DP Zeytinburnu Eğitimi Masaya Yatırdı
GÜNDEM
10.05.2012 - 21:22, Güncelleme:
10.05.2012 - 21:22
DP Zeytinburnu Eğitimi Masaya Yatırdı
DP Zeytinburnu İlçe Örgütü’nün düzenlediği “Türkiye’nin eğitim politikası” konulu panele konuşmacı olarak katılan İstanbul Erkek Lisesi ve Vefa Lisesi Eski Müdürü, Başöğretmen Dr. Sakin Öner katıldı
BAŞÖĞRETMEN SAKİN ÖNER; EĞİTİM ÇORBAYA DÖNÜŞTÜ Hükümetin, 28 Şubat kararları sonucunda oluşan ‘kat sayı’, ‘türban’ ve ‘imam hatip bölümleri’ gibi sorunları topluma sindire sindire hayata geçirdiğini ifade eden Dr.Öner, “28 Şubat’ın eğitim alanındaki rahatsız eden hususlarını çözmüş oldular. Halbuki, bu kadar sistemle oynamak yerine doğrudan doğruya imam hatiplerin orta bölümlerini açacağız deselerdi çok daha dürüst ve yararlı bir iş yapılmış olunurdu” diye konuştu. DP MKK Üyesi Mimar Süleyman Uluocak’ın Kutlu Doğum Haftası ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na ilişkin kutlama mesajı ile başlayan panelde 4+4+4 sisteminin doğuracağı sonuçlara dikkat çeken Dr. Sakin Öner, eğitimin partiler üstü bir alan olduğunu belirterek “Dünyanın gelişmiş ülkeleri, vatandaşlarına refahı sağlamak için, eğitim sağlık, güvenlik ve adaleti öne almışlardır. Bunları siyasetten bağımsız, partiler üstü tutmuşlardır. Çünkü bunlar milletin bütünlüğünü ilgilendiren konulardır. Bunun için bu konuları küçük hesapların oyuncağı yapmamak lazımdır” dedi. Eğitimin milli bir politika olarak ele alınması gerektiğin ancak Türkiye’de oturmuş bir eğitim sisteminin olmadığını belirten Öner, “Maalesef Türkiye’de geçmişte ve günümüzde içsel ve grupsal çıkarlar ön planda tutularak eğitim üzerinde oyunlar oynanmaktadır. Türkiye’de bu güne kadar oturmuş bir eğitim sistemi meydana gelmemiştir. Her gelen hükümet eğitimin kaderi ile oynamıştır. Oturmuş batı toplumlarında belli bir sistem vardır. Hükümetler değişse bile halkın ortak kararıyla meydana getirilmiş bu sistem değişmez” diye konuştu. AB ülkelerinde en küçük yerleşim birimlerinde dahi sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu eğitim komisyonları ile eğitime yön verildiğini ve eğitimin bölgenin ihtiyaçlarına göre hazırlandığını belirten Öner, Türkiye’de ise eğitimcilerin hatta ilgili bakanın görüşleri dahi alınmadan karar alındığını dile getirdi. ‘TEPEDEN İNME’ 4+4+4 şeklinde formüle edilen yeni eğitim sistemini ‘tepeden inme’ olarak değerlendiren Öner, “Ben, eğitime 40 yılımı verdim. 4+4+4 sistemini, bakan da dahil hiçbir yetkilinin bildiği kanaatinde değilim. Şu anda Ankara’da 300 tane milli eğitim müşaviri var.Ve söylenen şu; biz daha yeni başlıyoruz çalışmaya. Yani hiçbir çalışma yapılmadan meclise yasama maddeleri getirilmiş” dedi. Zorunlu eğitimin 8 yıla çıkartılmasının sadece 28 Şubat sonrası değil, 1950 yılından sonra yapılan eğitim şuralarında da tavsiye kararı olarak ele alındığını belirten Öner, “Afrika’daki ülkelerde bile 8 yıl zorunlu eğitim yapıldığı dönemlerde biz 5 yıllık zorunlu eğitim yapıyorduk. En sonunda ancak 1998 yılında 8 yıllık zorunlu eğitime geçtik. Bugün birden kendimizi 12 yıllık zorunlu eğitimin içinde bulduk” dedi. ALT YAPISI HAZIR DEĞİL Almanya modeli olarak getirilen 4+4+4 sisteminin, alt yapı sorunlarını çözmeden hayata geçirilmesinin mümkün olamayacağını ifade eden Öner, uygulamada ortaya çıkan karmaşaya da dikkat çekerek ‘çorba’ benzetmesini yaptı.Öner, son 30 yılda uygulanan politikalara ilişkin olarak şunları söyledi; “Yapılan değişikliklerden başım döndü. Önce, ‘Klasik’ ve ‘modern’ eğitim dendi ve Hasan Celal Güzel döneminde modern eğitim olarak ‘basamaklı kur sistemi’ getirildi. 3 yılda çocuklar hiç bir şey öğrenemedi.Avni Akyol döneminde ‘kredili sistem’ getirildi. 