‘Daha Güçlü bir Türkiye için 16 Nisan’da EVET’

AK Parti Zeytinburnu Meclis üyesi, IRMAK GRUP Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve İDA GOLD’un Genel Müdürü Bilal Akgül, Cumhurbaşkanlığı sisteminde hükümetin doğrudan milletçe seçilen Cumhurbaşkanı tarafından kurulacağını ve 5 yıl boyunca istikrar ile Türkiye’yi idare edeceğini söyledi.

VESAYET SİSTEMİ TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNE GÖMÜLECEK

AK Parti Zeytinburnu Meclis üyesi Bilal Akgül Zeytinburnu Haber Gazetesine yaptığı çok özel açıklamada Türkiye Cumhuriyeti’nin parlamenter sistemle yönetildiği 93 yılda 65 hükümetin iş başına geldiğini, iş başına gelen hükümetlerin ortalama görev sürelerinin 17 ayla sınırlı kaldığını ve bu kısa süreli hükümetlerin Türkiye’ye büyük zararlar verdiğini kaydederek, “Cumhurbaşkanlığı sisteminde hükümet doğrudan milletçe seçilen Cumhurbaşkanı tarafından kurulacak ve  5 yıl boyunca istikrar ile Türkiye’yi idare edecektir. Parlamenter sistemlerle yönetilen ülkeler güçlü liderlerin olmadığı dönemlerde istikrarsızlığa sürüklenmiş ve istikrarsızlık neredeyse kalıcı hale gelmiştir. Parlamento çoğunluğunun bir siyasi parti tarafından sağlanamadığı dönemlerde siyasi rüşvetler dönmekte ve hükümet kurmak ancak gayri ahlaki pazarlıklar sonucunda mümkün olabilmiştir. Ülkemizin çok partili hayata geçtiği dönemleri incelediğimizde de durumun pek farklı olmadığını görmekteyiz. Kısa süreli zayıf hükümetler nedeniyle ülkemizde bir çok darbe ve muhtıra dönemleri yaşanmış ve yönetim üzerindeki vesayet her defasında artmıştır. Kalkınma gelişme dönemleri ise güçlü iktidarlar döneminde yaşanmıştır.” Dedi.

HIZLI KARAR ALMA VE DAİMİ İSTİKRAR SAĞLANACAK

Cumhurbaşkanlığı Sisteminin hızlı karar almayı olanaklı kılan bir yönetim şekli olduğunu ifade eden Meclis Üyesi Akgül, “Bu sistemin en belirleyici unsuru  devlet başkanının doğrudan halk tarafından seçimle işbaşına gelmesidir. Halk tarafından doğrudan yetkilendirilen Cumhurbaşkanı  hızlı karar alarak bürokratik vesayetin etkisini azaltır.  Cumhurbaşkanlığı Sitemi'nde güçlü yetkilerle donatılmış bir başkan kararları daha hızlı alır, çabuk karar verir. Sabit bir görev süresi olan Cumhurbaşkanı her an değişme ihtimali olan  bir başbakana kıyasla daha istikrarlı bir yönetim şekli ortaya koyabilir.

GÜNLERCE HÜKÜMETİ KURMAK VE YIKMAK İÇİN ÇABA HARCANMAYACAK

Parlâmenter sistemde hükûmet, tek parti hükümeti olsa bile, hiçbir zaman Cumhurbaşkanlığı  sistemindeki Cumhurbaşkanı kadar kendini güvende hissedemez. Parlamenter sistemde ise hükümet parlâmentodaki çoğunluğu hesaba katmak zorundadır. Bu çoğunluğun çeşitli sebeplerle (vekil transferleri, vekil istifaları)  değişmesi ve hükümetin düşürülebilmesi ihtimali vardır. Parlamenter sistem koalisyonları zorunlu kılmakta, siyasi partilerin güçlükle koalisyon kurabildiği, koalisyonun kurulamaması durumunda da milletin iradesinin aksine milletvekili transferleri ile hükümet  kurulduğu görülmektedir. Ancak kurulan bu hükümetlerin de çok kısa ömürlü olduğu, akabinde yapılan seçimlerde de yeterli çoğunluğun sağlanamadığı ve aynı senaryoların tekrarlandığı yakın siyasi tarihimizde sıklıkla karşılaştığımız bir durumdur.  Bu kısır döndü  ekonomik çöküş, asayişsizlik, sefalet ve yoksulluk dönemlerinin yaşanmasına ülke kaynaklarının heba edilmesine sebep olmuştur. 
Cumhurbaşkanlığı sisteminde ise yukarıda bahsettiğimiz sorunlar ortadan kalkacaktır. Bu sebeple de referandum da EVET Cumhuriyetimizin geleceği için olmazsa olmazdır.” Şeklinde konuştu.

