NEME LAZIM !
Ülkemiz ve milletimiz son yıllarda önemli sınavlardan geçmektedir. YaÅŸadığımız hadiselerin sadece bir veya 2 tanesi ...
Ülkemiz ve milletimiz son yıllarda önemli sınavlardan geçmektedir. YaÅŸadığımız hadiselerin sadece bir veya 2 tanesi baÅŸka ülkelerin başına gelmiÅŸ olsa idi ÅŸimdi o ülkeler yangın yerine dönmüÅŸ ve varlık mücadelesi veriyorlardı. Zaten örnekleri de var, ekonomik krizle boÄŸuÅŸan Yunanistan, darbe sonrası toparlanamayan Mısır, iÅŸgal sonrası Irak, iç savaÅŸ sonrası Suriye, istikrara kavuÅŸamayan Afganistan, güçlüye karşı gelemeyen Ukrayna gibi örnekleri çoÄŸaltabiliriz. Hatta yaÅŸadığı terör saldırısı travmasını atlatamayan Fransa’da ilave edilebilir. Bu ülkelerin tamamını toplasanız ülkemizin karşı karşıya kaldığı sorunları yaÅŸamamışlardır.
Darbe teÅŸebbüsü, dış müdahalelerle ekonomik kriz senaryolarının devreye sokulması, ÅŸehir merkezlerindeki terör saldırıları, PKK ve türevi terör örgütleri ile yapılan mücadele,Fetö ile yapılan mücadele, DaeÅŸ ile yapılan mücadele, Fırat Kalkanı Operasyonu, Avrupa’nın ülkemizi sindirme çalışmaları, tüm dünyanın ülkemizin güneyindeki sorunlarla bizi baÅŸ baÅŸa bırakmaya çalışması hatta sorunları bizzat organize etmeleri, Rusya ile çıkartılan krizler ve belki daha da çoÄŸaltabileceÄŸimiz birçok sorunla mücadele etmeye çalışan bir Türkiye var.
Mücadele gerçekten çok çetin ve çok sert geçiyor. 1000 yıllık devlet geleneÄŸimiz sayesinde ve milletimizin feraseti ile sorunlarla mücadele edebiliyoruz. İnsanımız tüm olumsuzluklara raÄŸmen geleceÄŸe umutla bakabiliyor. Özellikle CumhurbaÅŸkanı müthiÅŸ bir performans ile çalışıyor, bir gün Ankara’da, bir gün Kayseri’de, bir gün Hindistan’da bir gün Çin’de, bir gün Amerika’da öbür gün Belçika’da… Gerçekten insan tahammülünü zorlayacak bir efor sarf ediyor, Allah yardımcısı olsun. Ama kendi partisi dahil olmak üzere, milletimiz bu performansa ayak uyduramıyor.
Partisini anladık ama “Milletimiz” derken neyi kastediyorum sorusu akla gelebilir. KastettiÄŸim ÅŸudur; sokaktaki vatandaÅŸta her anlamda ülkesi için mücadele etmelidir. Memleketin aleyhine olduÄŸunu bildiÄŸi iÅŸleri ve kiÅŸileri yetkililere bildirmek suretiyle de mücadeleye katkı verebilir. Dış dünyanın baskı kurmaya çalıştığını biliyor ve anlıyor ise buna karşı mücadele eden insanlara destek verebilir, eliyle olmasa diliyle, diliyle olmasa kalbiyle de olsa destek verebilir.
BulunduÄŸu beldenin, ilçenin, ilin yönetimi kendi partisinden insanlarda olsa bile yanlış varsa mücadele etmelidir. Özellikle siyaset yapan insanların bu konuda sorumluluÄŸu bulunmaktadır. Sadece aynı tarafta olduÄŸu için yapılan haksızlıklara ses çıkartmamak ne ahlaki kurallara ne dinimize uygun deÄŸildir. Neme lazım, bana dokunmayan yılan bin yaÅŸasın dersek, memleketin istikbalini tehlikeye atmış oluruz. Neme lazım demek insanımıza yakışmaz. Bu konuda tarihte yaÅŸanmış örnek bir hikayeyi sizlerle paylaÅŸmak istiyorum.