6 yıl kadar verimli oldu sonra gündemden düşürüldü. Sonra ‘alanlı alansız’ sınıf sistemi getirildi. Süper liseler vardı 9 yılda iflas etti ve kapandı. 2005’te ‘yapılandırmacı eğitime’ geçtiler. İşin mimarı Prof. Dr. Ziya Selçuk’un da ‘öğretmenleri eğitmediğimiz için başarılı olmadı’ dediği bir sistemdi bu. ‘Çantalı çantasız’ ve ‘kesintili kesintisiz’ dönem dendi. Anadolu liseleri 4 yıl ve hazırlık artı 4 yıl olanlar var.Yani eğitim sistemimiz artık çorba gibi bir durumda devam ediyor.” OKUL ÖNCESİ MUTLAKA OLMALI 4+4+4 ile kesintisiz sistemin ortadan ikiye ayrılarak kademeli sisteme gidildiğini belirten Öner, “ Bu sistemin getirdiği somut şeyler şunlar; 4 yıl ilkokul, 4 yıl ortaokul olacak.Eski sisteme dönüldü. 4 yıllık lise eğitimi de zorunlu eğitimin içine alındı. Ayrıca 4 yıllık imam hatip okullarının açılmasına karar verildi. Bir de orta okullara Kuran-ı Kerim ve Hazreti Muhammed’in hayatı seçmeli ders olarak kondu” bilgisini verdi. Kendisinin de 2007 yılında bakanlığa görüşlerini bildiren bir rapor sunduğunu belirten Öner, “Okul öncesi artı ilk öğretim ve ortaöğretimin zorunlu olduğu 13 yıllık eğitimi teklif etmiştim. Aynı zamanda ilk öğretimin iki kademeye bölünmesini de teklif ettim ama benim gerekçelerimle şimdiki gerekçeler birbirinden farklı odu” dedi. Önemli mesafelerin kat edildiği okul öncesi eğitimin yeni sistemle birlikte ortadan kaldırıldığını belirten Öner, “Halbuki okul öncesi dünyada en kariyerli en faydalı eğitimdir çünkü öğrencinin en iyi yetiştiği dönem okul öncesi dönemdir. Ayrıca, okul öncesi eğitimde şu anda 30 bin tane öğretmen görev yapıyor.Sırada o kadar öğretmen daha var. Şimdi bunların durumu ne olacak?” diye sordu. KADEMELİ EĞİTİM PEDAGOJİK OLARAK DOĞRU İlkokulun kademeli hale getirilmesinin pedagojik açıdan doğru olduğunu ancak 1+5+3 şeklindeki formülden yana olduğunu belirten Öner, “28 Şubat sürecinde imam hatip okullarını kapatabilmek için kesintisiz hale getirdiler zorunlu eğitimi. Pedagojik olarak doğru olmadığı halde. Bu arada bazı Anadolu ve meslek okullarının orta bölümleri tasfiye edildi” dedi. 28 Şubat kararları sonucunda oluşan ‘kat sayı’, ‘türban’ ve ‘imam hatip bölümleri’ gibi sorunları hükümetin 8 yıllık süreçte sindire sindire çözdüğünü belirten Öner, “28 Şubat’ın eğitim alanındaki rahatsız eden hususlarını çözmüş oldular. Halbuki, bu kadar sistemle oynamak yerine doğrudan doğruya imam hatiplerin orta bölümlerini açacağız deselerdi çok daha dürüst ve yararlı bir iş yapılmış olunurdu. Bu kadar toplumu germeye gerek kalmaz ve hiçbir siyasi parti de buna karşı çıkmazdı” diye konuştu. KERVAN YOLDA MI DÜZELECEK? Liselerin zorunlu eğitimin içine alınması konusuna da değinen Öner, “Bakanımız Hüseyin Çelik liseleri 3 yıldan 4 yıla çıkardı. Ne yapılması gerekirdi önce kapasitenin arttırılması gerekirdi. Ama hala 50- 60 kişilik sınıf mevcutları var. Halbuki çağdaş eğitimde sınıf mevcudu 25 kişiden fazla olmamalı” dedi. Yeni sistemle birlikte 750 bin öğrencinin daha eğitim hayatına gireceğini belirten Öner, “Bu da 50 bin tane branş öğretmenine ihtiyaç var demektir. Zaten toplam 150 bin öğretmen açığı var. 300 tane okul yapılması lazım. Bu konuda da hiçbir ciddi çalışma yok” diye eleştirdi. Eğitim sisteminin “Kervan yolda düzelir” mantığı ile ele alınmaması gerektiğini ifade eden Öner, “Bütün liseleri 2013 yılında Anadolu lisesi yapacağız deniliyor. Kesinlikle inanmıyorum böyle bir şeye. Çünkü Anadolu liselerinin belli bir standardı var. Sınıf mevcutları 32’den fazla olmamalı. Ancak, bütün dünya tam gün eğitime giderken biz iki öğünlü eğitime giderek bunu bir şekilde absorbe edebiliriz belki. Bu da tamamen yanlış bir karar olur” diye ifade etti. Öner yeni sistemin mesleki eğitim konusunda da yetersiz kaldığını ifade ederek şu görüşleri dile