PARLAMENTER SİSTEMLERDEKİ YETKİ KARMAŞASI ORTADAN KALKACAK

Akgül açıklamasında ayrıca şunları kaydetti: “Parlâmenter sistemde hükûmet, tek partiden oluşsa bile, yürütme organının iki başlı olması bazen problem yaratabilir. Türkiye Cumhuriyetinin 54. Hükümeti döneminde yaşanan Anayasa tartışması bu durumun en bariz örneğidir.  Aslında parlementer sistemde, cumhurbaşkanı, sorumsuz ve dolayısıyla yetkisizdir. Devlet başkanı tamamıyla sembolik rolüyle yetinmezse, parlâmenter sistemde yetki ve sorumluluk karmaşası ortaya çıkar; hükûmet etkinliğini yitirebilir.  Özellikle de mevcut sistemde halk tarafından %50’den fazla bir oyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olduğunda iki başlı yürütmedeki sorunların ülkemiz için katlanılamayacak sorunlar doğuracağı aşikardır. Sezer-Ecevit döneminde dahi bu sorun şiddetli bir şekilde yaşanmıştır. Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında yaşanan Anayasa kitapçığı fırlatılması olayında; 19 Şubat 2001 günü Türk Siyasi ve Ekonomi tarihinin en karanlık günlerinden biri olmuştur. Bu siyasi kriz sonrasında borsa düşmüş dolar iki katına çıkmış, sonrasında ise, 2001 yılı ekonomik krizi patlak vermiştir.  Oysa, yürütme organının tek kişiden oluşacağı Cumhurbaşkanlığı sisteminde bu sorunlar tamamıyla ortadan kalkacaktır. .  Aslında parlamenter sistemin Türkiye için uygun olmadığı, 1961 sonrası siyasi olaylar incelendiğinde açıkça anlaşılabilir.   

KOALİSYONLAR ARTIK TARİHE KARIŞACAK

Parlâmenter sistemlerde güçlü liderler olmadığı zaman koalisyonlar kaçınılmaz olur. Koalisyon hükümetleri bin bir pazarlıkla kurulmuş zayıf  hükümetlerdir. Çünkü, koalisyon hükümetleri birbirinin siyasi rakibi  birden fazla partiden oluşmuştur. Koalisyonu oluşturan partiler arasında programları gereği uyuşmazlıklar vardır.  Bu partilerin oluşturduğu koalisyon hükümetlerinde gerçek anlamda üzerinde uzlaşılan zaten çok az konu vardır. Cumhurbaşkanlığı sisteminde uzlaşı ancak birinci turda hiçbir adayın salt çoğunluğu sağlayamadığı durumlarda ikinci tur öncesi siyasi çizgileri birbirine yakın iki parti arasında olacaktır. Bu şekilde halkın oyuyla doğrudan seçilecek Cumhurbaşkanı birliği sağlayacağından koalisyon tartışmaları tarihin tozlu rafları arasında kalacaktır.

ÜLKEMİZİN ÖNÜNDEKİ KÖKLÜ SORUNLAR ARTIK KALKACAK

Türkiye Cumhuriyetinde 93 yılda kurulan hükümet sayısının 65 olduğu dikkate alındığında hükümet etme süresinin 2 yılın altında olduğu görülmektedir. 2 yıldan az bir ömrü olan hükümetlerin eğitim, sağlık ve kalkınma politikalarının siyasi sebeplerle inkıtaya uğradığı, bu sebeple de sorunlara kalıcı çözümün üretilmediğini siyasi tarihimiz boyunca acı bir şekilde müşahade etmiş bulunmaktayız. Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile değişecek olan yönetim şekli sonucunda daha hızlı karar alma ve uygulama dönemi başlayacak, vatandaşlarımızın her seçim sonucunda ki gelecek kaygıları ortadan kalkacak, müteşebbislerin önü açılacaktır. Bu durumun doğal sonucu olarak da işsizlik azalacağı gibi kişi başı milli gelirin artacağı, daha huzurlu ve müreffeh bir döneme gireceğimiz kaçınılmaz olacaktır. Dünyada saygın ve itibarlı, söz dinleyen değil sözü dinlenen bir ülke olmak için 16 Nisan referandumunda EVET  diyeceğim dedi.

ZEYTİNBURNU HABER GAZETESİ-ÖZEL