Kanuni Sultan Süleyman, en yüksek duruma getirmiÅŸ olduÄŸu devletin akıbetini hayâl eder, günün birinde “OsmanoÄŸulları da iniÅŸe geçer çökmeye yüz tutar mı?” diye derin derin düÅŸünmeye baÅŸlar... Bu gibi soruları çoÄŸu zaman meÅŸhur âlim Yahyâ Efendi’ye sorduÄŸundan bunu da sormaya niyet eder. Güzel bir hatla yazdığı mektubu keÅŸfine inandığı Yahyâ Efendi’ye gönderir... “Sen ilahî sırlara vâkıfsın. Kerem eyle de bizi aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Devlet-i Ali Osman’ınâkıbeti nasıl olur? Bir gün olur da izmihlâle uÄŸrar mı?” ÅŸeklinde mektubunu gönderir.
Güzel bir hatla yazılmış mektubu okuyan Yahyâ Efendi’nin cevabı bir bakıma çok kısa, bir bakıma içinden çıkılmaz bir hâl alır:
“Neme lâzım be Sultânım!”
Topkapı Sarayı’nda bu cevabı hayretle okuyan Sultân, bir mânâ veremez. Yahyâ Efendi gibi bir zâtın böylesine basit bir cevapla iÅŸi geçiÅŸtireceÄŸini pek düÅŸünmez. Söylenmeye baÅŸlar, sabahı zor eder.Nihayet kalkar, Yahyâ Efendi’nin BeÅŸiktaÅŸ’taki dergâhına gelir. Sitem dolu sorusunu tekrar sorar:“Yahya Efendi beni üzdün, sorumu ciddiye almadın der”…
Yahya Efendi: “Sultânım sizin sorunuzu ciddiye almamak mümkün mü? Ben sorunuzun üzerine iyice düÅŸündüm ve kanaatimi de açıkça arz ettim.”
Kanuni: “İyi ama bu cevaptan bir ÅŸey anlamadım. Sadece “neme lâzım be Sultânım!” demiÅŸsiniz. Sanki “Beni böyle iÅŸlere karıştırma” der gibi bir anlam çıkarıyorum.”
“Sultânım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık ÅŸâyi olsa, iÅŸitenler de “neme lâzım” deyip uzaklaÅŸsalar, sonra koyunları kurtlar deÄŸil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa. Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryâdı göklere çıksa da bunu da taÅŸlardan baÅŸkası iÅŸitmese, iÅŸte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boÅŸalır, halkın itimâd ve hürmeti sarsılır. AsayiÅŸe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. ÇöküÅŸ ve izmihlâl de böylece mukadder hâle gelir...”
Kanuni bu cevap karşısında gözyaÅŸlarını tutamaz ve başını sallayarak Yahya Efendi’yi tasdik eder.
Evet deÄŸerli okurlar, yukarıdaki hadisede anlatıldığı gibi, bizler ne zaman adaletsizliÄŸe karşı gelmeyiz, biliriz de susarız, duyarız da iÅŸitmeyiz, görürüz de görmeyiz, iÅŸte o zaman bu güzelim ülkemize en büyük kötülüÄŸü yapmış oluruz. Korkmayın, endiÅŸelenmeyin ve doÄŸru bildiÄŸinizi söylemekten geri durmayın, mücadelesinde Reis’i yalnız bırakmayın. CumhurbaÅŸkanımızı örnek alın, bütün dünya karşınızda olsa, yine de doÄŸruları söyleyin.
Zenbilli Ali Efendi’yi örnek alın, o ki Yavuz Selim gibi hiddetli bir sultanın hatalarını yüzüne karşı söylemiÅŸtir ve çok defasında doÄŸru yola sevk etmiÅŸtir. Özellikle siyasetle uÄŸraÅŸanların sorumluluÄŸu daha da fazladır. İster iktidar olsun, ister muhalefet olsun, yanlış yapanın hatasını yüzüne yüzüne söyleyin. Yok söylemeyecekseniz oralarda durmanızın bir anlamı yok. CumhurbaÅŸkanı sürekli dökülenleri kırılanları toplamak zorunda deÄŸildir, O’nun doÄŸruları konuÅŸan, yanlışa karşı gelen, neme lazım demeyen cesur yol arkadaÅŸlarına ihtiyacı var…
Hayırlı Ramazanlar…