getirdi; “1982’den bu yana yapılan eğitim şuralarının hemen hepsine katıldım. Planlanan şudur; mesleki eğitimin yüzde 65’e çıkartılması; akademik eğitimin ise yüzde 35’te kalması. Fakat bu güne kadar bu konuda ciddi bir çalışma yapılmamıştır. Ama her gelen bakan ve talim terbiye kurulu bunu ifade eder. Bu seferde bu konuda hiçbir somut madde getirilmemiştir. Getirilen tek şey imam hatiplerin orta kısımlarının açılması ve Hz. Muhammed ve Kuranı Kerim’in seçmeli ders olarak okutulması.” NİTELİKLİ VE BİLİNÇLİ İNSAN MODELİ Cumhuriyetin ilk yıllarında milli eğitimin felsefesini “iyi insan, iyi vatandaş yetiştirmek” üzerine oluşturduğunu, günümüzde ise yeni felsefe anlayışına ihtiyaç olduğunu vurgulayan Öner “O gün için ‘iyi insan yetiştirmek’ temel bir ihtiyaçtı ama bugün insanların bilinçlenmesi, yeteneklerine göre eğitim alması lazım. Onun için eğitimin ‘iyi insan iyi vatandaş’ yerine nitelikli ve bilinçli insan felsefesiyle ele alınması lazım” diye konuştu. “28 ŞUBAT’IN RÖVANŞI” Zeytinburnu İlçe Binasında düzenlenen ve DP İstanbul İl Kadın ve Gençlik Kolları Başkanları ile eski ve yeni ilçe başkanlarının da katıldığı panelde konuşan DP Genel Başkan adayı Fatih Sinan Yılmaz da hükümetin politikalarını eleştirdi. Adnan Menderes’in özgürlük anlayışından esinlendiklerini belirten Yılmaz, “DP inmesi gereken en son noktaya kadar indi. Bundan sonra havuza atladığımızda ayaklarımız yere değiyorsa artık bir sıçrayış ve şahlanış sürecinin başladığını bilmeliyiz” dedi. Hükümeti kar yapan işletmeleri satmakla eleştiren Yılmaz, halkı DP’yi sahiplenmeye çağırdı. DP Zeytinburnu İlçe Başkanı Av. Temel Yavuz Kotaloğlu ise, eğitim sisteminde yapılan değişikliği ‘28 Şubat’ın rövanşını almak’ olarak yorumladı. Kotaloğlu, “Eğer 12 yılılk eğitim gerekliyse bir dayatma olarak değil de vatandaşın ve eğitimcilerin katılımıyla olması gerekirdi. Eğitim halka sadece ben size Kuranı Kerimi veya Muhammed’in hayatını bilmeyi getiririm demekle anlatılamaz” dedi. Kotaloğlu din üzerinden siyaset yapmanın da eleştirerek, “Kimsenin inancını kimse ölçemez. İnançlara hizmet etmek elbetteki siyasetin görevi ama bunu oy kaygısıyla kullanarak ülke yönetilmez” diye konuştu. DP Zeytinburnu İlçe Eski Başkanı Harun Altınbaş, hükümetin getirdiği yeni uygulamaların “milli” olan her şeye karşı olduğunu belirtirken, DP İl Gençlik Kolları Başkanı İzzet Ş… ise, 4+4+4 sisteminin kamuoyu desteği alınmadan oluşturulduğunu ifade etti. ZEYTİNBURNUHABER.ORG-ÖZEL
DP Zeytinburnu İlçe Örgütü’nün düzenlediği “Türkiye’nin eğitim politikası” konulu panele konuşmacı olarak katılan İstanbul Erkek Lisesi ve Vefa Lisesi Eski Müdürü, Başöğretmen Dr. Sakin Öner katıldı
BAŞÖĞRETMEN SAKİN ÖNER; EĞİTİM ÇORBAYA DÖNÜŞTÜ
Hükümetin, 28 Şubat kararları sonucunda oluşan ‘kat sayı’, ‘türban’ ve ‘imam hatip bölümleri’ gibi sorunları topluma sindire sindire hayata geçirdiğini ifade eden Dr.Öner, “28 Şubat’ın eğitim alanındaki rahatsız eden hususlarını çözmüş oldular. Halbuki, bu kadar sistemle oynamak yerine doğrudan doğruya imam hatiplerin orta bölümlerini açacağız deselerdi çok daha dürüst ve yararlı bir iş yapılmış olunurdu” diye konuştu.
DP MKK Üyesi Mimar Süleyman Uluocak’ın Kutlu Doğum Haftası ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na ilişkin kutlama mesajı ile başlayan panelde 4+4+4 sisteminin doğuracağı sonuçlara dikkat çeken Dr. Sakin Öner, eğitimin partiler üstü bir alan olduğunu belirterek “Dünyanın gelişmiş ülkeleri, vatandaşlarına refahı sağlamak için, eğitim sağlık, güvenlik ve adaleti öne almışlardır. Bunları siyasetten bağımsız, partiler üstü tutmuşlardır. Çünkü bunlar milletin bütünlüğünü ilgilendiren konulardır. Bunun için bu konuları küçük hesapların oyuncağı yapmamak lazımdır” dedi.
