu şekilde hayaletin çocukların bir oyunu olduğuna kanaat getiriyorlar. F.Cathcart tekrardan hayaletlerin yalan olduğunu ispatlamadan dolayı mutlu olması gerekirken üzülüyor ve bu durum Bay mallory’nin de dikkatini çekiyor. Okulun bahçesinde yürürken Bay Judd ile karşılaşır. Bay Judd, ona “Asıl dikkat etmeniz gereken yaşayanlardır.” der. Okulun bahçesindeki gölette, sigarasını içerken, sigara tabletini suya düşürür ve onu almak için suya elini soktuğunda sudan bir el uzanır. Önce bunun hayal olduğunu düşünür. Sonra anlayamadığı bir şekilde suya düşer ve Bay Mallory onu kurtarır. Küvette banyo yaparken hayaleti tekrar görüyor ve peşine düşüyor. Üst kata geldiğinde okulun maketinin bu sefer orada olduğunu görüyor. Makete dışarıdan baktığında daha önce boş olan maketin, bu sefer dolu olduğunu ve her odasında daha önce yaşadıklarının küçük bir kopyasının yapıldığını ve seslendirildiğini görüyor. O kadar ki kendisi de bir odasında makete bakarken ki halini ve arkasında hayalet çocuğu görüyor. Döndüğünde kapı kapanıyor ve çocuk kaçmış oluyor. Uyandığında kendisini yatakta ve maketteki oyuncak eşyaları da pencerenin kenarında buluyor.
Gitmemeye ve olayı çözmeye karar veriyor. Gizli bir bölme ve oyuncak bir tavşan buluyor. Tavşan konuşmaktadır. Tüm kapıları kilitletiyor. Her yere ekipmanlarını kuruyor ve hayaletin peşine düşüyor. Herkesi tatil için evlerine gönderiyorlar Thomas Hill adlı öğrenci ailesinden dolayı gidemiyor. Onunla konuşurken kendisini üzen şeyi de öğreniyorsunuz. Delicesine sevdiği erkek arkadaşı askere gidince ona mektup yazıp evlenemeyeceğini söylüyor. Sonrasında arkadaşı asker de ölüyor ve bu olay ona çok ağır geliyor. Tek isteği onu tekrar görmek. Aslında hayaletlere inanmıyor ama gerçekte öyle bir şeyin olmasını ve onunla konuşup onu çok sevdiğini söylemek istiyor.
Sonunu seyretmeniz lazım ve sizi her korku/gerilim filminde olduğu gibi burada da sürpriz bir son bekliyor. F.Cathcart’ın Thomas Hill ile olan ilişkisini öğrenince siz de hafiften şaşıracak ve böyle bir şey olabilir mi veya bu şekilde bir bağlantı kurulabilir mi diye düşüneceksiniz. Bu tarz filmlerin en büyük sıkıntısı sonunu seyirciyi şaşırtacak şekilde bitirmek ve bunda da kısmen başarılı olmuş gibi ama sizi memnun edecek mi bilmiyorum. Büyük bir sıkıntı, nefes darlığı ve kalp çarpması olmadan zevk alarak seyredeceğiniz bir film. Gerilim, korku var ama abartmamışlar. Bence de en güzelini yapmışlar. Çok abartılı korku hissi veren filmlerden ziyade bu tür filmler daha cazip gelmekte ve beğenilmekte. Gri renklerin hâkim olduğu bir film. Karakterler olsun, ortam olsun, hava şartları olsun hep gri tonlarda. Güneşi filmin sonunda görüyorsunuz. Aileniz ile seyredebilirsiniz. M.Metin bayram
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.