Kültür Sanatın nabzı Zeytinburnu'nda atıyor

ZEYTİNBURNU’NUN EBEDÎ SÂKİNLERİ

Zeytinburnu deyince benim aklıma öncelikle Merkezefendi gelir. Camii, türbesi ve elbette bir açık hava müzesi hüviyetindeki mezarlığı ile bu havza muhteşemdir. Manevi havası olağanüstü, iklimi mübarektir. Yıllar önce ESKADER adına “Zeytinburnu’nun Ebedi Sakinleri” adıyla bir programı uzun süre burada düzenlemiş, Merkezefendi’de yatan birçok edebiyat, sanat, kültür ve medeniyet adamını yâd etmiştik. Bu isimler arasında Merkez Efendi, Tanburî Cemil, Abdülhak Şinasi Hisar, Sâmiha Ayverdi, Mükremin Halil Yinanç, İbnülemin Mahmud Kemal, Ekrem Hakkı Ayverdi gibi şahsiyetler de vardı.Salgın dolayısıyla birçok yerde faaliyetler dururken diyebilirim ki hızını kesmeyen, hatta artıran tek ilçemiz Zeytinburnu oldu. Bu coşkulu çalışma ve aralıksız süren programlar, şüphesiz kültür sanat dünyamızın dinamik kalmasını da sağladı. Bu programlardan birine Perşembe günü katıldım. Merhum hocamız Prof. Dr. Orhan Okay, vefatının 5. yılı münasebetiyle yâd edildi. “Bir Başka Hoca Olarak Prof. Dr. Orhan Okay” başlıklı panelde Prof. Dr. Abdullah Uçman, Âlim Kahraman, Bekir Sıddık Soysal ve Ömer Erdem konuşmacıydılar. Abdullah Hocanın aynı zamanda idarecilik yaptığı panelde Orhan Okay’ın bilinmeyen yönleri veya az bilinen tarafları üzerinde duruldu. Belediye Başkanı Ömer Arısoy ve edebiyatseverlerin katıldığı toplantıda Orhan Hocanın hayatı, fikirleri, eserleri ve hizmetleri anlatıldı, hatıralarına temas edildi.

BİR İNSAN-I KÂMİL İDİ

Orhan Okay’la uzun yıllar birlikte çalışan Abdullah Uçman, Hocanın kapısını çalan herkesi yüksünmeden dinlediğini, insanlara faydalı olmayı şiar edindiğini ve elinden gelen yardımı kimseden esirgemediğini belirterek, “Müstesna bir şahsiyetti. Hatta kanaatimce o bir insan-ı kâmil idi. Yaklaşık 20 sene boyunca her cuma günü beraberlikleri olduğunu hatırlatan Uçman, Üsküdar Bağlarbaşı’ndaki İslam Araştırmaları Merkezi’nde buluştuklarını, yemek yedikten sonra saatlerce sohbet edip fikir alışverişinde bulunduklarını dile getirdi.  Orhan Okay’ın çok mütevazı bir insan olduğunu ifade eden Uçman, “Hocamıza ait Silik Fotoğraflar, Bir Başka İstanbul ve Anadolu’dan Hatıralarla Nurettin Topçu’nun Mektupları’nı dikkatle okursak ondaki sanatkâr yönünü de kolayca fark edebiliriz. Orhan Hoca üniversitedeki öğretim hayatı boyunca yüzlerce talebe yetiştiren, 20 kitabın sahibi, çok fazla yüksek lisans tezi ile 25 kadar doktora tezi yaptırmıştır. Çeşitli üniversitelerde bugün hâlâ profesör seviyesinde 10’dan fazla talebesi bulunuyor.” dedi. Hocanın sosyoloji, felsefe, psikoloji ve tarihe meraklı olduğunu hatta Halim Özyazıcı’dan hat dersi aldığını ve musikiye de büyük alaka duyduğunu hatırlatan Uçman, “İbnülemin Mahmud Kemal’in şu sözünü sık sık tekrarlardı: ‘Semere-i hayat, hayırla yâd edilmektir.” dedikten sonra konuşmasını şöyle tamamladı: “Müstesna bir fazilet abidesi olan Orhan Hocayı tanımak, onun rahle-i tedrisinde bulunmak kendi adıma bir ayrıcalık, bir iftihar vesilesi ve bu dünyaya ait fani zevklerin en değerlisidir.”