Eğitimin milli bir politika olarak ele alınması gerektiğin ancak Türkiye’de oturmuş bir eğitim sisteminin olmadığını belirten Öner, “Maalesef Türkiye’de geçmişte ve günümüzde içsel ve grupsal çıkarlar ön planda tutularak eğitim üzerinde oyunlar oynanmaktadır. Türkiye’de bu güne kadar oturmuş bir eğitim sistemi meydana gelmemiştir. Her gelen hükümet eğitimin kaderi ile oynamıştır. Oturmuş batı toplumlarında belli bir sistem vardır. Hükümetler değişse bile halkın ortak kararıyla meydana getirilmiş bu sistem değişmez” diye konuştu.
AB ülkelerinde en küçük yerleşim birimlerinde dahi sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu eğitim komisyonları ile eğitime yön verildiğini ve eğitimin bölgenin ihtiyaçlarına göre hazırlandığını belirten Öner, Türkiye’de ise eğitimcilerin hatta ilgili bakanın görüşleri dahi alınmadan karar alındığını dile getirdi.
‘TEPEDEN İNME’
4+4+4 şeklinde formüle edilen yeni eğitim sistemini ‘tepeden inme’ olarak değerlendiren Öner, “Ben, eğitime 40 yılımı verdim. 4+4+4 sistemini, bakan da dahil hiçbir yetkilinin bildiği kanaatinde değilim. Şu anda Ankara’da 300 tane milli eğitim müşaviri var.Ve söylenen şu; biz daha yeni başlıyoruz çalışmaya. Yani hiçbir çalışma yapılmadan meclise yasama maddeleri getirilmiş” dedi.
Zorunlu eğitimin 8 yıla çıkartılmasının sadece 28 Şubat sonrası değil, 1950 yılından sonra yapılan eğitim şuralarında da tavsiye kararı olarak ele alındığını belirten Öner, “Afrika’daki ülkelerde bile 8 yıl zorunlu eğitim yapıldığı dönemlerde biz 5 yıllık zorunlu eğitim yapıyorduk. En sonunda ancak 1998 yılında 8 yıllık zorunlu eğitime geçtik. Bugün birden kendimizi 12 yıllık zorunlu eğitimin içinde bulduk” dedi.
ALT YAPISI HAZIR DEĞİL
Almanya modeli olarak getirilen 4+4+4 sisteminin, alt yapı sorunlarını çözmeden hayata geçirilmesinin mümkün olamayacağını ifade eden Öner, uygulamada ortaya çıkan karmaşaya da dikkat çekerek ‘çorba’ benzetmesini yaptı.Öner, son 30 yılda uygulanan politikalara ilişkin olarak şunları söyledi; “Yapılan değişikliklerden başım döndü. Önce, ‘Klasik’ ve ‘modern’ eğitim dendi ve Hasan Celal Güzel döneminde modern eğitim olarak ‘basamaklı kur sistemi’ getirildi. 3 yılda çocuklar hiç bir şey öğrenemedi.Avni Akyol döneminde ‘kredili sistem’ getirildi. 6 yıl kadar verimli oldu sonra gündemden düşürüldü. Sonra ‘alanlı alansız’ sınıf sistemi getirildi. Süper liseler vardı 9 yılda iflas etti ve kapandı. 2005’te ‘yapılandırmacı eğitime’ geçtiler. İşin mimarı Prof. Dr. Ziya Selçuk’un da ‘öğretmenleri eğitmediğimiz için başarılı olmadı’ dediği bir sistemdi bu. ‘Çantalı çantasız’ ve ‘kesintili kesintisiz’ dönem dendi. Anadolu liseleri 4 yıl ve hazırlık artı 4 yıl olanlar var.Yani eğitim sistemimiz artık çorba gibi bir durumda devam ediyor.”
OKUL ÖNCESİ MUTLAKA OLMALI
4+4+4 ile kesintisiz sistemin ortadan ikiye ayrılarak kademeli sisteme gidildiğini belirten Öner, “ Bu sistemin getirdiği somut şeyler şunlar; 4 yıl ilkokul, 4 yıl ortaokul olacak.Eski sisteme dönüldü. 4 yıllık lise eğitimi de zorunlu eğitimin içine alındı. Ayrıca 4 yıllık imam hatip okullarının açılmasına karar verildi. Bir de orta okullara Kuran-ı Kerim ve Hazreti Muhammed’in hayatı seçmeli ders olarak kondu” bilgisini verdi. Kendisinin de 2007 yılında bakanlığa görüşlerini bildiren bir rapor sunduğunu belirten Öner, “Okul öncesi artı ilk öğretim ve ortaöğretimin zorunlu olduğu 13 yıllık eğitimi teklif etmiştim. Aynı zamanda ilk öğretimin iki kademeye bölünmesini de teklif ettim ama benim gerekçelerimle şimdiki gerekçeler birbirinden farklı odu” dedi.