BİYOGRAFİDE DÖNÜM NOKTASI

Daha sonra konuşan Âlim Kahraman, Orhan Hocanın ilim adamlığının yanında edebiyat bilgisinin de son derece hayranlık uyandırıcı olduğunu dile getirdi ve “İlim adamlığının yanında eli kalem tutan bir yazardı. Hocamız biyografi yazarlığında bir dönüm noktasıdır. Çalıştığı birçok konunun muazzam bir şekilde tamamlandığını gözlemliyorsunuz. Orhan Hoca, öğretirken eğiten eski İstanbul Beyefendilerindendi.” dedi. “Bir arkadaşımdan öğrenmiştim. Her derse mutlaka abdestli olarak girermiş. O sadece ilim değil edep de öğretiyordu.” diyen Kahraman, daha sonra Orhan Hoca ile doğup yetiştiği Balat semtindeki seyahatlerinden ilgi çekici bazı hatıraları dinleyicilerle paylaştı.

“HİZMET ŞUURUNUN KEMÂLİYDİ”

Okay’ın Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde talebesi olan Bekir Sıddık Soysal, “Hocam hamilik vasfı olan bir insandı. Fakültede maddi durumu zayıf olan öğrencilere bütün imkânlarını kullanarak karşılıksız burs verirdi. Merhamet ve hizmet şuurunun kemâliydi. O hem hocam, hem abim, hem de dostumdu.” dedi. Soysal, “Çalışma odasında Nurettin Topçu, İbnülemin Mahmud Kemal İnal ve Celaleddin Ökten’in fotoğrafları vardı. ‘Ahmet Caferoğlu’nun üstümde büyük hakkı vardır.’ demişti.” diyerek Hocayı rahmetle andı.

SANATÇI MİZACI DA ÇOK GELİŞMİŞTİ

Şair Ömer Erdem, Orhan Okay’ın ömrünü eğitmeye ve öğretmeye vakfettiğini, bunun yanı sıra güçlü bir sanatçı kişiliğine sahip olduğunun altını çizdi ve bazı hatıralarını aktardı. “Levent’teki evinde ziyaret etmiştim. Beni çelebi kişiliğiyle karşılamıştı.” diyen Erdem, Okay’ın Ahmet Mithat Efendi, Beşir Fuat, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi çalışmaları başta olmak üzere Tanzimat Dönemi Türk edebiyatından günümüze kadar birçok kişi ve mesele hakkında yazdığı çalışmalara bakıldığında aslında sanatçı mizacının ilmî yönüyle çatıştığının görüldüğünü söyledi. Onun bu yönünün akademi dünyasında seçkin yerde durmasını sağladığını belirten Erdem, “Hocamızın önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum.” diyerek sözlerini tamamladı. 6 Ocak 1931 tarihinde İstanbul Fatih’te doğan Prof. Dr. Orhan Okay, yine bu şehrimizde 13 Ocak 2017 tarihinde vefat etmiş, Topkapı Çamlık Mezarlığı’nda toprağa verilmişti.

SEMPOZYUMLAR VE KİTAPLARI

Zeytinburnu Belediyesi’nin uzun zamandan beri düzenlediği önemli sempozyumlar vardır. Bu sempozyumlarda verilen tebliğler, yapılan konuşmalar kitaplaşmakta, kütüphanelere girmekte ve bu sayede ilim dünyamıza ciddi katkılarda bulunulmaktadır. Her biri ayrı bir yazıyı hak eden ve kesif emek verilen bu eserlerden, şimdilik özetle bahsedeceğim.Tarık Buğra Kitabı “Hatırlayıp Yeniden Bulmak” alt başlığıyla okurlara sunuldu. Ömer Arısoy, eserin sunuşunda “Yazarlığı ‘hür düşüncenin ve bağımsız kafanın sanatı’ şeklinde tanımlayan Tarık Buğra, romandan tiyatroya, hikâyeden senaryoya neredeyse edebiyatın her türünde eserler vermiş, ilgi alanı hayli geniş güçlü bir yazar. Türk okurunun ekseriyle Küçük Ağa, Osmancık ve Dönemeçte eserleriyle tanıdığı yazar, özellikle romanlarına, Türk tarihinin dönüm noktalarındaki toplumsal yapı ve insan gerçekliğini dikkatle incelemiştir. Her büyük yazar gibi göz kamaştırıcı refleks ve önsezilere sahip olan Buğra, ülkesine ve insanlarına bitmek tükenmek bilmeyen bir sevgiyle bağlıdır.” diyor. Asım Öz’ün hazırladığı eserde, Beşir Ayvazoğlu, Kurtuluş Kayalı, Ali Birinci, Necmettin Turinay, Abdullah Uçman, Necip Tosun, D. Mehmet Doğan ve Muhsin Mete’nin de aralarında bulunduğu isimlerin makaleleri bulunuyor.