Önemli mesafelerin kat edildiği okul öncesi eğitimin yeni sistemle birlikte ortadan kaldırıldığını belirten Öner, “Halbuki okul öncesi dünyada en kariyerli en faydalı eğitimdir çünkü öğrencinin en iyi yetiştiği dönem okul öncesi dönemdir. Ayrıca, okul öncesi eğitimde şu anda 30 bin tane öğretmen görev yapıyor.Sırada o kadar öğretmen daha var. Şimdi bunların durumu ne olacak?” diye sordu.
KADEMELİ EĞİTİM PEDAGOJİK OLARAK DOĞRU
İlkokulun kademeli hale getirilmesinin pedagojik açıdan doğru olduğunu ancak 1+5+3 şeklindeki formülden yana olduğunu belirten Öner, “28 Şubat sürecinde imam hatip okullarını kapatabilmek için kesintisiz hale getirdiler zorunlu eğitimi. Pedagojik olarak doğru olmadığı halde. Bu arada bazı Anadolu ve meslek okullarının orta bölümleri tasfiye edildi” dedi.
28 Şubat kararları sonucunda oluşan ‘kat sayı’, ‘türban’ ve ‘imam hatip bölümleri’ gibi sorunları hükümetin 8 yıllık süreçte sindire sindire çözdüğünü belirten Öner, “28 Şubat’ın eğitim alanındaki rahatsız eden hususlarını çözmüş oldular. Halbuki, bu kadar sistemle oynamak yerine doğrudan doğruya imam hatiplerin orta bölümlerini açacağız deselerdi çok daha dürüst ve yararlı bir iş yapılmış olunurdu. Bu kadar toplumu germeye gerek kalmaz ve hiçbir siyasi parti de buna karşı çıkmazdı” diye konuştu.
KERVAN YOLDA MI DÜZELECEK?
Liselerin zorunlu eğitimin içine alınması konusuna da değinen Öner, “Bakanımız Hüseyin Çelik liseleri 3 yıldan 4 yıla çıkardı. Ne yapılması gerekirdi önce kapasitenin arttırılması gerekirdi. Ama hala 50- 60 kişilik sınıf mevcutları var. Halbuki çağdaş eğitimde sınıf mevcudu 25 kişiden fazla olmamalı” dedi. Yeni sistemle birlikte 750 bin öğrencinin daha eğitim hayatına gireceğini belirten Öner, “Bu da 50 bin tane branş öğretmenine ihtiyaç var demektir. Zaten toplam 150 bin öğretmen açığı var. 300 tane okul yapılması lazım. Bu konuda da hiçbir ciddi çalışma yok” diye eleştirdi.
Eğitim sisteminin “Kervan yolda düzelir” mantığı ile ele alınmaması gerektiğini ifade eden Öner, “Bütün liseleri 2013 yılında Anadolu lisesi yapacağız deniliyor. Kesinlikle inanmıyorum böyle bir şeye. Çünkü Anadolu liselerinin belli bir standardı var. Sınıf mevcutları 32’den fazla olmamalı. Ancak, bütün dünya tam gün eğitime giderken biz iki öğünlü eğitime giderek bunu bir şekilde absorbe edebiliriz belki. Bu da tamamen yanlış bir karar olur” diye ifade etti.
Öner yeni sistemin mesleki eğitim konusunda da yetersiz kaldığını ifade ederek şu görüşleri dile getirdi; “1982’den bu yana yapılan eğitim şuralarının hemen hepsine katıldım. Planlanan şudur; mesleki eğitimin yüzde 65’e çıkartılması; akademik eğitimin ise yüzde 35’te kalması. Fakat bu güne kadar bu konuda ciddi bir çalışma yapılmamıştır. Ama her gelen bakan ve talim terbiye kurulu bunu ifade eder. Bu seferde bu konuda hiçbir somut madde getirilmemiştir. Getirilen tek şey imam hatiplerin orta kısımlarının açılması ve Hz. Muhammed ve Kuranı Kerim’in seçmeli ders olarak okutulması.”
NİTELİKLİ VE BİLİNÇLİ İNSAN MODELİ
Cumhuriyetin ilk yıllarında milli eğitimin felsefesini “iyi insan, iyi vatandaş yetiştirmek” üzerine oluşturduğunu, günümüzde ise yeni felsefe anlayışına ihtiyaç olduğunu vurgulayan Öner “O gün için ‘iyi insan yetiştirmek’ temel bir ihtiyaçtı ama bugün insanların bilinçlenmesi, yeteneklerine göre eğitim alması lazım. Onun için eğitimin ‘iyi insan iyi vatandaş’ yerine nitelikli ve bilinçli insan felsefesiyle ele alınması lazım” diye konuştu.