BİR AYDIN ÜÇ DÖNEM

“İstanbul Beyefendisi Müslüman Bir Münevverin Portresi” alt başlığıyla yayımlanan Mehmed Şevket Eygi kitabından daha önce söz etmiştim. Kemal Tahir Kitabı ise ‘Bir Aydın Üç Dönem’ çerçevesiyle okura sunuluyor. Arısoy bu eserin sunuşunda şu hususlara dikkat çekiyor: “Kemal Tahir, özellikle 1950’li yıllar ve sonrasında Türk edebiyatını, düşüncesini, matbuatını derinden etkilemiş; cesareti, hakikate derinden bağlılığı ve merakıyla kendinden sonraki kuşaklara örnek olmuş; Türkiye’de yaşamanın, yazmanın bütün bedellerini hakkıyla ödemiş kıymetli bir münevverimizdir. Onun, bugün bile adının unutulmaması hatta etkilerinin giderek güçlenip aksiseda bulmasının arkasında, şüphesiz aydın cesaretinin, memleket sevdasının etkisi büyüktür. Yaşadığı dönemde pek çok ezberi bozarak Osmanlı’yı Cumhuriyet Türkiye’sini, Anadolu ve Anadolu insanını, toplumsal yapıyı, insan gerçekliğini ve siyasi hayatı ‘kritik bir yaklaşım’la ele almış, onun ardından yapılan çalışmalardan birinde söylendiği gibi ‘Türkiye’nin Ruhunu Arayan Adam’ olmaya daima özen göstermiştir.” Asım Us’un yayıma hazırladığı eserde pek çok ismin yanında Ezel Erverdi, Kurtuluş Kayalı, Cengiz Yazoğlu, İsmail Coşkun, İskender Özsoy, Metin Önal Mengüşoğlu ve Cihan Aktaş’ın da yazıları okunuyor.

MESELELERİMİZİ KONUŞMAK

Hüsamettin Arslan, müşterek dostlarımız olan kıymetli bir ilim ve fikir adamıydı. Daha 1980’lerde Çapa’daki öğrenci evimize, Yusuf Özarslan ve Sefa Kaplan’la birlikte gelirdi. Uzun edebî ve fikrî sohbetlerde bulunurduk. Genç yaşta ebedî âleme uğurlanan Arslan’ın Meselelerimizi Konuşmak kitabı, merhumun Belediye’de yaptığı konuşmalardan meydana geliyor. Derinlikli, kuşatıcı ve incelikli bir eser. “İktidar ve Din”, “Muhafazakârlık”, “Gelenek”, “Âlimler ve Entelektüeller”, “Kültür”, “Geçmiş ve Tarih” bu kitapta işlenen konulardan yalnızca bir kısmı. Gönüllere yerleşen Hüsamettin Arslan, cesur yazıları ve eserleriyle birlikte yerli ve millî düşünceyi bırakmayan, özünden taviz vermeyen iyi bir aydın ve düşünürümüz olarak saygıyla hatırlanacaktır.

TÜRK DÜŞÜNCESİNİN DİNAMİKLERİ

Kurtuluş Kayalı son yıllarda Türkiye’nin temel meseleleri ve öncü şahsiyetleri hakkında mühim makaleler ve eserler kaleme alan ve konuşmalar yapan bir münevver olarak dikkat çekiyor. Yeni çıkan Eskimeyen Entelektüellere Yaslanan Türk Düşüncesinin Dinamikleri adlı eserinde Kemal Tahir, Şerif Mardin, Erol Güngör, Hilmi Ziya Ülken, İdris Küçükömer, Tarık Buğra, Niyazi Berkes, Doğan Avcıoğlu, Nurettin Topçu, Cemil Meriç, Lütfi Ömer Akad, Yücel Çakmaklı, Doğan Ergun ve Hüsamettin Arslan’a dair kaleme aldığı yazılarında geniş ufuklu ve derin boyutlu değerlendirmelerini bulmak mümkün. Gönül Ehli İçin Seçilmişler Silsilesi, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bir Ağır Sanayi Bölgesi Zeytinburnu, Gelin Mevlidi, Zeytin Ağacı, Gülcülük, Mevlevî Âyinleri Mecmuası, Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve Fikir Dünyası, Zeytinburnu Belediyesi’nin yeni yayınlarından bir kısmı. Bu arada vefatının 60. Yılı anısına düzenlenen Ahmet Hamdi Tanpınar Sempozyumu’nun 21 Ocak Cuma günü Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde başlayacağını ve iki gün süreceğini meraklı okuyuculara duyuralım. Bütün bu güzel hizmetler ve yorucu faaliyetler için Başkan Ömer Arısoy’un şahsında Zeytinburnu Belediyesi yönetici ve çalışanlarına alkışlar, teşekkürler, tebrikler ve dualar… Sağ olasınız, var olasınız.