“28 ŞUBAT’IN RÖVANŞI”
Zeytinburnu İlçe Binasında düzenlenen ve DP İstanbul İl Kadın ve Gençlik Kolları Başkanları ile eski ve yeni ilçe başkanlarının da katıldığı panelde konuşan DP Genel Başkan adayı Fatih Sinan Yılmaz da hükümetin politikalarını eleştirdi. Adnan Menderes’in özgürlük anlayışından esinlendiklerini belirten Yılmaz, “DP inmesi gereken en son noktaya kadar indi. Bundan sonra havuza atladığımızda ayaklarımız yere değiyorsa artık bir sıçrayış ve şahlanış sürecinin başladığını bilmeliyiz” dedi. Hükümeti kar yapan işletmeleri satmakla eleştiren Yılmaz, halkı DP’yi sahiplenmeye çağırdı.
DP Zeytinburnu İlçe Başkanı Av. Temel Yavuz Kotaloğlu ise, eğitim sisteminde yapılan değişikliği ‘28 Şubat’ın rövanşını almak’ olarak yorumladı. Kotaloğlu, “Eğer 12 yılılk eğitim gerekliyse bir dayatma olarak değil de vatandaşın ve eğitimcilerin katılımıyla olması gerekirdi. Eğitim halka sadece ben size Kuranı Kerimi veya Muhammed’in hayatını bilmeyi getiririm demekle anlatılamaz” dedi. Kotaloğlu din üzerinden siyaset yapmanın da eleştirerek, “Kimsenin inancını kimse ölçemez. İnançlara hizmet etmek elbetteki siyasetin görevi ama bunu oy kaygısıyla kullanarak ülke yönetilmez” diye konuştu.
DP Zeytinburnu İlçe Eski Başkanı Harun Altınbaş, hükümetin getirdiği yeni uygulamaların “milli” olan her şeye karşı olduğunu belirtirken, DP İl Gençlik Kolları Başkanı İzzet Ş… ise, 4+4+4 sisteminin kamuoyu desteği alınmadan oluşturulduğunu ifade etti.
ZEYTİNBURNUHABER.ORG-ÖZEL
Hükümetin, 28 Şubat kararları sonucunda oluşan ‘kat sayı’, ‘türban’ ve ‘imam hatip bölümleri’ gibi sorunları topluma sindire sindire hayata geçirdiğini ifade eden Dr.Öner, “28 Şubat’ın eğitim alanındaki rahatsız eden hususlarını çözmüş oldular. Halbuki, bu kadar sistemle oynamak yerine doğrudan doğruya imam hatiplerin orta bölümlerini açacağız deselerdi çok daha dürüst ve yararlı bir iş yapılmış olunurdu” diye konuştu.
DP MKK Üyesi Mimar Süleyman Uluocak’ın Kutlu Doğum Haftası ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na ilişkin kutlama mesajı ile başlayan panelde 4+4+4 sisteminin doğuracağı sonuçlara dikkat çeken Dr. Sakin Öner, eğitimin partiler üstü bir alan olduğunu belirterek “Dünyanın gelişmiş ülkeleri, vatandaşlarına refahı sağlamak için, eğitim sağlık, güvenlik ve adaleti öne almışlardır. Bunları siyasetten bağımsız, partiler üstü tutmuşlardır. Çünkü bunlar milletin bütünlüğünü ilgilendiren konulardır. Bunun için bu konuları küçük hesapların oyuncağı yapmamak lazımdır” dedi.
Eğitimin milli bir politika olarak ele alınması gerektiğin ancak Türkiye’de oturmuş bir eğitim sisteminin olmadığını belirten Öner, “Maalesef Türkiye’de geçmişte ve günümüzde içsel ve grupsal çıkarlar ön planda tutularak eğitim üzerinde oyunlar oynanmaktadır. Türkiye’de bu güne kadar oturmuş bir eğitim sistemi meydana gelmemiştir. Her gelen hükümet eğitimin kaderi ile oynamıştır. Oturmuş batı toplumlarında belli bir sistem vardır. Hükümetler değişse bile halkın ortak kararıyla meydana getirilmiş bu sistem değişmez” diye konuştu.
AB ülkelerinde en küçük yerleşim birimlerinde dahi sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu eğitim komisyonları ile eğitime yön verildiğini ve eğitimin bölgenin ihtiyaçlarına göre hazırlandığını belirten Öner, Türkiye’de ise eğitimcilerin hatta ilgili bakanın görüşleri dahi alınmadan karar alındığını dile getirdi.
‘TEPEDEN İNME’
4+4+4 şeklinde formüle edilen yeni eğitim sistemini ‘tepeden inme’ olarak değerlendiren Öner, “Ben, eğitime 40 yılımı verdim. 4+4+4 sistemini, bakan da dahil hiçbir yetkilinin bildiği kanaatinde değilim. Şu anda Ankara’da 300 tane milli eğitim müşaviri var.Ve söylenen şu; biz daha yeni başlıyoruz çalışmaya. Yani hiçbir çalışma yapılmadan meclise yasama maddeleri getirilmiş” dedi.
Zorunlu eğitimin 8 yıla çıkartılmasının sadece 28 Şubat sonrası değil, 1950 yılından sonra yapılan eğitim şuralarında da tavsiye kararı olarak ele alındığını belirten Öner, “Afrika’daki ülkelerde bile 8 yıl zorunlu eğitim yapıldığı dönemlerde biz 5 yıllık zorunlu eğitim yapıyorduk. En sonunda ancak 1998 yılında 8 yıllık zorunlu eğitime geçtik. Bugün birden kendimizi 12 yıllık zorunlu eğitimin içinde bulduk” dedi.
ALT YAPISI HAZIR DEĞİL
Almanya modeli olarak getirilen 4+4+4 sisteminin, alt yapı sorunlarını çözmeden hayata geçirilmesinin mümkün olamayacağını ifade eden Öner, uygulamada ortaya çıkan karmaşaya da dikkat çekerek ‘çorba’ benzetmesini yaptı.Öner, son 30 yılda uygulanan politikalara ilişkin olarak şunları söyledi; “Yapılan değişikliklerden başım döndü. Önce, ‘Klasik’ ve ‘modern’ eğitim dendi ve Hasan Celal Güzel döneminde modern eğitim olarak ‘basamaklı kur sistemi’ getirildi. 3 yılda çocuklar hiç bir şey öğrenemedi.Avni Akyol döneminde ‘kredili sistem’ getirildi. 6 yıl kadar verimli oldu sonra gündemden düşürüldü. Sonra ‘alanlı alansız’ sınıf sistemi getirildi. Süper liseler vardı 9 yılda iflas etti ve kapandı. 2005’te ‘yapılandırmacı eğitime’ geçtiler. İşin mimarı Prof. Dr. Ziya Selçuk’un da ‘öğretmenleri eğitmediğimiz için başarılı olmadı’ dediği bir sistemdi bu. ‘Çantalı çantasız’ ve ‘kesintili kesintisiz’ dönem dendi. Anadolu liseleri 4 yıl ve hazırlık artı 4 yıl olanlar var.Yani eğitim sistemimiz artık çorba gibi bir durumda devam ediyor.”
OKUL ÖNCESİ MUTLAKA OLMALI
4+4+4 ile kesintisiz sistemin ortadan ikiye ayrılarak kademeli sisteme gidildiğini belirten Öner, “ Bu sistemin getirdiği somut şeyler şunlar; 4 yıl ilkokul, 4 yıl ortaokul olacak.Eski sisteme dönüldü. 4 yıllık lise eğitimi de zorunlu eğitimin içine alındı. Ayrıca 4 yıllık imam hatip okullarının açılmasına karar verildi. Bir de orta okullara Kuran-ı Kerim ve Hazreti Muhammed’in hayatı seçmeli ders olarak kondu” bilgisini verdi. Kendisinin de 2007 yılında bakanlığa görüşlerini bildiren bir rapor sunduğunu belirten Öner, “Okul öncesi artı ilk öğretim ve ortaöğretimin zorunlu olduğu 13 yıllık eğitimi teklif etmiştim. Aynı zamanda ilk öğretimin iki kademeye bölünmesini de teklif ettim ama benim gerekçelerimle şimdiki gerekçeler birbirinden farklı odu” dedi.
Önemli mesafelerin kat edildiği okul öncesi eğitimin yeni sistemle birlikte ortadan kaldırıldığını belirten Öner, “Halbuki okul öncesi dünyada en kariyerli en faydalı eğitimdir çünkü öğrencinin en iyi yetiştiği dönem okul öncesi dönemdir. Ayrıca, okul öncesi eğitimde şu anda 30 bin tane öğretmen görev yapıyor.Sırada o kadar öğretmen daha var. Şimdi bunların durumu ne olacak?” diye sordu.
KADEMELİ EĞİTİM PEDAGOJİK OLARAK DOĞRU
İlkokulun kademeli hale getirilmesinin pedagojik açıdan doğru olduğunu ancak 1+5+3 şeklindeki formülden yana olduğunu belirten Öner, “28 Şubat sürecinde imam hatip okullarını kapatabilmek için kesintisiz hale getirdiler zorunlu eğitimi. Pedagojik olarak doğru olmadığı halde. Bu arada bazı Anadolu ve meslek okullarının orta bölümleri tasfiye edildi” dedi.
28 Şubat kararları sonucunda oluşan ‘kat sayı’, ‘türban’ ve ‘imam hatip bölümleri’ gibi sorunları hükümetin 8 yıllık süreçte sindire sindire çözdüğünü belirten Öner, “28 Şubat’ın eğitim alanındaki rahatsız eden hususlarını çözmüş oldular. Halbuki, bu kadar sistemle oynamak yerine doğrudan doğruya imam hatiplerin orta bölümlerini açacağız deselerdi çok daha dürüst ve yararlı bir iş yapılmış olunurdu. Bu kadar toplumu germeye gerek kalmaz ve hiçbir siyasi parti de buna karşı çıkmazdı” diye konuştu.
KERVAN YOLDA MI DÜZELECEK?
Liselerin zorunlu eğitimin içine alınması konusuna da değinen Öner, “Bakanımız Hüseyin Çelik liseleri 3 yıldan 4 yıla çıkardı. Ne yapılması gerekirdi önce kapasitenin arttırılması gerekirdi. Ama hala 50- 60 kişilik sınıf mevcutları var. Halbuki çağdaş eğitimde sınıf mevcudu 25 kişiden fazla olmamalı” dedi. Yeni sistemle birlikte 750 bin öğrencinin daha eğitim hayatına gireceğini belirten Öner, “Bu da 50 bin tane branş öğretmenine ihtiyaç var demektir. Zaten toplam 150 bin öğretmen açığı var. 300 tane okul yapılması lazım. Bu konuda da hiçbir ciddi çalışma yok” diye eleştirdi.
Eğitim sisteminin “Kervan yolda düzelir” mantığı ile ele alınmaması gerektiğini ifade eden Öner, “Bütün liseleri 2013 yılında Anadolu lisesi yapacağız deniliyor. Kesinlikle inanmıyorum böyle bir şeye. Çünkü Anadolu liselerinin belli bir standardı var. Sınıf mevcutları 32’den fazla olmamalı. Ancak, bütün dünya tam gün eğitime giderken biz iki öğünlü eğitime giderek bunu bir şekilde absorbe edebiliriz belki. Bu da tamamen yanlış bir karar olur” diye ifade etti.
Öner yeni sistemin mesleki eğitim konusunda da yetersiz kaldığını ifade ederek şu görüşleri dile getirdi; “1982’den bu yana yapılan eğitim şuralarının hemen hepsine katıldım. Planlanan şudur; mesleki eğitimin yüzde 65’e çıkartılması; akademik eğitimin ise yüzde 35’te kalması. Fakat bu güne kadar bu konuda ciddi bir çalışma yapılmamıştır. Ama her gelen bakan ve talim terbiye kurulu bunu ifade eder. Bu seferde bu konuda hiçbir somut madde getirilmemiştir. Getirilen tek şey imam hatiplerin orta kısımlarının açılması ve Hz. Muhammed ve Kuranı Kerim’in seçmeli ders olarak okutulması.”
NİTELİKLİ VE BİLİNÇLİ İNSAN MODELİ
Cumhuriyetin ilk yıllarında milli eğitimin felsefesini “iyi insan, iyi vatandaş yetiştirmek” üzerine oluşturduğunu, günümüzde ise yeni felsefe anlayışına ihtiyaç olduğunu vurgulayan Öner “O gün için ‘iyi insan yetiştirmek’ temel bir ihtiyaçtı ama bugün insanların bilinçlenmesi, yeteneklerine göre eğitim alması lazım. Onun için eğitimin ‘iyi insan iyi vatandaş’ yerine nitelikli ve bilinçli insan felsefesiyle ele alınması lazım” diye konuştu.
“28 ŞUBAT’IN RÖVANŞI”
Zeytinburnu İlçe Binasında düzenlenen ve DP İstanbul İl Kadın ve Gençlik Kolları Başkanları ile eski ve yeni ilçe başkanlarının da katıldığı panelde konuşan DP Genel Başkan adayı Fatih Sinan Yılmaz da hükümetin politikalarını eleştirdi. Adnan Menderes’in özgürlük anlayışından esinlendiklerini belirten Yılmaz, “DP inmesi gereken en son noktaya kadar indi. Bundan sonra havuza atladığımızda ayaklarımız yere değiyorsa artık bir sıçrayış ve şahlanış sürecinin başladığını bilmeliyiz” dedi. Hükümeti kar yapan işletmeleri satmakla eleştiren Yılmaz, halkı DP’yi sahiplenmeye çağırdı.
DP Zeytinburnu İlçe Başkanı Av. Temel Yavuz Kotaloğlu ise, eğitim sisteminde yapılan değişikliği ‘28 Şubat’ın rövanşını almak’ olarak yorumladı. Kotaloğlu, “Eğer 12 yılılk eğitim gerekliyse bir dayatma olarak değil de vatandaşın ve eğitimcilerin katılımıyla olması gerekirdi. Eğitim halka sadece ben size Kuranı Kerimi veya Muhammed’in hayatını bilmeyi getiririm demekle anlatılamaz” dedi. Kotaloğlu din üzerinden siyaset yapmanın da eleştirerek, “Kimsenin inancını kimse ölçemez. İnançlara hizmet etmek elbetteki siyasetin görevi ama bunu oy kaygısıyla kullanarak ülke yönetilmez” diye konuştu.
DP Zeytinburnu İlçe Eski Başkanı Harun Altınbaş, hükümetin getirdiği yeni uygulamaların “milli” olan her şeye karşı olduğunu belirtirken, DP İl Gençlik Kolları Başkanı İzzet Ş… ise, 4+4+4 sisteminin kamuoyu desteği alınmadan oluşturulduğunu ifade etti.
ZEYTİNBURNUHABER.ORG-ÖZEL
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.